16. "İblisin cehenneminde Tanrı'nın kalbi."

2.2K 224 345
                                    

Vallaha bu kadar yazıp, okuyup geçiyorsunuz ya... kurguyu kaldırasım geliyor.. bir kaç kişinin hatrına yayınlamaya devam ediyorum.

İyi okumalar dilerim 😳

1.6








"İblisin cehenneminde Tanrı'nın kalbi."








İblisin gözleri kamaşıyordu. Gözlerinin sertliğini dolduran; biçimlenmiş keskin çehreden uzayarak, adem elmasına doğru kayarak var olan yutkunmanın, şaşkınlıkla irileşmiş gözlerin uykunun getirdiği yoğun nemlilikle git gide kabarıyor olmasını, irkilmesi ile boğazda büyüyen o kuruluğunu dilini dudaklarının üzerinde hızlıca götürüp getiriyor olmasını... küçüğüne dair tüm bu görüntüyü bir anda gördükçe, iştah ziyafet çekiyor ve başı yana düşerek, buğulanmış bakışlarıyla kesip biçmeye devam ediyordu küçüğünü.

Bakışları ile onu hükümsüz bırakıyordu. Çaresiz ve ürkek görünen avını. Ama hiçbir avına bu kadar iştahının kabardığını hatırlamıyordu. Ya da bu kadar birinin başına bela olduğunu. Birinin ona bu kadar aykırı davrandığını.

Çünkü küçüğü ondan korktukça, daha çok çırpınarak ona karşılık veriyordu. Bu yaşamın irdelendiği bir savaştı ve Jungkook'ta hayatta kalmaya çalışanlardandı. Çırpındıkça yaşamaya olan çabasının arttığı yegane insanlardandı.

"Bunu nasıl," diyordu, yüzü buruşarak şaşkınlığını toparlamaya çalışıyordu. "Nasıl yaptınız?" Diye sorarken bile zaman kazanmaya çalışıyordu bir nevi Jungkook. Kıskacı çetindi, esmerin bedeni üzerine geçmek üzereydi. Sertçe değildi ama, bedenen yaratmış olduğu bir baskıyla mücadele edebilmek için zihnindeki o iradeyi eline alması gerekiyordu.

Esmerin yanlamasına doğru oturduğu yamacında, ağırlığını biraz beline yaslamış ve aşağıya dönük başı ile yüzünü kendisine yaklaştırmıştı. Tam da tahmin ettiği oldu ve sanki buna hazırlıksızmışçasına içlerinin titremesine mâni olamadı. Taehyung'un onun ellerinden kavrayarak başının üzerine bırakması, kendisini küçüğünün dudaklarının üzerine doğru daha çok düşürmesi, sözsel bir savaş öncesi tensel bir zemin imhası olarak görünüyordu küçüğü için.

"Şu anda..." dedi Taehyung, burnundan sertçe ciğerlerine aldığı havayı sızdırdı. "Bunu nasıl yaptığımı mı bilmek istiyorsun?" Diye kinaye ile gülümsedi. Gözlerini şevkten yakaladığı küçüğü için fazla parlaktı. En azından mumun son demlerinde hareket etmesi ile ışık gözünde hayali karartıları azaltıp çoğaltıyordu.

Jungkook'un yenmeye çalıştığı korkusunu gözleri ile görüyorken, "Sana... özellikle bana karşı gelmeyi alışkanlık edinmiş o ağzına neler yapacağımı sorgulamadan önce bunu mu istiyorsun sahiden de Jungkook?" dedi ve küçüğünün sımsıkı kapatmaya çalıştığı ağzının üzerine dişlerini sürttü. Dişlerinin altında duran dudakları okşayan sesiyle, "Benim güzel küçüğüm." diye fısıldadı. Geceye bırakılmış küçüğüne ziyafetti bu. Taehyung, bu gece onun kalbine iyi gelecek cümleler sıralamak için dikkatli olmaya karar vermişti.

Ama Jungkook o ketum ıstırabından gardını almaya kararlıydı. Bedenen yaşıyor olduğu çaresizliğini besleyen, kalben yaşamış olduğu o aşağılayacağı seslerdi. Tüm gün boyunca onu dışlayan ve bu tekrara düşüren bu hapis hayatında yaşadığı ani kararlıydı. Korktuğu kadar hiçbir şeyi umurunda değildi. Sonuçta şu anda da ona dair hiçbir şey yoktu. Onu anlatan herhangi bir şey. Esmerin onu ilk gün genelevinde alırken dediği gibi olmuştu. Benimle iken, geçmişe ait hiçbir şeyi taşımayacaksın.

vexHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin