29. "Şah ve Taht."

2.2K 199 438
                                        

Sonunda ben geldim seks böceklerimmm 🤧🤧
Size böyle demeyi çok özlemişim 🥺

**kurguyu unutmuş olma ihtimalin var, daha önce okumuş olan, bu yüzden daha önceki bölümlere tekrardan bak, tavsiye**

Sizde özlediyseniz, bölüm aralarına gömüşelimmm... uzun zamandır yazmıyorum? Ve sizi seviyorum.? 🍓

İyi okumalar 🤍






2.9




"Şah ve Taht."



"Seni o masadayken; elindeki içkinle, bakışlarındaki o yoğun şehvetinle, baş kaldırarak bana kafa tutmanı ve beni zorlamanı istiyorum. Beni kendi evimde baştan çıkararak taptığım şeytanın önünde diz çöktürmeni istiyorum. Küçüğüm, benim suç ortağım olmanı istiyorum."

Kim Taehyung'un ağzından çıkagelen büyülü ve mahlası derin olan bu ukdedir cümleler küçüğün ilk düz kaşların yavan bir şekilde aşağıya çekerek çatılmasına, daha sonrasında söylenen cümleleri hayal etme yetisine kavuşmuşçasına bir heyecan vurdu, tam kalbinin üzerine. Ona ait olan bir şeye daha ait olmak, tamamen ona ait olmak.

Çünkü aitim diyebileceği kimse kalmamıştı. Kimsecikler kendisinde bir hatır bırakmamıştı.

Bu nedenledir ki karşısındaki esmere cevaben ilk sarılmayı seçti. Jungkook kurtarıcısı olan ihlali olan celladına boynunu boynuna doğru dayarken, her şey geçti, iyiyim ve güvendeyim, diyordu. Ona hayranlıkla kavrulmuş beldeyle sarıp sarmalayan Taehyung, küçüğünün beyaz ve ince boynunda al benli duran benine ufak bir öpücük bıraktı ve derin bir iç çekti.

"Bu hareketini bir cevap olarak alabilir miyim?"

Jungkook esmerin kalbine denk düşürdüğü kalbini geriye doğru çekerek, başını havaya kaldırdı ve göz göze gediklerinden emin olduğunda dişlediği alt dudağını dişlerinin arasında kıstırmayı bırakıp diliyle bir kez yalayıp bıraktı. Gerginlikten ve duygunun bıraktığı karmaşadan ötürü kafası allak bullaktı ve açıkçası kafasının içi onu konuşmaya devam etmesi adına zorlayacak bir boşluğa sahip değildi. Jungkook'un en büyük hatası da bu oluyor olabilir miydi?

Hayatının dönüm noktasına taşıyacak kararların hiçbirine aklen bir yanıt sunamayıp, kalben cevaplar vererek ileride acı çekecek olan tek şeyi, sorumlu bıraktığı kendi kalbi oluyordu.

Aklı gözlerinden kayarak, diline vurdu. "Sizinle her daim bir yolda yürüyeceğimi biliyorsunuz. Beni kendi yarattığınız cehennemde cayır cayır yakacağınızı hissetsem bile bunu istemekten alıkoyamıyorum kendimi." Jungkook'un bakışları yavaşça Taehyung'un iki irin ve çekik duran dudaklarındaki aralığa sızan nefese kaydı. Aldığı nefesin bile kendisinin olmasını isteyecek kadar çok istiyordu. Seviyordu. Bu düşüncelerini kendisine kabullendirmiş olmasından dolayı, "Kendimi sizin bana sunduğunuz sınırlarınızdan asla çıkamayacakmışım gibi hissettiriyor." Dudaklarına usulca sokuldu ve Taehyung sadece onu izledi. Sükûnetle. Şimdi olacakların sonuçlarını bile bile. "Taehyung, yemin ederim ki ben... sana tutsak kalmayı ve her daim senin yanında kalmayı istiyorum... Lütfen... lütfen... bana yakıştırdığın o hayatında sev en azından olur mu?"

Jungkook gününde taşıdığı tüm ağırlığı ile uzandığı adamın dudaklarına bıraktığı sözler, Tanrıya bıraktığın en nadide ve kalpten yapılan en yasaklı zikirdi. Ve Jungkook tüm bunları bir çırpıda dilinden düşürürken gözleri buhran bir gri sis ile ertelenmiş ve sonra karanlığa bırakılmıştı. Çünkü dudaklarındaki ona ait olmayan nefes, canına can katarcasına yavaşça öperken, tekrardan tüm sükunetiyle hem Tanrısı, hem Şeytanı olduğu küçüğünün duasını kabul ediyordu.

vexHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin