50. "Şeytanlar ve Cehennem arasında."

1K 114 207
                                    

Selam... yani baya oldu. 50 vote sınırını geçene kadar bir tane yeni fic yazdım ve finalini vermek üzereyim dkjchlşasdc dead butterfly, okuyun :)

neyse, finale son 2 bölüm ballar.

İyi okumalar.


5.0

.

"Şeytanlar ve Cehennem arasında."

.








Gözler kirli kafeslerinde birbirlerini yakarcasına bakarken, kimsenin o sırada sakin olmak gibi bir planı yoktu. İlahi basamaklar teker teker oldukları yerde bir dudak çekilmesiyle ağzının içinde oyalanan dilinin baskısı, katiyen karşısında duran esmerin canını ne denli yakacağına dair bir uyarıydı. Jungkook kesinlikle ama kesinlikle onun canını çok fena sıkacaktı. En az bileklerinden döktüğü kadar onun gözlerinden kendisine karşı göstermek zorunda olacağı o yaşları görmeden de sakinleşecek durmuyordu.

Bedenin altında duran Bangchan'ın üzerinden yavaşça ayrılırken kesinlikle Taehyung ile olan göz temasını bırakmıyordu. Bir hayaletti ve şimdi onu gerçek bir canlı dokunuş bırakacaktı. Elbette aradaki çekimden ölesiye korkan Bangchan hızlıca olduğu yerden kaçmaya başladı. Kafası pek yerinde değildi, "Sanırım kıskandıracağımız adam geldi, ben kaçar," dedi ve Taehyung küçüğünün kendisine tek bir kelime etmiyor oluşunun verdiği hınçla ayakta savsakça çıkarak kapının orada duran kasıntı ve çatık kaşlı adamın radarından fırlamadan önce kendisinden sağlam bir yumruk yemişti.

Ağzıyla burnu yer değiştirmiş gibi ağrırken hızlıca ayıldı. İmdat demeden kaçar adım fırladı odadan.

Gözler yine birbirlerinin esiri olacak şekilde yine karşı karşıyaydı.

Taehyung bilerek bu tuzağa çekilmişti. Kurnaz sevgilisinin bunu bilerek yaptığını, kışkırttığını bilmesine rağmen. Yine de sadece biriyle bu kadar yakın olması yeterdi aklını kaybedecek kadar sinirleniyor olmasında.

"Başardın," dedi sadece. "Küçüğüm."

Jungkook dişlerini sıkıyordu. Belirgin çene hattı, karanlık gözleri ve gece kadar kararan yüzü kasvetliydi. Özlemini bastırmak zorunda hissetti. Bu adam kendisini aptal yerine koymuştu. Bu kadar seviyorken. Sevdiği halde bunu kendisine nasıl yapabilmişti? Siktiği dünya düzeni onun için bu denli önemli olmamalıydı yanında? Üstelik birbirleri için bu kadar yol kat ettiklerinden sonra. Gözleri işte bunun verdiği duygular altında hüsran doluydu.

Taehyung'un üzerine doğru adım adım gidiyordu.

Taehyung ise asla yerinden kıpırdamıyordu.

Ayakkabılarının uçları birbirilerine temas edecek yakın olduğunda, derin bir nefes aldı ikisi de. Jungkook yumru inmiş boğazına, ona susamış kalmış gönlüne hayatta olduğuna dair bir kanıt ararcasına kokusunu çekiyordu. Parlak dudaklarını hafifçe ısırdı.

Hangisini sızdırmalıydı dilinden. Hangisi daha ağırdı ruhunda? Acı veya acımasızlık. Şu anda yüreğinin canlı aleviyle, başını uzattı. Bu sakinlik asla hayra alamet değildi. Taehyung'da bu şekilde düşünüyordu. Ayak uydurdu. Böylesi de işine geliyordu. Ona nasıl açıklama yapacağını bilmiyordu. Bu plan, o hanesine gelmeden önce tasarlanmıştı. En başından belliydi. Jongyu'nun bu hastalığın pençesinden kurtulamayacağını anladığı ilk günden beri belliydi.

Fakat belirsiz olan küçüğünün kendisiydi.

Jungkook'uydu. Gözlerinin çapaklarında gezinen bulutlardı. Soğuk parmak uçlarının yanağında usulca dokunuyor olmasıydı. Yüreğine ağırlık veren nefesiydi. Öyle ki ilk sarıldı ona küçüğü. Kollarında olmanın verdiği o kısa süreli özlemi teşrif ettirdi. Bir ödül gibi. Onsuz geçen tüm günlerini anısına dakikalarca sarıldı. Sözsüz bir şarkının sözleri eşliğinde duyuluyordu esmerin kalp ritimleri, göğsündeyken kısaca onu dinledi.

vexHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin