GİRİŞ

26 5 3
                                    

  "Bütün dünya bize düşmandı biz ise suçsuz iki ruh parçasıydık..."

Hayatla aramızda anlamsız bir ilişki var ikimiz de birbirimizi sevmiyoruz. Ama ne o benden ne de ben ondan vazgeçebiliyorum. Defalarca istesemde yapamıyorum. Arkamda bıraktıklarımın üzülmesinden mi hayır, aksine arkamdakilerden kurtulmak için kanatlanmak istiyorum. Ruhum hiçbir bedene tıkılıp kalmasını istemiyorum. Bu duvarlar artık üzerime gelmesin istiyorum. Ben bir kaçış yolu istiyorum. Kimseden değil kendimden kaçmak istiyorum.

Her zamanki gibi odamda son ses müzik dinlerken kapımın tıklandığını duydum. Kulaklığımı çıkarıp "Gir." dedim.
Hatice teyze elinde bir tabak çikolatalı kurabiye ve bir bardak sütle rutin sabah kahvaltımı bana getirmişti ama bu sefer yüzünde anormal bir gülüş vardı.
"Teşekkürler Hatice teyze sende olmasan karnım açlıktan greve girecekti."
"Küçük hanım bana teyze demeseniz keşke, babanız duyarsa bu sefer gerçekten işimden olabilirim."
"Merak etme Hatice hanım seni kovmak babamın aklının ucundan bile geçmez oda en az benim kadar senin o güzel kurabiyeciklerini seviyor."
Bunu dememle yataktan fırlamam bir oldu o kadar acıkmıştım ki sanki kıtlıktan çıkmışım gibi tabağı elinden alıp masama geçtim. Hatice teyze gülerek
"Yavaş ol kurabiyeler ayaklanmayacak."
"İnan ayaklansalar bile gidecekleri tek yer midem olur."
Hatice teyzenin yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu ve yüzüne bu anormal yüz ifadesinin sebebini sorarmış gibi baktım çocukluğumdan beri birlikte olduğumuzdan artık benim her türlü huyumu suyumu biliyordu yüzümdeki ifadeyi anlaması çok sürmeden
"Ayhan Bey bugün Denizle sizin okul alışverişi için birlikte dışarı çıkmanızı  söyledi."
  Bu cümle çok ani oldu ben ve mideme gitmek üzere olan kurabiyem buna hazır değildik, kurabiyem boğazımda ayaklandı  ve mideme gitmemek için direnç göstermeye başladı. Hatice teyze bunu fark edince hemen elindeki bir bardak sütü bana uzattı. Az kalsın ölüyordum. Pardon iki dakika önce duyduklarım karşısında zaten kalbim durmuştu.
"Sakin ol kuzum biliyorum bu senin için kolay değil ama buna sevinmelisin."
Bu cümle beni çok rahatsız etti karşımda Hatice teyzenin olduğunu unutup içimdeki birikmiş öfkeyle
"Gerçekten mi? Ayhan bey hazretleri hayatımla ilgili o kadar ani kararlar veriyor ki bunu kaldıramıyorum. Okulmuş he altı ay öncesine göre ne değişti?"
  Hatice teyze sinirlendiğimi anladığı için konuşmadan yüzüme hüzün dolu bakışlarıyla bakmaya devam etti
"Kendimi oyuncak gibi hissetmeye başladım. Beni neden gönderdi he? Haklıdır dedim sinirlidir dedim hiçbir şey yapmamama  rağmen suçluymuş gibi sustum. Beni okuldan aldığı zaman açıklama yapmasını istedim ama tek dediği şey benim iyiliğim için olduğuydu."
  Ellerim titremeye başlamıştı bu benim için çok aniydi. Altı aydır okula gitmiyordum babam beni apar topar yurt dışına göndermişti nedenini sadece bir kez sordum. Altı aydır beni bir kez bile aramamıştı çok yalnızdım kimseyi tanımıyordum resmen bunalıma girmiştim bu dönemde konuştuğum ve gerçekten güvendiğim tek insan Denizdi.
O benim çocukluk arkadaşımdı babalarımız iş arkadaşıydı ikimizde çocukluğumuzu babalarımızın kollarında mutlu mesut geçirirken büyüdükçe bazı gerçeklerin farkına vardık. Biz normal insanlar değildik sürekli korunmaya, kararlarımızda hesap vermeye ve silah sesleri arasında büyümeye mahkumduk.
Biz babalarımızın kurbanıydık. Ellerinden bebekleri alınıp yerine kendilerini korumak için silah tutuşturulan kızlardık.
Kendimizi korumaya mecburduk çünkü tanımadığımız ama onların bizi bizden iyi tanıdığı çok düşmanımız vardı. Bütün dünya bize düşmandı biz ise suçsuz iki ruh parçasıydık...

Merhabaaa umarım giriş kafanızı çok karıştırmamıştır. İkinci bölümden itibaren olaylar yerine oturmaya başlayacak . Sizden tek istediğim bana ve hikayeme bir şans vermenizzz . Umarım beğenirsiniz :)

ŞEHRİN ORTASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin