YENİ HAYAT

5 3 1
                                    

"Bu ilk gidişim değil bedenen geri dönsem de ruhum artık bu eve girmemeye yeminli."

Zile basmamın üzerinden birkaç dakika geçti ve iyice gerilmeye başladım. İkinciye bassam mı düşüncesi beynimde yankılanırken birden kapı açıldı. Hatice teyze telaşlı ve nefes nefese bir şekilde
"Hoşgeldin kuzum." Dedi.
"Hoş mu geldim birazdan görücez Hatice teyze." Diyip kapının önündeki çantaları almaları için birkaç adamı çağırmasını söyledim. İçeriye doğru birkaç adım attıktan sonra Hatice teyzeye dönüp tek kelime etmeden yüzüne baktım. Beni gerçekten iyi tanıyordu.
"Burada seni bekliyor."
Yüzüm birden buz kesti ayaklarımın vücudumu daha fazla taşıyamadığını hissettim ve yere oturdum.
Hatice teyze telaşla yanıma yaklaştı ve gözlerinden süzülen yaşlar pantolonuma damlamaya başladı. O bizden biriydi ve galiba tek ailemdi. O benim hatırlamadığım annemdi. Annemi çok küçük yaşta kaybettim. Ama kokusunu asla unutmadım. Annem öldükten sonra doktorların "şoktan" olduğunu söyledikleri kısa süreli hafıza kaybı yaşadım.
Zaten hayatım o günden beri hiç normal gitmedi. Nasıl normal olabilirdi ki? Annesinin beslemediği bir kuş nasıl uçabilirdi? Bunları düşündükçe geçmişim, yaşadıklarım gözlerimin önüne geliyor hatırladıkça kendime hakim olamıyordum.
Bir yandan da babamın sesimi duymasını istemiyordum. Sessiz ağlamaya çalışıyor her hıçkırığımı içimde hapsettikçe ruhumun parçalandığını hissediyordum.
"Hadi kalk kuzum yapma bunu kendine. Ayhan Bey birazdan aşağıya iner seni böyle ağlarken görmesin o da çok üzülüyor."
Bu durumda bu cümleyi duymak isteyeceğim en son şeydi. Üzülüyor muydu? Onun üzülmeye hakkı var mıydı? Çok sinirlenmiştim en yakınımdan bunu duymak kalbimi kırmıştı. Kendimi geriye doğru çektim.
"Odama çıkıyorum hazırlanıp inerim." Dedim. Hatice teyze kızdığımı hissetmişti ben yanından ayrılırken ayaklandığını ve mutfağa doğru gittiğini gördüm. Peşimden gelmesini beklerken mutfağa gitmesi kalbimi daha da acıttı. Her konuda bana babamı savunması beni ona karşı savunmasız hale getiriyordu.
Odama çıkıp bir süre müzik dinledim.

Saate baktığımda saat 16.04 tü gerginliğim her geçen saniye artıyordu. Artık yavaş yavaş hazırlanmam gerektiğinin farkındayım. Karşımda babam değil de düşmanım varmış gibi hissediyorum. Aynanın karşısına geçip düşmanıma güçsüz görünmemek için en son altı ay önce kullandığım makyaj malzemelerimi çekmeceden çıkardım ve yüzüme hafif renk verdim. Saçlarım zaten güzeldi. Sıra en büyük dertteydi kıyafet seçmek.
Gözümü kocaman açarak odama yığılmış çantalara baktım. Elime ilk gelen çantayı açtım. İçinden kırmızı kısa kalın kot bir tulum çıktı gerçekten güzeldi. Tulumun içine beyaz boğazlı bir kazak, altıma da siyah uzun çorap giydim. Aynaya bakınca istemsizce "Çüş" diyiverdim. Aynada kendimi incelerken telefonuma gelen bildirimle irkildim artık buna alışmam gerekiyordu. Mesaj Denizdendi
"İyi şanslar kardeşim."
Şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaşıyordum. Galiba sadece benim bilmediğim bir durum vardı. Deniz'i aramak için rehberime girmişken kapımın tıklandığını duydum galiba vakit gelmişti.
Telefonumu yanına almak istemedim komidinimin üstüne bıraktım ve kapım tıklanmaya devam ederken Hatice teyzenin kapıda olduğunu farzederek hızlıca kapıyı açtım.
"Geli.." Karşımda Hatice teyzeyi beklerken babamın olması bayılmam için yeterli bir sebepti ama hayır güçlü olmalıydım.
"Neden zahmet ettin geliyordum."
"Çok güzel olmuşsun kızım."
"Bunu neden yapıyorsun?" Derken gözlerimin dolduğunu hissettim. Babam ağzını açmadan eliyle bana yürümem için işaret verdi. Bu tuhaf durumu uzatmamak adına hızlı adımlarla yemek masasına oturdum. Masa sanki kırk kişi için hazırlanmıştı. Masadaki yemeklere bakınca midemin bulandığını hissettim o kadar toktum ki yemek görünce bile kusacakmış gibi oluyordum. Babam sandalyemi çekerek oturmam için işaret etti. Hızlıca oturdum oda karşıma oturdu.
"Bugün Deniz'le yemek yedik yemek yemek istemiyorum. Asıl konuya gelelim sıra sende."
"Nasıl yani?."
"Vallaha sana sormak lazım hayatımla ilgili aldığın kararları duymak için sabırsızlanıyorum."
Kelime oyunları yaptığımın farkındaydı beklemediğim bir şekilde hızlıca konuya girerek
"Pazartesi okula başlıyorsun." Dedi okula tekrardan başlayacağımı biliyordum ama bunu babamdan duymadan tam olarak inanmamıştım. Söyleyeceklerinin bu kadar olduğunu zannederek masadan kalkarken
"Otur daha bitirmedim." Dedi kızdığını hissetmiştim. Yavaşça yerime oturdum.
"Artık benim kızım değilsin." Bu ne demekti ilk başta anlayamamıştım
"Ne?"
"Beni duydun madem okula başlamak, normal hayatına geri dönmek istiyorsun benimle olan bütün ilişkini kesiceksin. Sana yeni okuluna yakın bir ev kiraladım. Okuluna çok yakın yürüyerek gidebilirsin arada buraya da uğrarsın. Ve en önemlisi de kimseye benimle bir alakan olduğundan bahsetmeyeceksin."
Bunu yapamazdı. Hiçbir şey anlayamamıştım aklımda bir sürü soru varken en önemlisi de "Neden?" diye soracakken babam masadan kalktı, hızlıca odadan ayrıldı arkasından
"Neden ha? Neden? Ben senin kızın değil miyim bunu bana neden yapıyorsun? Neden bana çöpmüşüm gibi davranıyorsun."
Arkasından var gücümle bağırırken vücudum buna dayanamayıp ufak bir mola verdi.

Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Pijamalarım üzerimdeydi ne olduğunu anlamaya çalışırken aklımda dünkü senaryo canlandı. Sabah kalkar kalkmaz ağlamak istemiyordum o yüzden kendimi tutarak banyoya koştum kıyafetlerimi üzerimden yırtarcasına hızlıca çıkarttım. Sıcak suyun altına girince rahatlamıştım. İşte şimdi kendimi tutamazdım. İstemesemde gözyaşlarım seller gibi sıcak suya karışmaya başladı.
Kısık bir melodi sesiyle gözlerimi açtım ne olduğunu anlamaya çalıştım. Sıcak suyun altında ağlarken daldığımı fark ettim hemen üzerime bornozumu alıp duştan çıktım. Odaya doğru girince telefonumun çaldığını duydum. Arayan Deniz'di. Sanırım bu karardan Deniz'in de haberi vardı. Dün o yüzden imalı konuşuyordu. Telefonu açınca ilk Deniz'in konuşmasını bekledim.
"Özür dilerim." Gülümseyerek
"Senlik bir durum değil dünden beri bunu düşünüyorum düşündükçe daha da mantıksız geliyor ama sanırım en iyisi bu. Beni kızı olarak görmeyen, ne yaptığı belli olmayan bir adamın yanında daha fazla kalamazdım. Yeni okul yeni insanlar iyi gelecek."
"Maalesef yeni insanlar kısmı yanlış oldu."
"Nasıl yani?"
"Yeni okulumuz hayırlı olsun kardeşim."
Dünden beri şok üstüne şok yaşıyorum. Birkaç dakika sessiz kalarak
"Nasıl olur?"
"Babamla baban konuşurken duymuştum. Çok düşündüm ve bence doğru kararı verdim. Taşınma konusuna gelince o konuda babanla çok kez konuştum ama fikrini değiştiremedim. Tek izin alabildiğim şey evi senin için düzenlemekti."
"Babam...Bunu neden yaptığını söyledi mi ?"
"Hayır ama bence haklı bir sebebi var."
"Telefonu kapatıyorum."
"Tamam tamam boşver. Şimdi sen ne yapıyorsun biliyor musun?"
"Hiçbir şey yapmak istemiyorum."
"Aynen öyle hiçbir şey yapmıyorsun. Bugün senin dinlenme günün zaten yarın cumartesi yeni evine taşınma falan derken çok yorulacaksın okula yorgun ve bitkin başlamak istemezsin. Zaten okulun kendisi başlı başına bir felaketken işleri daha da zorlaştırmayalım."
Benimde buna benzer bir planım vardı zaten.
Hayat boyu hiçbir şey yapmamak.

CUMARTESİ SABAHI
Dünden beri hiçbir şey yapmamıştım sadece yatağıma uzanıp film izlemiştim. Bir süre gerçek dünyayı unutmak çok iyi gelmişti. Sanırım bu mutluluğum kısa sürecek. Bugün bu evden doğduğum evden gidiyorum. Bu ilk gidişim değil bedenen geri dönsem de ruhum artık bu eve girmemeye yeminli.
Kapımın tıklanma sesiyle tekrardan irkildim. Biliyordum buna hiç alışamayacaktım çünkü ruhum bu evde değildi bedenim boş tepkiler veren bir teneke kutusuydu
"Gir."
Kapıda Hatice teyzeyi gördüm gidişime pek üzülmüşe benzemiyordu.
"Hazırlandın mı kuzum?"
"Sanırım."
"Eşyaların bunlar mı?" Elini geçen gün aldığım ve daha hiçbirini açmadığım çantalara doğrulttu. Başımı evet anlamında salladım.
"Tamam o zaman hadi aşağıya inelim çocuklar halleder bunları."

Birlikte aşağıya indik dokunsanız ağlayacak gibiydim. Bu evdeki kimse beni istemiyordu.
Merdivenlerden düşünceli bir şekilde inerken kapının önünde iki tane bavul gördüm.
"Bunlar ne?"
"Benim çantalarım kuzum birkaç eşyamı arada burda da kalırız diye dolabımda bıraktım kalanları topladım."
Artık gözlerimdeki damlalara hakim olamıyordum. Hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Hatice teyze de dönüp bana sarıldı. Annemin kokusuydu bu uzun zamandır hiçbir şeyde bulamadığım kokuydu. Hatice teyze annem gibi kokuyordu.
Babamı o konuşmadan sonra görmedim. Beni yolcu etmeye bile gelmemişti. Arabada Hatice teyzeye
"Babam nasıl izin verdi?"
"Biliyorum bana inanmayacaksın ama baban gerçekten seni düşünüyor."
Artık kavga etmeye kendimi savunmaya gücüm yoktu o yüzden bu konuyu kapatmak için
"Eee eve yeni birisini mi alacaklar?"
"Hayır, ne seni ne babanı yarı yolda bırakmam ben iki eve de yetişirim rahat ol mutfak zaten Ayşe ve Fatma'ya emanet arada gider kolaçan ederim yeter." Hatice teyzeye buruk bir gülümseme attıktan sonra kulaklıklarımı takıp yol boyunca camdan dışarıyı izledim.
Hatice teyzenin koluma dokunmasıyla uyandım gelmiştik. Yeni evime bakındım tatlı şirin bir evdi küçük bir bahçesi vardı. İçerisi dışından çok daha iyiydi kendim dekore etsem bu kadar olurdu Deniz gerçekten beni iyi tanıyor.
Soluklanmadan bütün evi gezmeye başladım ev iki katlıydı üst katta çatı katı vardı burada pek fazla eşya yoktu ama çok güzeldi.
"Benim odam nerede?"
"Sağdaki oda kuzum."
"Tamam orası artık senin odan Hatice teyze ben çatı katını istiyorum."
"Ama."
"Ama kabul etmiyorumm burayı kaptım bile." Birlikte gülüştük.
Cumartesi günü eve yerleşmekle geçti.
Pazar günü de nasıl geçti bilmiyorum.
Artık o gün gelmişti. Hayatımın şimdiye kadarki en büyük dönüm noktası. Bugün pazartesiydi yeni hayatımda ve yeni okulumda ilk günüm.


Bir bölümün daha sonu olaylar yavaş ilerliyor diye düşünebilirsiniz ama bu detayları vermeden direkt olaylara giriş yapamazdım.
Nilimizin okula başlamasıyla birlikte artık hayatı tamamen değişecek. Okula gittiği için değil okuldaki tahmin ettiğimiz insanla tanışacağı için.

ŞEHRİN ORTASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin