"Seni gülerken görmek çok komik."
Deniz'in suratına bakınca birşey olduğu belliydi. Deniz her huyuyla çok iyi bir kız fakat sinirlenince ben bile ondan korkuyorum. O yüzden susarak ne olduğunu anlatmasını bekledim.
"Sabah sabah bu kadar olur." Evet beklediğim an geldi, bana sormam için çaktırdığına göre rahatlıkla sorabilirim.
"Bu kadar ne oldu be gülüm."
"Bedirhan abi beni okula yakın olduğunu düşündüğü bir yerde bıraktı. Babam okula kadar arabayla gitmememi söylemiş."
Bence de en mantıklısı buydu okula Rolls-Royceyle gelen bir kızın bu okulda ne işi var diye bütün dikkatleri üstüne çekebilirdi. Bu da benim için hiç iyi olmaz sonuçta buraya gelmemin tek amacı geçmişim olmadan mezun olmak.
"Eee."
"Navigasyonu açtım, yürümeye başladım. Bana sağa dön dediği yerde yol yoktu."
Birden istemsizce kahkahalar atmaya başladım. Evet komik bir olay değildi belli ki çok korkmuştu ama Deniz'in o anki yüz ifadesi gözümün önüne gelince gerçekten kendimi tutamadım. Deniz de dahil herkes bana bakıyordu. Toparlamam gerektiğinin farkına vardım. Denize üzgün bakan gözlerimle
"Özür dilerim. Kendimi tutamadım."
Deniz de neye güldüğünü anlamadığım bir kahkaha patlattı.
"Seni gülerken görmek çok komik."
Arka sırada oturanların Deniz'in bu cümlesinden sonra bize tuhaf baktıklarını gördüm olayı toparlamak için
"Eee nasıl geldin."
"Bu okuldan olduğunu düşündüğüm bir beyefendiyle. Sağolsun bana eşlik ettiler."
"Vaaaayy."
"Sus."
"Kimmiş o beyefendi hee?"
"Tühh TC'sini sormayı unuttum ya. Kızım delirtme beni."
"Adı ne bari onu söyle."
"Sormadım."
"Neyse artık bir dahakine sorarsın."
Konuşmamız bitince bana bir defter bir silgi uzattı.
"Bunlar ne?"
"Tanıştırıyım bu defter bu da kalem."
"Hayır yani neden bir tane?"
Marka çantasını göstererek
"Haşmetlilerine bu kadar sığdırabildim. Geri kalan okul malzemelerini Bedirhan abi geçerken eve bırakacak."
"Kitaplar?"
"Ona bende şaşırdım okul kendisi veriyormuş bizim almamıza gerek yok."
Doğrusu bende şaşırdım eski okulumda kitaplara hatırı sayılır bir miktar ödemiştik.
"Haha beleş."
Deniz yüzüme elit bir bakış attı.
"Pardon ağzıma takılmış. Sabahtan beri birkaç kez duydum. Aslına bakarsan duymadığım hiçbir şey kalmadı."
Konuşmamız bitince sınıfa meraklı bakışlar attım. Herkes yanındakiyle bağıra bağıra konuşuyor, kahkahalar atıyordu. Sadece bir kişi dikkatimi çekti
Onur yanındakiler hararetli sohbet ederken kitap okuyordu. Okuduğu kitabı görmek için çabalarken sıradan düşüyordum. Deniz beni tutarak
"Sakin ol geldik." Dedi ve ekledi
"Hayrola sanki birisini arıyorsun." Diyip arkaya doğru bakarken bir anda önüne döndü.
"Ne oldu?"
"O çocuk."
"Hangi çocuk." Cümlesi ağzımdan çıkar çıkmaz Deniz'in yüzüme attığı "gerçekten mi?" bakışıyla okula beraber geldiği çocuktan bahsettiğini anladım. Birden anlamış olmamın bir başarı olduğunu düşünerek yüksek sesle
"Hee o ço..." Deniz cümlemi bitirmeme izin vermeden eliyle ağzımı kapattı ama her şey için çok geçti. Bütün sınıf bize dönmüştü. Bu tek benim hatam değildi onların da bizim ne konuştuğumuzu merak ettiklerini biliyordum. Bize bakmaları için bir bahaneydi.
Deniz'in gözü o anda Onur'un yanındaki Deniz'in erkek kopyasına kaydı. O da buraya bakarak gülüyordu. Deniz çocukla göz göze geldiği an önüne dönerek bana bakmadan
"Nil."
"Özür dilerim."
"Hangi nehirde boğulmak istersin?"
Bu bizim çocukluktan beri aramızda geçen bir diyalogdu. Gerçekten çok sinirlendiğinde bunu bana söylerdi. Eğer haklı olduğumu düşünüyorsam konuşmaz, haksız olduğumu düşünüyorsam
"Nil nehri." Derdim
"Çok güzel." Diyip çantasına yöneldi ve suyunu çıkartıp içti. Onu su içerken görünce bende susamıştım şimdi değil ama belki teneffüste kantine gidip su almam lazımdı.
Aradan beş dakika ya geçti ya geçmedi sınıfa takım elbiseli bir adam girdi. Ayağa kalkıp Günaydın dedikten sonra oturduk.
Masasına oturdu ve yoklama almaya başladı. Eski okulumda okula girerken kart bastığımız için sınıfta yoklama alınmıyordu hocanın teker teker isimleri okuması tuhafıma gitmişti. Ve işte benim adım
"Nil Güner."
"Burdayım."
"Deniz Pener." Deniz burda demek yerine elini kaldırdı keşke bende öyle yapsaydım.
"Hoşgeldiniz kızlar. Evet kaldığımız yerden devam edelim."
Deniz'in bu duruma bozulduğunu hissettim. Kimsiniz, nerden geldiniz, babanız hangi şirketin sahibi diye sorulmamıştı. Bu duruma sevinmiştim babam şuranın sahibi, şu kadar dil biliyorum, işte 8-9 ülke gezdim diyen tipleri geldiklerinde bütün ders dinlemekten usanmıştım.
Arkadan birisinin bana seslendiğini duydum. Pınar bana
"Ali hoca Fizik öğretmeni ayrıca sınıf öğretmenimiz." Dedi teşekkür ederek önüme döndüm.
Konular pek yabancı sayılmazdı ama yine de zorlanıyordum. Deniz'in zaten zorlandığını biliyordum ders çalışmayı ve dinlemeyi sevmezdi.
"Hocam zil çaldı."
"Tamam çıkabilirsiniz."
Teneffüse girmiştik. Deniz'e dönüp kantine gidelim diyecekken.
"Nil ve Deniz gelebilir misiniz?"
İsimlerimizi duyunca irkildim. Ali hoca bizi yanına çağırıyordu. Denizle telaşlanarak öğretmenler masasının yanına gittik.
"Dersi bölmemek adına sizinle pek konuşamadım. Olduğumuz yeri biliyorsunuz genel olarak konularda sıkıntı çekiyor musunuz? Daha doğrusu siz hangi konuları biliyorsunuz?"
Ali hocayla uzun uzun konuştum ne bilmek istiyorsa anlattım.
"Tamamdır kızlar size yardımcı olması için arkadaşlarınızı görevlendiricem. İkinci dönemi yarıladık. Okul sınavlarına ve üniversite sınavına çok az kaldı."
"Kerem ve Onur gelebilir misiniz?"
Nee Onur mu? Benim gibi onlar da bu duruma şaşırmış olacak ki birbirlerine bakarak yanımıza geldiler.
"Bu hanımefendilere siz yardımcı olacaksınız. Kaldıkları yerleri size söylesinler arada kalan konuları siz anlatırsınız. Nil kızım galiba senin fazla eksiğin var sana Onur yardımcı olsun. Deniz sana da Kerem."
Dördümüzün de kalpten gittiğine yemin edebilirim.
Kerem:
"Tabiki hocam yardımcı olmaya çalışırım. Beni biliyorsunuz yardım etmeyi severim."
Deniz hafif gülümsedi.
Onur'un da aynı şeyi demesini beklerken
"Benim çok işim var başkası yardım etsin." Dedi gerçekten şok olmuştum. Ali hoca sanki ondan bu cevabı bekliyormuş gibi
"İşinin ders çalışmak olduğunu biliyorum Onur. Konuyu birisine anlatmak tekrar etmen için iyi bir fırsat ve itiraz kabul etmiyorum. Aranızda anlaşın."
Ali hoca sınıfı terk etmişti ama biz hala dikiliyorduk. Ortama sessizlik hakimdi. Kerem sessizliği bozmak için
"Bence artık tanışmanın vakti geldi. Ben Kerem."
"Nil. Memnun oldum."
"Deniz."
Deniz'le Kerem bir süre bakıştıktan sonra Kerem:
"Bu arkadaş da Onur kendisi konuşmayı pek sevmez."
Onur bu durumdan rahatsız olmuş gibi ağzını açmadan sırasına gidip oturdu. Kerem benim bozulduğumu fark ederek bir kalem ve bir kağıt uzattı
"Numaralarınızı yazarsanız iyi olur. Bazen okula gelmiyoruz dershanede ya da evde ders çalışıyoruz. Sınavlara az kaldı malum. Müdür izin veriyor."
Deniz kalemi ve kağıdı aldı kendisinin ve benim numaramı yazdı. Teşekkür ederek yerimize oturduk. Gün nasıl geçti bilmiyorum. Çıkış zili çalmıştı bile. Onur'un işlerim var başkasını bulun demesine bozulmuştum sanırım.
"Yüzünden düşen bin parça." Deniz'in sesiyle irkildim.
"Yoo iyiyim."
"Seni eve bırakalım diyeceğim ama ben bile beni kim eve bırakacak diye düşünüyorum."
"Yok sıkıntı değil yürürüm."
Birlikte okulun kapısına kadar yürüdük.
Sarıldıktan sonra Deniz
"Akşam size gelirim."
"Çok güzel olur kek yaparız."
Deniz mutfaktaki marifetlerimi bildiği için gülerek.
"Gelirken tatlı alırım." Dedi Deniz'le gülerek ayrıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHRİN ORTASINDA
Teen FictionKüçükken karanlıktan korktuğum zaman hep babamın kucağına koşardım. Babam asıl karanlığın korkularım olduğunu söyleyip beni karanlığa iterdi. Bende annemin yanına koşardım. Annemse benim aydınlık olduğumu karanlığı aydınlatacağımı söyleyerek yine be...