1.4

104 10 19
                                    

İyi okumalar.

O, hiçbir şey olmamış gibi sakince masada oturmuş yemeğini yerken ben zihnimi bir türlü toparlayamıyordum. Yan yana oturmuştuk, annem de onun tam karşısında oturuyordu.

Birden bacağımda hissettiğim el ile donakaldım. Kendimi kasmaya başlamıştım ve zor durumda hissediyordum. Elini bacağımda dolaştırıp okşuyordu. Dokunuşları yumuşak, bir o kadar da sertti. Belki de kendimi kasmaktan doğru dürüst karar veremiyordum, bilemiyorum.

Eli birden yanlış yerlere yol aldığında telefonun çalması ile herkesin dikkati o yöne çevrildi. Annemin telefonuydu. "Kusura bakmayın çocuklar, benim telefon görüşmem olacak, uzun sürebilir. Siz rahat rahat gönlünüzce takılın." Gülümseyerek masadan kalktığında Demir de sırıtıyordu. Ben ise kıpkırmızı olduğuma emin, put gibi kesilmiş bekliyordum.

Ani bir cesaretle konuşmaya başladım. "Sen doyduysan gitsene evine. Yük-"

Etrafı hızlıca kontrol ederek dudaklarıma yaklaşmasıyla konuşmam yarıda kaldı. Hoş, ne konuşacağımı da unutmuştum ya, neyse.

"Buradaki yemekler yeterli ama ben hâlâ açım. Beni doyurmak ister misin? Hem... sen de aç olmalısın. Güzel yemeklerim var senin için."

Gözlerini gözlerimden ayırıp dudaklarıma odakladığında istemsizce yutkunup dudaklarımı yaladım. Ağzının içinde bir şeyler mırıldanıp dudaklarımın üstüne üflemesiyle aklımı kaçıracak gibi oldum. Dudağımın kenarına bir öpücük kondurması, içimi ne kadar hoş etse de, içimde şüphe vardı. Ya onun için bir eğlenceysem, ya faydalanıp rezil etmekse amacı?

"Siktir, aklımı başımdan alıyorsun!"

Hızla ayağa kalktı ve bir şey söylememe fırsat vermeden kolumdan çekiştirip odama sürükledi.

Az ufak at da civcivler yesin! Utanmıyor musun sen be yalan konuşup iftira atmaktan kardeşim?! Demir çocuğum, güzel yavrum seni nazikçe yönlendirirken arkasından atlı koşturuyormuş gibi odana geçen sendin sen!

İç ses, bozma.

Odama geçtiğimizde kapıyı kilitledi. Beni yavaşça kapıya yasladığında ellerini başımın iki yanına sabitleyip boyumuzu eşitlemek için üstüme doğru eğildi.

Kulağıma yaklaşıp fısıldadı, "Seni öpmeme izin veriyor musun ufaklık? Sen izin vermeden tek bir adım ilerlemeyeceğim."

Bu düşüncesi... mutlu etti. Zorla, sırf kendi istedi diye üstümde hâkimiyet kurmaya çalışmıyordu. Bir şey söylemeden ona yaklaştım.

Anladı ve dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Bu his... Bu hisse çok yabancıydım ama sanki bir o kadar da alışık. Beni güvende hissettiriyordu ama aynı zamanda diken üstünde de. Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi bilemiyordum.

Ay bunlar da oldu ya, valla çok güzel oldu.

Dudakları dudaklarımı hapsederken artık tamamen onun kontrolündeydim. Üst dudağımı emmesi ile inlememi zar zor tutmaya çalışırken sağ elini kalçama indirip sıktı. Dudağını ısırmamla sessizce inleyip kendini bana bastırdı ve ben de inledim. Kapıda olmamızın sesleri daha kolay ileteceği aklına gelmiş olmalı ki beni kucağına alıp yatağıma yatırdı. Üstüme eğilince, bacaklarımı ince, kaslı beline doladım. Birbirimize değmemiz ile aynı anda inledik.

Sonrasında pişman olacak bile olsam umursamadan anı yaşıyordum.

Kalçamı kaldırıp hafif hafif sürtünmeye başlamam inlemesini arttırdı. Alt dudağımı çekiştirip "Hızlan!" demesi ile daha hızlı sürtünmeye başladım ve inlemelerimiz birbirine karıştı.

Zevkin doruklarına çıkaran o iken, beni yere çakacak olanın da o olduğunu bilmek hüzne boğdu. Sahiden beni en üst kattan iter miydi?

Bunları düşünmeyi sonraya bıraktım. Sol eli başımın tam yanında yatağın örtüsünü sıkıca kavrarken, sağ elini erkekliğime attı. Okşaması ile birden gözlerimi kocaman açtım ve derince inledim. Evde tekmişiz gibi rahat olmamız komikti. Her an basılabilirdik ama birbirimiz dışında hiçbir şey umurumuzda değildi.

Bunu sevmiştim...

Dili dilimle temas ettiğinde, dudaklarının gerildiğini hissetmemle gülümsediğini anladım. Hoşuna gitmiş miydi yani?

Salak!

Sona geleceğimi ikimiz de anlamıştık ve elini boxerımın içine sokması ile vücudum yay gibi gerildi.

Erkekliğim çok ağrıyordu ve gözümden yaşların gelmesi, birazdan hıçkırarak ağlayacak olmamın habercisiydi.

Üstüme hafifçe doğrulması ile gideceğini sanıp korktum ve ellerimle kollarına sıkıca tutundum. O ise sol eliyle gözyaşlarımı siliyordu...

Sona gelmemle rahatlamıştım ama o kadar çok yorgun hissediyordum ki... Onun zor durumda olması aklıma gelecek en son şey bile değildi sanırım.

Yanıma uzanıp yanağıma, dudaklarıma, boynuma ve yüzümün her yerine ufak öpücükler kondurmaya başladı. Kıkırdamamla o da kıkırdadı ve dik konuma gelip sırtını yatak başlığına yaslayıp beni kucağına yan şekilde oturttu. Sıkıca sardı ve başını boynuma gömdü. Derin nefesler alıyordu. Uykuya dalmadan önce en son şu sözleri işitmiştim:

"Kokun başımı döndürüyor, küçük bedenini herkesten saklayıp korumak istiyorum. Bir yandan da herkes benimle olduğunu bilsin diye de herkese haykırmak... Ruhunu kirletemesinler diye önüne kendimi siper etmekten asla çekinmem, ufaklık. Senden hiç ayrılmak istemiyorum. Birkaç gün oldu olmadı tanışalı ama seninle doğmuşum gibi hissediyorum. Bunu nasıl başarıyorsun?"

-----
Nasıl bu hâle geldiler hiçbir fikrim yok.
Kendinize iyi bakın.

"Seninle doğmuşum gibi hissediyorum..." :')

Cafuné (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin