1.8

34 5 10
                                    

İyi okumalar...

Oy lütfen.

Gereksiz mahlukatın evinden ayrıldıktan sonra sokakta dımdızlak kalmıştım. Ne bok yiyeceğimi inanın ben de bilmiyordum. Anneme arkadaşımda kalacağımı söylediğimde imayla gülerek izin vermişti ve şimdi eve gidersem normal karşılamazdı.

Gerçi belki de eve sessizce girersem fark etmezdi ya da sorgulamazdı; bilmiyordum. Cidden bilmiyordum.

Aklıma gelen şey ile dudaklarımı ıslattım ve telefonumu açtım. Ses kaydını kapattım ve diğer işim için ana sayfayı açtım. Geldiğimiz yolun tersine yürüyor, oturacak güvenli bir yer arıyordum.

Kendimi az da olsa koruyabilirdim ama sayıca fazla olurlarsa veya ellerinde bana zarar verecek bir şeyleri olursa saçma salak girdiğim o sokaktan geri çıkamazdım.

Şafak'a mesaj atmak için uygulamayı açtığımda direkt yazdım.

Siz:
Şafak?
Uyanık mısın?

Çok geçmeden mesajıma yanıt verdi ve ben o sürede bolca ışıklandırılmış bir parkta banka oturdum.

Tam yanıtına bakacakken telefonun çalması ile irkildim. Şafak arıyordu. 

"Alen! İyi misin? Ne oldu oğlum? Cevap versene!"

"Sakin ol. Sadece... Size gelebilir miyim? Veya kalmam için uygun bir yer var mı? Sokak dışında..."

Oldukça telaşlanmıştı çünkü ben daha önce asla ona bu saatte mesaj atmaz veya yardım istemezdim. Onun kendi derdi boyunu aşmıştı ama ben ona yük oluyordum fakat gidecek yerim yoktu ki...

Taksiyle gelebileceğimi söylesem de onu beklememi ve hemen geleceğini söylemişti. Onu beklerken yaptıklarımı düşünüyordum ama bir ağlama sesi tüm düşünce bulutlarımı dağıttı. Çok kısıktı ama etraf oldukça sessiz olduğundan duyuluyordu. Parkta bulunan büyük kaydırakta oturan, dizlerini kendine çekip başını dizlerine yaslamış duran birisi vardı. Neyime güvenerek inanın bilmiyorum ama ona doğru yürümeye başladım. Merdivenleri çıkıp onun oturduğu yere vardığımda içimde korku değil de hüzün vardı. Kimsenin ağlamasını istemezdim. Keşke elimden bir şey gelseydi...

Saçları kısaydı. Karanlık da olsa üstümüze düşen ışıklardan, vücut yapısından erkek olduğunu anlayabilmiştim.

"İyi misin? Gerçi bu çok aptalca bir soru oldu özür dilerim... Sana nasıl yardım edebilirim?"

Geldiğimi elbette adım seslerimden anlamış olmalıydı. Gözlerini hemen kapüşonlusunun uçlarıyla silip yavaşça başını kaldırdı.

"Kimseyi kendi sıkıntılarımla boğamam, boş ver gitsin." dedi. bir dakika! Onu tanıyordum! O bizim okuldaki basketbol takımındaydı! Yan sınıfımızda olduğunu ve tüm okuldaki kızların dilinde olduğunu biliyordum. Bir de adını... Arslan Atik. Ah bir de bal rengi gözleri...

Cidden herkesin dilindeydi. Göz kamaştırıcılığı, duruşu... Yapılıydı, uzun boyluydu ve en önemlisi tam bir beyefendiydi! Çoğu insan gibi değildi; kimseyi aşağılamaz veya iğrenç şeylerle bağdaştırmazdı. kimseyi kullanmazdı... Tanımıyordum ama aynı okulda olmamız yetiyordu tüm bunları bilmeme...

"Boğmayacaksın ki. Ben öylesine sormadım, gerçekten önemsediğim için sordum ve cevabını verene kadar da bekleyeceğim."

"Önemsiz... Kişisel bir sorun ve yardım edebileceğin bir şey değil. Ayrıca..." Durdu, gözleri yüzümün her zerresinde oyalandı. "Aynı okuldayız, ailem bile yeterince büyük bir sıkıntıyken okulla birlikte bu haberin büyümesini emin ol kaldıramam, şimdi değil..."

"oradan bakınca nasıl birine benziyorum inan bilmiyorum ama gerçekten birinin verdiği bir sırrı birilerine değil birine bile anlatmam. Hem en kötü şekilde ben de tattım bu duyguyu ve başka birisinin bunu yaşamasını engellemek için her şeyi yaparım."

Gözlerini kırpmadan dinledi. Emin olmaya çalışıyordu. Hızlı olsa çok iyi olurdu çünkü Şafak gelince vazgeçebilir veya bana güvenmeyebilirdi.

"Yönelimim yüzünden evden atıldım. Hem cinsimi sevdiğim için yüz karası oldum. 'Erkeksi' görünmeme rağmen 'öyle' davranmadığım için ibne oldum falan. Bak, bilsen bile elinden hiçbir şey gelmeyecek bir konu. Boş ver gitsin."

Derin bir nefes vererek kafasını sağa döndürdüğünde kasılmış çenesini mümkünmüş gibi daha çok zorluyordu.

"Emin ol seni anlıyorum ve sanırım en iyi anlayabileceğim tek nokta da bu... Tek farkımız annemin bana sırt çevirmemesi ve babamın beni görmezden gelmesi. Sevgi çok büyük bir kelime, kimi seveceğini bilemezsin ama sevdiğin zaman da vazgeçemezsin. Hele bir de sevdiğinden darbe yersen... Zorlukları çok fazla ama sen kendi hislerini ön planda tut ki ayakta durabilesin. Yönelimim yüzünden oyuncak olduğumu yeni öğrendim ben de ama bak, ayaktayım. Çünkü onun bana olan davranışı beni öldürmedi. Sevdiğin kişi yüzünden seninle karşı karşıya gelenleri asla umursama. Bu ailen bile olsa... Zamanla her şey rayına girer, biraz bekle. söylediklerim beni bile ikna etmedi ama en azından biraz bile aklında kaldıysa ne mutlu bana..." Parkın önünde duran arabanın sesi ile ikimiz de başımızı oraya çevirdik. Şafak babasının arabasını gizlice almış olmalıydı. Kapıdan inen Şafak ile Arslan'a döndüm.

"Şimdi... Gitmem gerek. Eğer konuşmak istersen... Yani ne bileyim belki arada bunları paylaşmak istersen ben hep varım. Görüşürüz..."

Tam ayaklandığım sırada elimi tuttu ve buz gibi eli o an hiç üşütmedi. "Teşekkür ederim... Okulda görüşürüz..." Birbirimize gülümsedik ve ben Şafak'ın yanına gittiğimde korkudan beti benzi atmış arkadaşım hızla, sımsıkı bana sarıldı. 

"Ödümü kopardın salak! Seni sağlam bulamayacağım diye altıma ettim ulan! Burada bu saatte ne işin var hepsini anlatacaksın ama önce arabaya bin!"

Kaydırağa son bir bakış atıp arabaya bindim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cafuné (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin