PARGALI

2 0 0
                                    

.    14 Mart 1536 PARGALI İBRAHİM
                   PAŞA'NIN VEFATI
               
Hayatının ilk yıllarına dair kesin bilgi olmamakla
beraber Yunanistan sınırları içinde kalan Parga
yakınlarında bir köyde doğduğu ve 6 yaşında İstanbul’a
getirildiği genellikle kabul gören bilgidir.

Bir gemicinin oğlu olup Türk akıncıları tarafından esir
alınarak Manisa civarında bir dul kadına bırakıldığı,
ardından Manisa’da bulunan Şehzade Süleyman’ın
hizmetine girdiği de rivayet edilir. Gençlik yıllarında
Manisa’da Şehzade Süleyman’ın hizmetinde bulunan
"Pargalı" ve "Maktul" gibi lakaplarla anılan İbrahim
Paşa daha Manisa’da iken Şehzade Süleyman’ın en
yakın adamı oldu ve Yavuz Sultan Selim Han'ın 1520
de vefatı ve Şehzade Süleyman’ın tahta geçmesi
üzerine onunla birlikte İstanbul’a gitti.

Sarayda önemli görevlerde bulunan İbrahim paşa
Kanuni'nin ilk seferi olan 1521 Belgrad Seferinde kapı
ağası olarak görev yaptı. Ardından Has odabaşı ve iç
şahinciler ağası oldu. 1522 yılında 4 ay süren Rodos
kuşatmasına katıldı. Piri Mehmed Paşa’nın azl edilmesi
üzerine has odabaşılıktan Rumeli beylerbeyi ve
ardından 27 Haziran 1523 te Veziriazam oldu.

Ancak Piri Mehmed Paşa’dan sonra Veziriazamlığa
kendisinin getirileceğini uman ikinci vezir Ahmed Paşa
bu tayine karşı çıkarak divanda huzursuzluğa yol açtı
ve Mısır beylerbeyiliğini istedi. Onu İstanbul’dan
uzaklaştırmak isteyen İbrahim Paşa’nın desteğiyle bu
istek kabul edildi. Fakat bir müddet sonra isyan eden
Ahmed Paşa Mısır’ın nizamının bozulmasına sebep
oldu. Bu arada Kanuni'nin kız kardeşi Hatice Sultan ile
evlenen İbrahim Paşa, Ahmed Paşa isyanı dolayısıyla
iyice karışan Mısır’da mali ve idari düzenlemeler
yapmak ve asayişi sağlamak üzere Mısır beylerbeyi
unvanıda verilerek Mısır'a gönderildi. Kahire’de kaldığı
müddet içinde asayişi sağlayıp eski kanunları ve ana
defterleri buldurarak 1524 te yeni bir kanunname
tanzim ettirdi.

İbrahim Paşa'nın bu ilk görevinde kazandığı başarı
şöhretini ve nüfuzunu arttırdı ve İki yıl sonra yapılan
Macaristan seferinin serdarlığına getirildi. 29 Ağustos
1526 Mohaç Meydan Muharebesin'de Orduda görev
aldı. Ancak Zaferden sonra Budin’deki bazı heykelleri
İstanbul’a getirtip sarayının bahçesine dikmesi tepkiyle
karşılandı. (Bunda muhaliflerinin de önemli rolü
olmuştur ve Mısır’da iken sarayının yeniçeriler
tarafından yağmalanması, birden en yüksek makama
geçmiş olmasının bazı çevrelerde uyandırdığı
hoşnutsuzlukla ilgilidir).

Macaristan seferi dönüşünde Sarayının bahçesine
diktirdiği heykeller kendisine karşı duyulan
hoşnutsuzluğun eseri olarak "Dü İbrahim amed bedar-ı
cihan Yeki büt-şiken şüd diger büt-nişan" şeklindeki
hiciv dolayısıyla ona "büt-nişan" yani (Put dikici) gibi bir
sıfat kazandırdı.

Macaristan seferinin ardından Anadolu’da oldukça
tehlikeli bir hal alan isyanları bastırmakla
görevlendirilen İbrahim Paşa idari olarak aldığı isabetli
tedbirlerle önce isyanın mahiyetini, kimlerin hangi
sebeplerle asilere katıldığını tesbit etti. Sonra da
bunlardan bazılarını çeşitli vaadlerle kendi tarafına
çekip asileri dağıttı. Ayrıca Macaristan meselesi
dolayısıyla İstanbul’a gelen Habsburg Hanedan'ı
Avusturya kralı Ferdinand'ın elçileriyle yaptığı
müzakerelerde, Avrupa’daki gelişmelerden en ince
ayrıntısına kadar haberdar olduğunu gösterdiği gibi
Osmanlı Devleti’nin kudret, Azamet ve ihtişamını her
vesile ile ifade ederek onları manevi baskı altında tuttu.

1529 Birinci Viyana Kuşatması öncesi kendisine
Serasker ünvanı verildi. Bu seferden sonra Kanuni
Sultan Süleyman Han tarafından Janos Zapolyai
Macaristan kralı tayin edildi ve taç giydirilerek Osmanlı
himayesinde Macar krallığı kuruldu.

Osmanlı Devleti'nin himayesine dayalı Macar
siyasetinin bu ilk döneminin tesis edilmesinde önemli
rol oynayan İbrahim Paşa, doğrudan Habsburg
İmparatoru 5. Karl’ın (Şarlken) hedef alındığı ve bizzat
Kanuni'nin yönettiği 1532 Alman seferinde bulundu ve
ardından Habsburg elçileriyle 1533’te İstanbul’da
yapılan barış müzakerelerini yönetti. Tamamıyla
İbrahim Paşa’nın kontrolünde cereyan eden
müzakereler sonunda arzu edildiği gibi bir barış
sağlandı. Bu anlaşmada Osmanlı Vezir-i Azam'ı
İbrahim Paşa Alman Krallığının Avusturya kanadını
idare eden Şarlken'in kardeşi Avusturya Kralı Ferdinand
ile eşit sayıldı. Osmanlılar’ın bu konuya özellikle ağırlık
vermelerinin sebebi, Avrupa asalet ölçüleri uyarınca
soyu bilinmeyen İbrahim Paşa ile soylu Habsburg
hanedanı mensubu Ferdinand’ı aynı seviyeye getirip
Mukaddes Roma-Germen İmparatorluğunu Osmanlılar
karşısında psikolojik bir ezikliğe sokmaktır.

Yine çok büyük yetkilerle ve Serasker unvanı ile çıktığı
1534 Irakeyn seferi sırasında önden hareket ederek 6
Ağustos 1534 te Tebriz’e girdi ve ardından bölgeye
gelen Kanuni'nin kuvvetleriyle birleşip Bağdat’a
gidilerek Fetih edildi. Ancak sefer sırasında
anlaşmazlığa düştüğü, kendisi gibi büyük nüfuz sahibi
bir şahıs olan Defterdar İskender Çelebi’yi önce
azlettirip sonra da Bağdat’ta katlettirmesi hadisesi ve
büyük yetkilerine güvenerek kendisini Serasker sultan
unvanı ile anması saray çevresinde ve padişah
üzerinde olumsuz bir etkiye yol açtı.

Bu olumsuz gelişmeler üzerine İstanbul’a dönüldükten
bir müddet sonra Şubat 1536 da Fransızlar’a verilen
ahidnamenin hazırlıkları ile uğraşan İbrahim Paşa,
Saraya çağrıldığı 21-22 Ramazan H. 942 (M. 14-15
Mart 1536) gecesi boğdurularak idam edildi. Naaşı
Galata’da Tersane ardındaki Canfeda Zaviyesi yanına
defnedildi.

İdam sebebi hakkında kaynaklarda çeşitli görüşler ileri
sürülür. Bunlar arasında onun saltanat hırsına kapıldığı,
kazandığı kudreti bunu sağlamak için kullanmaya
kalktığı, Irakeyn Seferi’nde bilhassa Bağdat’ın fethinden
sonra çok sert bir tutum takındığı, kimseyi dinlemediği
ve bazı uygunsuz davranışlarda bulunduğu gibi
sebepler üzerinde durulur. Kanuni Sultan Süleyman
Han’ın bu çok yakın adamını gözden çıkarıp ansızın
katlettirmiş olması muhakkak kendisinde hasıl olan çok
kuvvetli bir aksi kanaatten dolayıdır.

Kaynaklarda Padişahın emirleri ve kanunların tatbikine
çok büyük önem verip her işi adaletle yerine getirdiği,
son derece dindar olduğu, fakat Bağdat’ın fethinden
sonra ne olduysa ahlakının değiştiği, gurura kapılıp
cahillerin sözleriyle uygunsuz işler yaptığı, serdarlığı
sırasında elde ettiği pek çok fırsatı kaçırdığı, hatta
kendisine hediye olarak Kur’an getirenleri reddettiği,
bütün bunların da padişahın gazabına yol açtığı
bildirilir.

12 yıldan uzun bir süre Veziriazamlık yapan, yüksek
ölçüde şan ve şerefe nail olan, döneminin siyasi
hadiselerinin gelişmesinde önemli roller üstlenen,
birkaç dil bilen, tarihe son derece meraklı bir devlet
adamı olan İbrahim Paşa’nın sağlığında sahib olduğu
malı ve mülkünün çoğu ölümünden sonra müsadere
altına alındı (El konuldu). Bugün Sultanahmet
Meydanı’nda adını taşıyan sarayı yanında, hanımı
tarafından kendi namına yaptırılan Kumkapı Camii ve
yakınındaki tekke ile Haliç kıyısında bulunan Eski
Yağkapanı Mescidi, Mekke, Hezargrad, Selanik ve
Kavala’da cami, mektep, medrese, hamam, çeşme ve
yine bazı kasabalarda mescid ve zaviyeleri bulunup
bunlara çeşitli vakıflar tahsis ettirmiştir. İbrahim
Paşa'nın, Kanuni'nin kız kardeşi Hatice Sultan ile
evliliğinden Mehmed Şah adlı bir oğlu oldu.

Allah Rahmet eylesin.

İlişki Durumu: BİLİMSEL KARIŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin