Chan'ın geçirdiği abilik krizden sonra birlikte voleybol ve birazda denizde oynadıktan sonra temizlenip örtüyü toplamışlardı gitmek üzere. Diğerleri ayaklarını kumlardan temizlerken, Seungmin ile Hyunjin de eşyaları topluyordu.
"Ameliyat işi ne oldu?"
"Yarın Chan ile gidip öğreneceğim."
Arkası dönük bir şekilde çantaya ayakkabılarını koyuyordu Hyunjin. Bunu demesiyle birlikte arkadaşına dönmüştü.
"Emin misin?"
"Öğrenmeli. Daha fazla saklayamam. Gün geçtikçe... Daha kötü oluyorum." Yanına gelip gülümsedi ve Seungmin'e sıkıca sarıldı.
"Hyunjin,rica etsem Sang Hee'ye bakabilir misiniz? Bugün sizde kalsa,yarın da alsam olur mu?"
"Sormana bile gerek yok."
"İyiki varsın. Jeongin çok şanslı birisi."
"Chan'da öyle." Eşyalarını topladılar ve Sang ile vedalaşıp Hyunjin'e bıraktıktan sonra evlerine dağılmışlardı.
Seungmin ve Chan günün yorgunluğunu atmak için duşa girmişlerdi. Saçlarını kurulayıp pijamalarını giydikten sonra yatağın içine girerek birbirlerine yaslanmışlardı.
"Neden kızımızı bıraktın?"
"Yarın erken gideceğiz, Sang'ı uyandırmaya kalkışırsak geç kalırdık."
"Doğru. İyi geceler sana güzelim."
Yatağa iyice gömüldü ve ışığı kapattı. Seungmin eşinin göğsüne sarılıp bacağını da üzerine attığında gözlerini kapattı. Chan, Seungmin'in başına uzun bir öpücük vererek uykuya daldı.
Seungmin sabah ilk kalkan olduğunda yüz üstü pozisyonda yatan Chan'a göz attı. Daha sonra yanındaki küçük komidinden telefonunu alarak saate baktı. Saat yediye gelmek üzereydi.Uyandırmak için sırtına tırmanıp yanağını öptü sertçe.
"Kalk hadi uykucu,geç kalacağız." Karşılığında mırıltılar almıştı. Eşinin bu haline alışık olan Seungmin tekrar,ardı ardına öpmeye başladı. Chan sonunda uyandığında gözlerini ovuşturdu.
"Günaydın uykucu."
"Sana da."
Yataktan kalktı ve banyoya yöneldi. Chan yüzünü ovalayarak, ayaklarını sürte sürte eşinin peşinden banyoya gitti.
Üstlerini giyinip çıktıklarında arabaya binerek hastaneye doğru yol aldılar. Seungmin düşünceleri yine beynine uçuşmaya başlarken stres olmuştu.
Hastaneye geldiklerinde arabayı otoparka park edip arabadan indiler. Seungmin eşinden destek almak istercesine elini tutmuştu. Chan ellerini iç içe geçirerek hastaneye girmişti.
Biraz bekledikten sonra sıra kendilerine geldiğinde saygıyla eğilmişlerdi odanın içine girerken. Doktor, Seungmin'i gördüğünde gülümsemişti ve oturmalarını söylemişti.
"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
"Yorgun,sanki tüm enerjim gitmiş gibi."
"Bu tip şeyler gayet normal. Meslektaşlarım ile konuştum ve ameliyatınızı yaklaşık bir ay sonra yapmaya karar verdik. Bu süreç içerisinde de bazen bizim hastanemize gelip tedavi göreceksiniz. Onun haricinde de evinizde ilaçlarınızı kullanmalısınız."
"Ne ameliyatı?" Chan'ın sorduğu soru ile Seungmin gergin bakışlarla bakmıştı ona. Dikkatlice doktora bakıyordu Chan.
"Sanırım bahsettiği eşi sizsiniz."
"Evet benim ama ne olduğunu anlayamadım."
"Malesef eşiniz karaciğer kanseri... İlk başta hastalığının farkında olarak gelseydi ilaç tedavisi ile halledebilirdik ama geç kalınmış. Tümör çoktan yayılmış. "
Chan'ın gözleri değşetle büyürken şaşkınlıkla başı eğik olan eşine dönmüştü. Seungmin başını yavaşça kaldırarak baktığında gözlerinin dolduğunu görmüştü.
"Ameliyata girmesi mi lazım?" Chan her ne kadar boğazını temizleyerek kendine gelmeye çalışsa da başarısız olmuştu. Sesi titrekçe çıkmıştı.
"Evet,oluşan tümörü alabiliriz ama bu çok riskli bir ameliyat olur."
"Ben hemşireyim ve bunu arkadaşım olan doktorlara danışabilirim. Belki başka bir çözümü vardır."
"Bu işe yıllarını adamış olan profesörler ile görüştüm ve başka yapabileceğimiz bir şey yok."
"Ne gibi rahatsızlıklar olabilir?"
"Mide bulantısı,baş dönmesi,kilo kaybı,halsizlik gibi şeyler görülmekte genelde."
"Bu verdiğiniz ilaçlar giderir mi?"
"Sadece hafifletir."
Doktorla biraz daha konuştuktan sonra yanından ayrıldıkların da hızlı adımlar ile arabaya binmişti Chan. Seungmin ona yetişerek arabaya binmişti.Chan yüzünü direksiyona gömmüştü. Seungmin'in, yüzünü görmesine izin vermiyordu.
"Chan,bana bakar mısın?"
"Neden bana söylemedin?"
Başını direksiyondan kaldırmıştı. Gözleri kızarmaya başlamıştı,ağlıyordu. Chan pek ağlamazdı. Ağladığı narin zamanlar olurdu. O narin zamanlarda da kendini kaybetmişçesine ağlardı.
"Çok mutluydun..."
Seungmin dolan gözlerinin verdiği bulanıklıkla bir elini Chan'ın yanağına koyarak baş parmağıyla hafifçe okşamıştı. Kafası yavaşça yana eğilirken buruk bir gülümseme verdi Chan'a.
"Hani birlikte üzgün olacak,birlikte mutlu olacaktık."
"Böyle yapma. Yalvarırım böyle yapma Chan. Atlatacağız tamam mı? Umudumuzu kaybetmek yok. Hem daha birlikte yaşlanıp ne tartışmalar yapacağız. Kızımızı birlikte büyüteceğiz."
"Seungmin." Chan artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
"Söyle uykucu..." Seungmin'in sesi kısıkça çıkarken dudaklarını sertçe ısırdı. Chan'dan işittiği, kalbini delip geçen hıçkırıkları onu mahvediyordu.
"Sen de beni annem gibi bırakmayacaksın değil mi?"
"Asla. Asla bırakmayacağım." Seungmin başını hızlıca iki yana sallayarak eşinin her saniye yenisi eklenen göz yaşlarını silmeye çalışmıştı.
Chan'ın ağzından büyük bir hıçkırık çıkarken Seungmin'e kollarını sararak ağlamaya devam etti. Seungmin kollarını eşine sarıp başına boynuna gömer iken, az da olsa ağlamasını bastırmaya çalışmıştı.
Birbirlerinden destek alarak kendilerini sakinleştirmişlerdi. Yüzlerindeki, kalplerindeki, ruhlarında ki buruklukla birbirlerinden ayrılmışlardı. Alınlarını yaslayıp soluklandıktan sonra arabayı çalıştırıp evlerine gitmişlerdi.
.
.
.
.
.
.
.Günaydııııın. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Finale son iki bölüm kaldı. Kendinize iyi bakın görüşmek üzere. Büyük bir ihtimalle bugün bitiririm kitabı. Bay bay:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzleri 2//CHANMİN
AléatoireSeungmin ve Chan'ın evlilikleri onlar için mutluluk getirmişti. Ama beraberinde acıyı da getirmişti. Mutlu bir evlilikleri olan bu genç çiftin geçmişin izleri onları bırakabilecek miydi?