9.BÖLÜM

973 49 139
                                    

Herkese merhaba nasılsınız?

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

⛓️


Zelzeleye uğrayan bir yolda atılan adımlar ne kadar zorsa bu büroda attığım adımlarda öyleydi.

Bir mumun titreyişi gibiydim; titrek fakat sönmeyip, yanmaya devam eden.

Mumun ölü ruhuma yansıyan cılız ışığı zihnimde titriyordu.

Kimsenin yağmuru seyretmediği bir hayatta, gökyüzündeki parlak ayı sevmenin yalnızlığı ile eriyordum.

Yağmurda hem ıslanıyor hem de seyrediyordum. Yalnızlık beni sarmalıyor ve üşütüyordu. Üşüten yalnızlığı cılız, titrek mum ışığıyla ısıtmaya çalışıyordum.

Mevsim kış. Yalnızım. Mevsim yaz. Yalnızım. Mevsim ilkbahar. Yalnızım. Mevsim sonbahar ve ben yine yalnızım.

Ben mevsim yazken neden üşüyorum?

Keskin, dimdik ve de sert adımlarım kendi odamı bulduğunda içeri girdim.

Oda boştu. Havası kalmamış gibiydi. Kimse yoktu ve ben bu yalnızlığın içinde kendimi anlamsız hissediyordum.

Kimsenin beni arayıp sormadığı anlamsız bir yalnızlıkla baş başaydım.

Boş, yararsız, bitkin ve ruhu ölü bir kadın olarak buradaydım.

Havasız olan odayı havalandırmak için pencerenin önüne yürüdüm.

Açtığım pencere ile içeri dolan temiz, yağmurdan dolayı buram buram kokan toprak kokusunu içime çektim.

Kara bulutların sardığı gökyüzüne baktım. Umarım hiçbir zaman bu gökyüzüne bakmaktan vazgeçmezdim. Nefret ettiğim gök gürültüsünde bile.

Şimdi kara bulutların arkasına sahip bir güneş varken, gece olmaya yakın, yıldızlar biraz daha şahitlik ederdi bana. Kimsesizliğime.

Unutmadığım tek şey vardı; güneş beni izliyor, ay arkadaşım olup bütün sırlarıma ortak oluyordu.

Ama en çok ağlarken yalnız olmadığımı biliyordum. Çünkü ne zaman ağlasam gökyüzü ağlardı ve ben ağlamamı hemen durdururdum. Babamın benimle ağladığını düşünürdüm.

Şimdi ben ağlamıyordum ama gökyüzü neden ağlıyordu?

Gökyüzü ağlıyorsa, babamda ağlıyor muydu?

Ağlamasındı.

O ağlarsa ben burada ölürdüm.

Benim babam zaten ölmüştü ben ölsem ne olurdu ki?

Her insan ölmek için doğmuştur ya hani... Belki de o yüzden bu kadar çok seviyorum toprak kokusunu.

Pencerinin önünden çekilerek masama ilerledim. Sandalyemi geri çektim ve oturdum.

Burayı özlediğimi fark ettim. Dosyalarımı, kalemlerimi...Babamın fotoğrafını...

Masamın üzerinden hiç eksiltmediğim ve nereye gidersem gideyim vazgeçemediğim fotoğrafı elime aldım.

Beyaz gömleği ve siyah kumaş pantolonuyla, kucağında pembe rengine sahip elbisesiyle oturttuğu kızı ile birlikte gülümseyerek poz veren adamı izledim.

Baş parmağım o gülümsemenin üzerinde durdu. Uzun uzun ileri ve geri gitti. Sevdim. Öptüm. Yerine koydum.

Kimsenin yerine koyamadığım babamı, masanın üzerine bir çerçeveye sıkıştırarak koydum.

MAHKUM (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin