Bölüm 12

3 0 0
                                    

Sabah gözlerimi yavaş yavaş açtığımda. perde açık olduğu için bütün güneş yüzüme geliyordu. bundan rahatsız olup diğer tarafa döndüm. fakat ayaklarımda birşey hisseddiyordum. hareket ediyordu. buna aldırış etmeden gözlerimi tekrar kapattım. ama bu şey iyice rahatsız ediyordu. dayanamayıp kafamı yastıktan kaldırıp ayağıma baktığımda. bir çığlık savurarak ayağa kalkıp kapıya koştum. kapım açıktı? çığlık atarak odadan çıktım. merdivenlere koştum. o tüylü köpek ise peşimden koşuyordu. tüylü hayvanlardan çok korkuyorum. salona geldiğimde birtek eray vardı. oturmuş kahve içiyordu. ben ise çığlık atarak koltuğun üstüne çıktım. bu korkutucu hayvan ise havlıyordu. koltuğun en üst köşesine çıktığım için köpek bana sadece havlıyordu.

eray bana bakıp gülünce,

"oradan bakacağına al şu vahşiyi buradan!" diye çığlık atınca yerinden bile kıpırdamadan kahkaha atmaya devam etti.

merdivenlerden oğuz, bade, kubilay ve acar inince rahatladım belki yardım ederler.

"ne oldu lan yaramaz!" oğuz köpeği görmeden bana soruyu sorunca elimle köpeği gösterdim.

"al bu vahşi hayvanı buradan!" diye bağırdığımda güldü. ve köpeğe doğru yürüdü. köpeği eline alıp,

"bunun içinmi sabah sabah rahatsız ettin bizi, bu küçücük hayvan ne yapabilir sana?" diyince kaşlarımı çattım.

"bu küçücük hayvan az kalsın yiyecekti beni!" diyince kubilay ve badede gülmeye başladı. fakat acar hiç gülmüyor. sinirli bakışlarını kubilayın üzerinde oynatıyordu. oğuz elindeki hayvanı severken bade ona yaklaşıp köpeği elinden alıp bana baktı,

"onun adı karamel! vahşi demezsen sevinirim." diyip bana ters ters baktı. oğuzda badeyi hayranlıkla izliyordu.

"karamel diye isimmi olur bundan sonra onun adı vahşi!" diyerek ona kızdım. çok saçma isimler takıyor. bu manyak!

"Ne işi var bu vahşinin benim odamda?" Kaşlarımı havaya kaldırarak sorduğum soruy hiçbiri cevap vermedi.

"Size diyorum! Benim kapım niye açıktı? Kim girdi odama!" Dediğimde gözlerim Acarı buldu. Acaba gece tekrar mı geldi? Acara hesap sorar gibi baktığımda başını iki yana "hayır" dercesine salladı.

"gece seni kontrol etmek için geldim. galiba o zaman açık bıraktım." oğuzun dedikleri içimi rahatlattıktan sonra koltuktan inerek,

"bu köpek bizimle kalmayacak değilmi? yoksa olay çıkar!" dediğimde hepsi kıkırdarken Bade kaşlarını çattı.

"hayır efendim! tabiki bizimle kalacak" dediğinde sinirlendim. gerçekten çok korkuyordum.

"bak karamel'midir nedir bilmem ama korkuyorum. lütfen bizimle kalmasın" dediğimde daha naif bir sesle söylemiştim oda korktuğumu anlamış olmalıki içtenlikle gülüp,

"tamam tamam. arkadaki bahçede klubede kalır." 

dediğinde onu onaylayan bakışlarımı gönderdim. oda vahşiyi alıp gitti. bende bu dağınık saçlarımı düzeltip yukarı çıktım. banyoda elimi yüzüm yıkayıp, Bügeyi güzel bir şekilde uyandırmaya gittim. çünkü Büge hayatımıza gireli daha 2 gün oldu. fakat biz hala oturup düzgün bir şekilde konuşamadık. hatta onunla konuşmak istediğim çok şey vardı. gerçekten birbirimize sevgimizi hiç hissettirmezdik. hep alay geçerdik. hiçbir zaman ciddi ciddi oturup birbirmizi sevdiğimizi söylemedik. ona bu zor günlerinde yardımcı olmak istiyordum. o gerçekten çok zor bir kız. duygularını açık etmeyi sevmez. o yüzden herkeze karşı soğuk bir kız. fakat ben çok farklıyım hemen kaynaşabilirim. hiç yerimde durmayan bir kızım durmadan oyun oynamak, eğlenmek isterim. sıkıldığımda fazla konuşurum. bu yüzde oğuzun başını çok ağırtıyordum.

Bügenin odasının kapısını açtıktan içeri yavaş yavaş girdim. yatakta küçük bir şekilde büzülmüş uyuyordu. normalde sert bakan kız, uyurken çok masum bakıyordu. yanına giderek saçlarına bir öpücük bıraktım. evet onunla konuşmak istiyordum ama onu rahatsız etmek istemiyorum. yavaş adımlarla odadan çıkıp açacığım sırada biri benden hızlı davranıp kapıyı önce açtı. kapıyı açınca ona çarptım. burnuma gelen erkek parfümü beni mayıştırdı.

"pardon" duyduğum ses sayesinde kafamı kaldırıp çarptığım kişiye bakıyordum. Barkını görünce çok şaşırmadım. bu iki gündür sürerkli bügeyle o ilgileniyordu. buda benim gözümden kaçmamıştı. Barkınla aynı pozisyonda birbirimiz bakıyorduk. 

"yok sorun değil" dedikten sonra sinsice sırıtıp, "sorun değilde senin ne işin var burada?" diyince uatnmış olmalıki gözlerini kaçırdı. "hadi söyle söyle ben kimseye söylemem" dediğimde bana bakıp tebessüm etti.

"her sabah aramızdan biri sırayla markete gidiyordu. kahvaltı malzemelirini almak için bugün sıra bendeydi." dedi ve sustu. "eee?" merakla ona bakınca,

"yani giderken bügeyide götürürüm diye düşündüm.  arabalardan hoşlanıyor ve güzel hava iyi gelir diye çağıracaktım." diyince kıkırdadım. 

"ee ne duruyorsun? uyandır uyuyan güzeli, sonrada gidin kimseye çaktırmam." diyip ona göz kırptım. 

"Ne yapıyorsunuz burada?" sert bir ses duyduğumda kafamı çevirdim. merdivenlerin ucunda durmuş Acar bize öldürücü bakışlar atıyordu. yapış yapış durduğumuz için böyle tepki vermesi normaldi. Barkın ona cevap vermeden Bügenin odasına girip kapıyı kapattı. Acar hızla bana doğru yaklaşıp,

"Ne yapıyordunuz dedim!" dişlerini sıkarak beni korkuturken şirin bir şekilde 32 diş gülüp,

"sanane acaba?" diyerek odama koşup kapıyı kilitledim. ardımdan kapıya sert bir şekilde vurduktan sonra sesi daha sakinleşmiş gibi çıkarak, "görürsünüz siz" diyerek tısladı. sonrada çaprazımdaki odanın  kapanma sesi geldi. öyle sert kapatmıştıki alt kata kadar yankılandı sesi, 

odamın kapısını açıp biraz arayılıp kafamı uzatınca kimsenin olmadığın görünce derin bir nefes aldım. sabah sabah vahşilerle uğraşıyorum. 

odama geçip üstümü değiştirdim. altan geniş bir eşortman üstten ise siyah bir tişört giydikten sonra aynanın karşısına geçip saçlarımı dağınık topuz yaptıktan sonra elerimi açarak kendimi yatağa doğru attım kafam yatağa girince daha fazla nefessiz kalmamak için kafamı tekrar kaldırdım. son kez kendimi düzeltip aşağıya inip kahvaltıya yardım etmek için kapıdan çıkmıştımki,

Barkını Bügenin odasından çıkarken yakaladım. sırıtıyordu.

"hayırdır? yüzünden gülücükler düşmüyor" diyerek varlığımı hissetirdiğimde bana döndü.

"çok inatçı" diyerek bana cevap verdiğinde anlamadım. anlamayan gözlerle ona baktığımda

"içerideki arkadaşın diyorum çok inatçı " diyerek iç çekti. tabiki bügeden bahsediyordu. evet bende inatçıyım fakat Büge gibi değilim ben bir zaman sonra pes ediyorum ama o öyle değil...asla pes etmiyor.

Barkınla konuşurken Bügenin bitişiğinde olan kapı açıldı. onu öyle görmek nutkumu kesti... hayır yani her insan kendine özen gösterir bakar ama bir başka bakıyordu kendine, toprak kokusu iyice beni kendimden geçirdi. alttan giydiği siyah eşortman üstüne giydiği koyu kahverengi tişörtü gözlerini dahada güzel gösteriyordu. erkekler yakışıklı olurdu ama o hem güzel hem yakışıklıydı. dağılmış saçları yine gözlerinin önüne düşüyordu. o yüzden herzamanki gibi kaşları çatıktı. onun  bu haline tekrar güldüm. gerçekten çok tatlıydı.

ben ve Barkına garip gözlerle bakarken yanımıza geldi.

"ne bekliyorsunuz burada?" dedi.

"Bügeyi bekliyorum" diye ona kısa bir cevap verdiğimde bu sefer gözlerini direk Barkına dikti.,

"sen ne bekliyorsun?" diyerek soğuk sesle barkına sorunca barkın sırıttı.

"sakin ol paşam  bende Bügeyi bekliyorum" diyerek onunla alay geçip omzna vurunca kıkırtımı durduramadım. Acarın Barkını kıskanması çok komik Barkında farkına varmışki kafasına takmıyor...

ANLAT ONAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin