"Erkencisin!" Jungkook ayağa kalkarak yatağa oturmuştu. "Iyımısın biraz? " Taehyung başını sallayarak " Yani biraz" demişti. Jungkook tavana bakarken Taehyung'da bakışlarını kusursuz çene hattına çevirmişti. Gözleri orda takılı kalarken birden Jungkook ona bakmıştı. Utanarak bakışlarını önüne çevirmişti. "Baban yokmu? " Taehyung başını hayır anlamında sallamıştı. "O bizi bırakıp gitti. Annem ve küçük kız kardeşim kaldık.Sonra annem başka biriyle evlendi. " dediğinde Jungkook " Peki sen neden iblis oldun? " diye soru yöneltmiştir. "Hikayem uzun biraz" Jungkook yatakta biraz ona yaklaşmıştı. "Bu gün annemden kendi hikayemi öğrenicem. Sıra sende olucak" Ayağa kalkarak odadan çıkmıştı. Taehyung da onun arkasından gitmişti.
"Söylesene kadın! " Vezir'in bağırışıyla Taehyung'un annesi irkilmişti. "Ben size ağzımı açmicam dedim " Kral gergince nefes alırken " Bak oğlunun yaptıklarını biliyorsun. Eğer onu bu anda bile savunuyorsan halkına ihanet etmiş oluyorsun" demişti. Kadın emin bakışlarla " Oğlum yaptı. Ama isteyerek değil. Mecburen yaptı! " demişti. Kral dahada sinirlenerek " ONU ZİNDANA GÖTÜRÜN! "demişti." Seni konuşturucam merak etme"
Jungkook annesinin tarlada yabani otları yollarken görmüş ve yanına gelmişti. Ona yardım ederken " Anne sana bir soru sormalıyım"demişti. Annesi dinlediğini belirtti. "Anne ben bir büyücününmü oğluyum? " Sesinde emin lik vardı. Çünkü Taehyung'un yalan söylediğine emindi. Annesi elindeki otları yere bıraktı. Yüzünü korku bürüken Jungkook ta korkmaya başlamıştı. "Bunu sana kim söyledi? Yalan hepsi" Jungkook el saklayarak " Eminmisin? Eğer birşey saklıyorsanız söyle anne" demişti. Annesi birşey olmadığını söyleyerek eve giderken Jungkook onu takip etmişti. İkiside eve girerken salonda oturan Taehyung'u görmüştü ler. Elinde bir kağız parçası tutan Taehyung onu dikkatlice okuyordu. Jungkook'un annesi bunu görmüş çabucak kağıdı elinden almıştı. İkiside şaşkına dönerken Jungkook annesine yaklaşmıştı. "O ne? " Taehyung " Onu okumalısın! " demişti. "Sen kimsin? Oğlumla bizim işimize karışma! " Taehyung birşey söylemeyerek odasına girmişti. "Anne onu bana ver! " Sonunda kağıtı eline alan Jungkook okuduklarıyla hayal kırıklığına uğramıştı. Kağıtda büyücünün oğlunu nasıl Jeon ailesine verdiğini ve ona neler vasiyet ettiği yazılıyordu. Bunları okuduktan sonra annesinin yüzüne baktı. "Babam nerde? " Akşam yemeğinde Taehyung dan başka herkes sofradaydı. Bay Jeon iştahla yemeğini yerken " Konuğumuz nerde? " diye sormuştu. Jungkook ayağa kalkmış ve babasının karşısında durmuştu. Cebinden çıkardığı kağıtı onun karşısına bırakmıştı. "Bunu lütfen açıkla baba" Bay Jeon kağıta sonrada Bayan Jeona bakmıştı. "Artık biliyorsun demek herşeyi" Jungkook masada yeniden oturup" Bilmiyorum anlat! Ben senden duymak, sana inanmak istiyorum "demişti. " 25 yıl önce. Ormanın ortasında küçük bir kulübede yaşayan büyücü ailesi vardı. Savaş dönemi başlamıştı. Hepimiz bu savaştan eziyet çekmiştik " Jungkook babasının sözünü keserek " Ne savaşı? " diye sormuştu. "Büyücüler ve kara kuvveler arasında başlayan savaştı. Ozaman bize baş büyücü hükm ediyordu. Ülkemiz iyiydi ama bu savaşa kadar. Savaş sırası annen ölmüştü. Biz kentliler az hasar göreceğimiz için baban bize emanet etmişti seni. Zaten bizimde çoçuğumuz olmuyordu. " Sözünü bitirdiğinde oğluna baktı. Jungkook " Anladım"diyerek odasına girmişti. Yatakta bağdaş kurmuş oturan Taehyung'u görmüş ve yatağa oturmuştu. "Özür dilerim Jungkook. " Jungkook başını sallarken " Bunu elinde sonunda bilecektim"demişti gözleri dolarken. Taehyung ona sarılmak için hamle yapsada bundan vaz geçmişti. Ama dayanamayarak Jungkook'u kendine çekmiş ve dün gece onun yaptığı gibi saçlarını okşayarak ona sarılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Devil's eye
خارق للطبيعةHerşey kentlilerin yalnış düşünceleriyle başlamış ve şeytanın umudunun bir kentli gençe kalmasıyla bitmişti.