Evin ikinci katına çıkıp uzun holün sonunda kalan odanın önüne gelmişti Na Jaemin, nezaketen kapıyı tıklattı. ''Gelebilirsin'' sesini duyduğunda vakit kaybetmeden içeriye girmişti. Abisi çalışma masasında oturmuş bilgisayarında çizim yapıyordu.
''Çalışıyor musun?''
Biraz daha yaklaşıp ne çizdiğine göz atmıştı küçüğü.
''İş için değil, kafam dağılsın diye bir şeyler çizmek istedim.''
Tasarımcıydı Yuta, şirketlerinin adı altında kendi markasını yaratmış, dünyanın dört bir yanına satabilecek koleksiyonlar yapıyordu. Ana ürünü mobilyaydı, halılardan perdelere kadar her şeyi tasarlayabilirdi. Aileleri Kore'nin en önde gelen yabancı yatırımcılarındandı, en azından babası ve kendisi öyleydi. Jaemin babasının ikinci eşinin oğluydu ve aralarında herhangi bir kan bağı yoktu. Kan bağları olmamasına karşın Yuta Jaemin'i öz kardeşi gibi seviyordu, onun için değeri paha biçilemezdi.
Çizdiği taslağı öylece bırakıp yatağının köşesine oturan Jaemin'e doğru dönmüştü sandalyesini çevirerek.
''Ne yaptınız Johnny hyung'la?''
''Biraz dolaştık hava aldık öyle. Aramızda kalsın ama davette sıkılmıştım, sadece düğün tarihini açıklamak için bekliyordum.''
''Şaşırttın beni, düğüne 2 ay var hem de. Nasıl hazırlanacağız o kadar kısa zamanda?''
Gülümseyip onun saçlarını karıştırmıştı Yuta.
''Na Brothers olarak altından kalkamayacağımız bir şey yok bence. Sence var mı?''
Kıkırdarken kafasını iki yana sallamıştı küçüğü. Medyada ve iş çevrelerinde Na Brothers şeklinde anılırdılar bazen. Yuta yeniden söz almıştı.
''Açıkçası Jaemin abartılı bir şey olmasını düşünmüyorum, John'da benimle aynı fikirde. Çok misafirimiz olacak biliyorum ama iyi bir organizasyon şirketiyle anlaştığımızda sorun kalmayacaktır.''
''Doğru söylüyorsun. Bir kısmını da bana bırak, elimden geldiğince çok şeyle ilgilenmek istiyorum. Johnny hyung'da sen de her şeyin en güzelini hak ediyorsunuz.''
Belli belirsiz kafasını sallamıştı Nakamoto. Nişanlısı olan adam gerçekten de her şeyi hak ediyordu ama kendisi konusunda hiç emin değildi.
''Mark'ı nasıl buldun? Daha önceden tanıştırmak isterdim ama sürprizdi sonuçta.''
Yuta onun bir sevgilisi olduğunu biliyordu ancak Jaemin hep davette tanıştıracağını söylediğinden öğrenmek konusunda üstelememişti. Şimdiyse en azından Mark'ın ne kadar ileri gittiğini öğrenmesi gerekiyordu.
''Umm, ne zaman tanıştınız? Ne kadar oldu yani?''
''Belki 4 ay falan, Mark Kanada'daydı zaten o yüzden yüz yüze görüşememiştik. 3 hafta önce geldi buraya, bir süre daha da kalmaya niyetli. Hem beraber vakit geçiriyoruz, seviyorum onunla olmayı.''
''Anladım, Mark Kanada'daysa nasıl tanıştınız ki siz?''
''Sosyal medya diye bir şey var hyung, bilmiyorsun sanki. Muhtemelen bizimkilerle biraz erken tanıştırdığımı düşünüyorsun değil mi?''
Evet anlamında kafasını sallamıştı. Mark kardeşiyle 4 aydır iletişimdeydi ve Yuta bunu ancak şuan öğrenebiliyordu. Daha da ötesi düşündüğünden uzun zamandır Kore'deydi.
''Şimdi sana bir şey soracağım ama yanlış anlama beni. Senin için endişelendiğimden soruyorum bunu, yoksa özel hayatına karışmak için falan değil.''