169.Gün/2.Kısım
''Şurası banyo, şurada da benim odam var, salonla mutfağı zaten görüyorsun. Biraz dağınık ama o kadarını da dert etmezsin diye düşünüyorum.''
Yaptığı kısa yönlendirmenin ardından Yuta'nın elindeki bavulu alıp kenara bıraktı Mark.
''Düşündüm de otelde kalsam daha iyi olur sanki.''
Küçüğü bu sefer bavulu yatak odasına fırlatıp kapısını kapatmış ve kapının önüne geçmişti.
''Burada kalıyorsun.''
Kollarını önünde birleştirip etrafta gezinmeye başladı adli tıp uzmanı ''peki'' gibisinden bir bakış atmasının ardından. Koltuğa özensizce atılmış kıyafetlere bakındı göz ucuyla, sehpanın üzerindeki çizgi romanları kurcaladı, televizyonun dibine geçip parmağıyla tozunu kontrol etti.
''Temizlik yapmıyor musun?''
''Arada bir yapıyorum tabi.''
''Bu aralık baya fazla anlaşılan.''
Gözlerini devirip ona yaklaştı siyah saçlı olan.
''Odam daha temiz, benimle uyursan salonun tozlu olup olmaması çokta önemli olmaz bence. Ayrıca neden ilk günden benimle bu kadar tartışmaya giriyorsun, zaten iki hafta kadar az bir zamanımız var... Kafadan bir haftamın seni ayartmaya çalışmakla geçeceğini düşünürsem, gerçekten çok az.''
Tek bir cümle söyleyip arka tarafında kalan koltuğa oturdu Nakamoto, ''yapabilirsen yaparsın''. Küçüğü suratını şekilden şekile soksa da etrafı toparlamıştı biraz. En azından koltukların üzerinde olan eşyaları kaldırmış yastıkları düzeltmişti. Gelmeden önce yemek yediklerinden şuan ona sarmaktan başka yapabileceği bir şey yoktu Mark'ın. Yuta'nın başucuna gelip gözleriyle ince ince süzdü onu.
''Gözlerim kapalı diye benden faydalanmaya yeltenme, uyuyor değilim.''
Yolculuk onu yorduğundan oturduğu yerde biraz gözlerini dinlendiriyordu sadece yaşça büyük olan. Diğeri bir karşılık vermeden yanına oturup ona sokuldu ve kafasını omzuna yasladı usulca. Yuta'nın elini tutup başparmağıyla onun parmağını okşadı.
''Güzel.''
''Beni taciz etmen mi?''
Kıkırdadı kısaca.
''Seninle olmam. Senin yanında olmam çok güzel. Uzun zamandır gelmeni bekliyordum, şimdi gülümsemeden edemiyorum. Teşekkür ederim Yuta, bana geldiğin için.''
Gözlerini açıp kafasını ona doğru çevirdi Nakamoto.
''Bu ne, sanki senin sevgilinmişim gibi konuşmana gerek var mıydı?''
''Sevgilim olmayabilirsin ama her şeyim olmaya adaysın.''
Boştaki eliyle çenesinden naifçe kavrayarak onun kafasını kendine doğru kaldırmıştı sarı saçlı olan.
''Gözlerime bakarak söyleyebilir misin?''
''Senden başka değerli bir şeyim yok Yuta. Tabi bu kelimeler bir fahişenin, pardon eski bir fahişenin ağzından çıkınca pek inandırıcı gelmiyor olabilir, bunu anlarım. Ama hissettiğim şey bu, değer verebileceğim senden başka birine sahip değilim.''
Cümlelerine bir karşılık vermemişti o an, vermemişti ancak daha çok kaybolmuştu onun gözlerinde. Bakmak istemişti, inebildiği kadar derine bakmak. O anki duygularının verdiği havayla birbirlerine daha çok yaklaştıklarını fark etmemişti bile büyük olan. Halbuki sıcak nefesleri suratları arasında gel git yapıyordu şuan.