Tokyo to Vancouver/2

82 12 58
                                    

3.GÜN

''Siktir et, sana çalışmaya ihtiyacım yok bu saatten sonra. Sadece pasaportumu geri ver.''

Salonun bir ucundan diğer ucuna ilerlemeye devam etti ona eşlik eden stresle beraber. Zaten neredeyse 5 dakikadır bulunduğu yerde dolanıp bağırıp çağırmaktan başka bir şey yapmıyordu. Mark'ın patronundan istediği tek şey pasaportuydu, gece biraz düşünme fırsatı olmuştu ve cehennemin dibi bile olsa bu ülke dışında bir yere gitmeye karar vermişti. Neresi olurdu bilmiyordu ama zaten önceliği bu değil el konulmuş pasaportuydu. Paraya ihtiyacı yoktu, hali hazırda çok parası vardı ama onu yurtdışına çıkaracak bir vizesi ve pasaportu olmadıktan sonra bu hiçbir işe yaramazdı. Kaçak yollara bulaşmaya kalkarsa da yine şuan başından savmaya çalıştığı pisliğin ağına düşerdi. İlk planı onu ikna etmekti, yedek planını henüz yapmamıştı.

''Bana ihtiyacın olsaydı eğer verdiğin sözü tutardın, adi bir piçten daha fazlası değilsin. Sana ne kadar kaybettirdiğim umurumda mı zannediyorsun!''

Telefonun diğer ucundaki adam onu sinirlendirmeye an ve an devam ettiğinden bütün odağını oraya vermişti Mark. Öyle ki eve giren Yuta'yı bile fark etmemişti.

''Sürtüklerinden kurduğun o krallığı yıkabileceğimi çok iyi biliyorsun, en güçlü rakiplerinden birine çalışmadan siktiğimin pasaportunu bana geri ver. Sabrımı daha fazla sınama, anladın değil mi?''

Kapatıp koltuğa fırlatmıştı telefonunu. Parmaklarını saçlarının arasından geçirdi halen sövmeye devam ederken. Kafasını sağa çevirdiği an Yuta'yı görmüştü.

''Bencede en mantıklı fikir ülkeyi terk etmek Mark, pasaportunu almak için uğraşmalısın.''

''Desteğin için sağol, söylemesen hemen vazgeçecektim çünkü.''

Mavi saçları olan gözlerini devirdiğinde Yuta hafifçe gülümsemişti. Çantasını her zaman ki yerine bıraktıktan sonra başka bir şey söylemeden odasına gidip kıyafetlerini değiştirdi. Ardından elini yüzünü yıkamış ve yeniden salona dönmüştü. Halen ayakta dikilen Mark'a bakıp konuşmuştu.

''Yemek yemedin değil mi?''

''Hayır ve bu sefer ben ödeyeceğim, ne yemek istiyorsun?''

''Gerek yok, arkadaşım gelirken pizza getirecek. Bir polis olması sorun olmaz sanırım.''

Alaycı bir gülüş bırakıp kafasını iki yana salladı Mark.

''Harika, bir suçlu, bir polis ve bir adli tıp uzmanı beraber yemek yiyecek. Eğlenceli olacak gibi görünüyor. Bu arada şu fotoğraflarda olan heriften mi bahsediyorsun?''

Tv ünitesinin raflarında olan fotoğrafları işaret etmişti. Bütün gün boyunca evde olduğundan tabiki de etrafı inceleme fırsatı bulmuştu. Yuta bakışlarıyla onayladı onu.

''Sevgilin zannetmiştim, her fotoğrafta olunca.''

''Tek yakın arkadaşım o.''

Aslında şaşırmamıştı Mark, karşısındaki herifi sıkıcı bulmuştu zaten. Sıkıcı biriyle kim neden arkadaş olsaydı ki? Doğrusu etrafına insan toplayabileceği güçlü bir tarafı vardı Yuta'nın, dış görünüşü. Onun yanına yaklaşıp elini omzuna yerleştirdi mavi saçlı olan. Baştan aşağı tekrardan süzmüştü onu.

''Senin gibi yakışıklı bir adamın taliplisi çok olmuyor mu? Kişiliğin biraz sıkıcı görünüyor ama yatakta eğlenceli olabileceğini düşünüyorum.''

Nakamoto tek parmağını onun alnına bastırıp hafif bir şekilde geriye ittirmişti onu.

''Genel olarak midemi bulandırmayan çok az kişi var inan bana.''

Yumark's PlaygroundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin