Tokyo to Vancouver/5

90 12 77
                                    

*🔞*


34.Gün/2.Kısım

Odaya girmesinin ardından 5 dakika kadar boyunca içeriyi inceledi adli tıp uzmanı Nakamoto. Böyle işlerin içinden ne çıkacağı belli olmazdı, belki odaya yerleştirilmiş bir kamera, belki dinleme cihazları, kontrol etmekte daima fayda vardı. Yaşça küçük olan bunu fark ettiğinden yatağın kenarına otururken konuştu.

''O tarz şeyler yok, gizli kamera falan arıyorsan yani.''

Umursamazca bakmak istediği yerlere göz attıktan sonra ceketini çıkartıp bir kenara koydu ve yatağın karşı tarafında kalan koltuğa oturdu. Gözlerini Mark'ın üstünde gezdirdi bu kez.

''Bu otel zaten bizimle çalışıyor, bütün zengin müşterilerimizi burada ağırlıyoruz. Ses yalıtımı oldukça iyi.''

Kendi kendine gülüp yeniden lafa girdi.

''Senin için ne isteyeyim oda servisinden? İçkimiz zaten var, birkaç sex oyuncağına ne dersin? Doğrusu buralarda illaki bir şeyler bulunur ama.''

''Buraya seninle sevişmeye gelmediğimi net bir şekilde anlamış olman gerekiyordu şimdiye kadar.''

Anlamamış değildi, çoktandır farkındaydı ancak uğraşmak için yem atıyordu sadece. Kafasını onaylarcasına sallayıp oturduğu yerden kalktı.

''Belki çoktan anlamışımdır ama salağa yatıyorumdur. Bu ihtimali de değerlendir bence.''

Onun yanına yaklaşıp utanmazca kucağına oturdu Mark. Tek bacağına yerleştiğinden Yuta'nın kolunu alıp kendi beline sardı. İstediği pozisyonu oluşturduktan sonra gözlerinin içine bakmıştı güzel bir parıltı eşliğinde.

''Konuşmamız lazım.''

''Farkındayım ama çok gerginsin. Seni biraz rahatlatayım Yuta, o kadar para verdin.''

''Bir sürtük için fazla masraflısın.''

Kucağındaki, onun gömleğine yönelip yakalarıyla oynamaya koyuldu gülümserken.

''Ben birinci kaliteyim Bay Nakamoto. Pahalı olsam bile benimle yatmak için köpek gibi peşimde dolanırlar, siklerinin sıkışmayacağı geniş bir delik için her şeyi yaparlar. Esnek vücutluları, fantezilere uyum sağlayanları, şehvetle inleyenleri isterler. Şimdiye kadar kaybettiklerimin yanında kazandıklarım az bile.''

Parmakları gömleğin yakalarından düğmelerine doğru ilerledi yaramazca. İlk üç tanesini açıp yüzünü Yuta'nın boyun girintisine yaklaştırdı. Kendisini istemeyeceği bilse dahi gidebildiği kadar ileri gitmek gibi bir arzusu vardı Mark'ın. Boynundan köprücük kemiklerine doğru her bir santimi dudaklarının arasına ala ala ilerledi. Kucağında oturduğu adam ona hiçbir karşılık vermese bile kendini kaybetmekten geri duramıyordu. Dördüncü düğmeyi açmak için yöneldiğinde Yuta onu durdurmuştu.

''Üzerindeki kokudan tiksiniyorum, o herifin parfümü sinmiş üstüne. Sana yaptıklarına rağmen tekrar yanına geri döndüğün herifin... Midem bulanıyor.''

Bir anlığına mavi saçlı olanın boğazında düğümlenmişti kelimeler. Bunu akıl edememişti, Yuta'nın bu kadar rahatsız olacağını da düşünmemişti. Gözlerini dolduran bir ifadeyle konuştu.

''Ben... duş alıp geri geleceğim.''

Hızlıca onun kucağından kalkıp banyoya gitti. Neden ağlamaklı olmuştu bilmiyordu, ya da biliyordu da üzerinde fazla düşünmek istemiyordu. Açıklaması zor ve uzundu, sadece üzerine sinen parfüm kokusundan kurtulmalıydı. Suyu açıp seri bir biçimde temizlenene kadar yıkandı. Duşakabinden çıkıp üzerine bornozu geçirdi hemen sonrasında ve bir saç havlusu alıp omzuna attı. Banyodan da çıkarak tekrardan yatağın olduğu kısma gelmişti, Yuta standart ifadesiyle koltukta oturmaya devam ediyordu. Bir şeyler söylemesi gerektiğini düşünmüştü Mark.

Yumark's PlaygroundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin