Günün ilk ışıklarıyla gözlerini açmış, uyandığından beri hemen dibinde yatan adamın saçlarıyla oynayıp boynuna minik öpücükler bırakıyordu. Onu uyandırmak istemiyordu ancak ne kendini onun saçlarını okşamaktan alabiliyordu ne de dudaklarını tenine değdirmekten. İki senenin acısını nasıl çıkartabilirdi bilmiyordu, ne yaparsa yapsın ona yine de doyamazmış gibi geliyordu. Şimdi kollarında uyusa bile onu daha çok istiyordu, hep onun olmasını...
Yuta hareketlenip sevgilisine doğru dönmüştü ama halen uyuyordu, Mark'ın küçük yaramazlıkları onu gıdıklamış olmalıydı ki yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Siyah saçlı olan uzun uzun bakmıştı ona, sıkılmazdı, bütün gün onu izleyecek olsa sesini çıkarmadan her bir detayını incelerdi. Eskiden de böyleydi şimdi de...
Yanağına değdirmişti dudaklarını, seni seviyorum diye fısıldamıştı aynı zamanda. Onu biraz daha kendine çektiği sırada yavaşça gözlerini açmıştı Yuta. İlk yaptığı şey gülümsemek olmuştu, 2 yılın ardından huzurla uyandığı ilk sabahtı bu. Parmaklarını usulca siyah saçlı olanın yüzünde gezdirmiş dudaklarına bir günaydın öpücüğü yerleştirmişti kısaca.
''Günaydın sevgilim, iyi uyudun mu?''
Onaylarcasına kafasını sallamıştı Nakamoto. Aniden aklına gelen detayla yattığı yerden telefonunu yoklamış ve bildirimlerine bakmıştı. Ekranı Mark'a çevirdi hemen sonrasında.
''Gelmeyeceğimi söylediğim halde defalarca arayıp mesaj atmışlar. Jaemin'i mesajla oyalarım ama Johnny'i aramam şart.''
Pek hoşuna gitmemişti bu Lee'nin yüzünü buruşturmuştu bu sebeple.
''Aramasan olmaz mı?''
''Buraya geldiğimi öğrenmesi 5 dakikasını bile almaz Mark, kısa da olsa konuşmam lazım bir şeylerden şüphelenmemesi için.''
''Yanımdayken konuş öyleyse.''
''Uslu duracağına söz verirsen neden olmasın.''
Onu iyi tanıyordu, sabahları yatak keyfi yapmayı severdi ve bunu yaparken her dakika öpücükler uçurmayı da. Aldığı onaya rağmen az çok neler olacağını tahmin ediyordu.
Önce Jaemin'e mesaj atmış ardından nişanlısını aramıştı.
''John, uyuyor muydun?''
''Yeni kalkmıştım bebeğim, neredesin sen?''
''Ürünle alakalı bir tedarikçi sorunu var. Geceyi de iş yerinde geçirdim zaten, gidip adamlarla konuşmam gerek.''
O sırada Mark onun boynuna bastırmıştı dudaklarını ve bu Yuta'yı gıdıklıyordu. Neredeyse gülmesine neden olacaktı hatta.
''Ne kadar sürecek işin, gelmemi ister misin?''
''Gerek yok sevgilim, ben halledeceğim. Akşama görüşürüz olur mu?''
''Tamam balım ama habersiz bırakma beni, ihtiyacın olursa da ararsın.''
''Hım, kapatıyorum şimdi.''
Çağrıyı sonlandırdığı gibi Mark onun elinden telefonu alıp tamamen kapatmıştı. Ayrıca az önce Johnny'e sevgilim deyişine de bir parça sinir olmuştu, yüz ifadeleri de bunu bariz bir şekilde gösteriyordu zaten.
''Ne?''
''Gerek yok sevgilim?''
Yuta gözlerini devirmişti.
''Ne deseydim, eski sevgilime dönme kararı aldım ve seni bırakıyorum? Birden bire söylememi beklemiyorsun değil mi?''
''Hayır ama yine de rahatsız oluyorum. Ayrıca ben konuşacağım o herifle sen değil.''