|Yuta, Mark'ın tanıdığı en umursamaz insandı. Mark'sa Yuta'nın en çok önemsediği kişi... İkisinin arasında birbirlerine söylemedikleri çok sözcük vardır ve bir noktada saklanan sırlar yavaş yavaş açığa çıkmaya başlar. Yuta'yla ilgili ne varsa öğrenmek isteyen Mark sonunda ne olacağını umursamadan zor bir yola girer.|
Mark
Derin bir nefes alıp kapıya vurdum. Sözde hesap sormaya gelmiştim değil mi? Ne için kimin için soracaksam soracaklarımı, ya da daha doğru soru bundan benim ne çıkarım olacaktı? Gelmiştim artık bir kere, hem ona sinirliydim de, boşa değildi en azından gelişim.
Kapı açıldığında dağınık bir halde görmüştüm onu ancak bu dağınıklık ona yakışıyordu da. Bir gün bile görmesem saçları uzuyordu ve ben bunu fark etmede ustalaşacak kadar çok bakmıştım ona. Eskiden...
''İçeri gel'' demiş ve elindeki içkiyi diklerken salona doğru ilerlemişti. Ayakkabılarımı çıkartıp onu takip ettim. Kanepeye oturmak için yaklaştığımda bana bir saç havlusu fırlatmıştı.
''Saçların ıslanmış.''
Gelirken yağmur yağmaya başlamıştı, bu yüzden ıslanmıştım biraz. Dikkat etmişti demek ki, bazen çok özenli olurdu bana karşı bazen de hiçbir şey gibi hissetmeme yol açardı. Onu anlamıyordum. Koltuğa oturup saçlarımı kurulamaya başlamışken de öyle söylemiştim ''seni anlamıyorum.''
Cevap vermemişti, her zamanki umursamaz Yuta'ydı işte. Ne beklediysem... Ne bekledim bilmem, bu adamdan gerçekten ne bekledim, o bilmeden ne yaşadım kendi içimde, neye tutundum ve neden halen umut ediyorum... O kadar çok soru biriktirmişken kendim için buraya bir başkası için gelişim daha da trajikomik.
''Neden ayrıldın?''
''Bitti işte, neden uzatayım?''
Kısa ve net, biraz acımasızdı bana göre bu yanıt.
''Taeyong hyung'a doğru düzgün bir açıklama bile yapmamışsın. Ağlamaktan perişan oldu, madem ayrılacaktın adam akıllı söyleseydin derdin her neyse. Seni sevmişti ve ona yaptığın muamele bu mu?''
''Beni sevmiyordu Mark, bunu sende çok iyi biliyorsun. Ya da beni bir aşık olarak sevmiyordu diyelim şuna. Her neyse, yine arkadaşlarından birini önemsediğin için gelmişsin anlaşılan, keşke onlarda seni bu kadar düşünseydi.''
Aklına geleni söyleme konusunda onunla yarışacak birini bulamazdım eminim buna. Evet haklıydı Taeyong hyung çok üzüldüğü için gelmiştim buraya, ve yine haklı sayılırdı ki verdiğim önemin karşılığını alamıyor olabilirdim.
''Erkek arkadaşın ne yapıyor?''
Aniden sormuştu, konumuzla alakası bile yoktu.
''Adı Jeno muydu?''
''Neden soruyorsun, konumuzla alakası yok.''
''Seni kapan kişiyi merak ettim sadece.''
Buruk bir gülümseme bıraktığında kalbimin ağrıdığını hissetmiştim. Neydim ki onun için, neydim de bana böyle laflar ediyordu. Tam tersini kendime sorsam benim cevabım uzun olurdu. Yuta hyung'u sevmiştim ve muhtemelen halen seviyordum. Sadece kendime sakladığım için sanki bu hissim hiç yokmuş gibi davranıyordum. Sevgilim vardı evet, çok sevdiğim için değil onu başkalarıyla görmeye katlanamadığım için. Yuta hyung'dan kaçmak için başkalarını kullanmaya ne hakkım varsa...
''Ne önemi var ki? Buraya benim ilişkimi konuşmak için gelmedim. Taeyong hyung'dan en azından özür dile. İlişkiniz için çabalamıştı, düzgün bir ayrılık konuşmasını hak ediyor.''