23.BÖLÜM:TANIŞMAMIZA UZUN SÜRE KALMADI...

32 11 7
                                    

Medya: Melih Dinçer

ATEŞ'İN DİLİNDEN

Duyduğum kelimeler, onun ağzından o kadar yabancı geliyordu ki... Dağ gibi devrilmez tavrımın altında yatan minik, sevgiye aç çocuk, sevinç nidaları atarak ağlıyordu.

Karşımdaki sevdiğim kadının buğulu gözlerine bakıyordum. Kirpikleri titredi usulca. Gözbebekleri titrediği an, usulca bir damla yuvarlandı yanaklarından. Birbiri ardından boşanan yaşları silmeye uğraşmıyordu bile... Yanaklarını mesken tutan yaşlar, ona hiç yakışmıyordu.

Elimin tersiyle, yanaklarındaki yaşları sildim. Fakat durmuyorlardı. Usulca sarsılan bedenini göğsüme çekerek sıkıca sarıldım.

"Ağlama, güzelim."

Aradan kaç dakika geçti bilmiyorum, küçük hıçkırıkları sessiz iç çekişlere döndüğünde usulca kıpırdandı göğsümde.

"Neden ağladığımı sormayacak mısın?" kısık çıkan sesi o kadar masumdu ki, yüzüme saf bir gülümseme yayıldı.

"Hayır. Sen ne dersen onu yapar, ona inanırım." Saçlarındaki elim usulca masaj yapıyordu başına. Ağladıktan sonra başı ağrırdı, biliyordum.

"Bu kadar belirsizlik, bu kadar olay benim için çok fazla, Ateş. Kaldıramıyorum..."

"Bundan sonra seni her şeyden koruyacağım güzelim. Kimse sana bir şey yapamayacak..."

Göğsümden kalkarak gözlerime baktı. Gözlerim dudaklarına kaydığında, minik masum bir gülümsemenin boyadığını gördüm dudaklarını. Aynı gülümseme ile karşılık verdim.

"Seni seviyorum, Ateş. İyi ki varsın..."

"Bende seni seviyorum, güzelim." Usulca yüzünü yüzüme yaklaştırarak yanağıma minik bir öpücük bıraktı. Tüy kadar yumuşak dudaklarının değdiği tenim, alev alev yanıyordu. Kalp atışlarımın aniden yükselmesi, kalbimin sesini duyacağının ihtimalini ortaya koyarak beni strese sokuyordu. Ben, Ateş Savaş, bu kadar basit bir olaydan nasıl olur da etkilenirdim? Bu minik ve masum sevdiğim bana neler yapıyordu böyle?

Düzenli ve sessiz nefeslerinden uyuduğunu anlamıştım. Usulca göğsümdeki başını kaldırarak yastığa koydum.

Sessizce odadan çıktıktan sonra aşağı kattaki mutfağa indim. Sade bir kahve yaptım kendime ve oturma odasındaki cam kaplı duvarın yanındaki koltuğa oturdum.

Gökyüzünü sarmaya başlayan kara bulutlar yağmurun habercisi gibiydi.

Başımıza gelenlerin bütün sorumlusu bendim. Bu durumdan herkesi çekip alacak tek kişi de bendim. Bu durumdan tam olarak nasıl çıkacağımız hakkında hiçbir fikri olmayan da yine bendim!

Belki de hiçbir şey yapmamam gerekiyordur.

Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, adeta benim içimde de yağıyordu.

Telefonuma gelen bildirimle, ağır hareketlerle kilidini açtım.

Mesaj, Melih'e aitti.

'Ateş, Doğa'yı evden alan arabayı bulduk. Yüz yüze konuşmamız gerek.'

'Duymak istemeyeceğin ama duyman gereken şeyler var...'

Dişlerimi sıkarak telefonu kapattım.

Merdivenlerden gelen minik ayak seslerini duymuş olsam da tepkisizliğimi devam ettirdim.

Kapalı gözlerimi aralamasam da arkamda tereddütle durduğunu hissedebiliyordum. Birkaç saniyelik tereddüdün ardından ince kollarını boynuma doladı. Yanağını önce başıma dayadı. Kısa bir sürenin ardından sağımdan başını uzatarak yüzümü görebileceği bir pozisyona geldi. Ela gözlerimi usulca araladığımda, ormanları ile karşılaştım.

Doğa'nın Ateş'iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin