Medya: Okyanus Atahan
DOĞA ALİN'İN DİLİNDEN
Saatlerdir bu odadaydım. Artık beni unuttuklarını düşünmeye başlamıştım. Üzerinde uzandığım yataktan kalkarak, bavuluma doğru ilerledim. Fermuarını yavaşça açarak, içindeki özenle sakladığım günlüğümü ve kalemimi elime aldım. Bavulumun fermuarını çekerken, merdivenlerden gelen ayak seslerini duyunca hızla doğruldum. Sonunda akıllarına gelebilmiştim! Ayak sesleri iyice yaklaştığında, yavaşça kapıya doğru ilerledim. Fakat anladığım kadarı ile yukarı çıkan kişi her kimse benim kaldığım odaya gelmiyordu. Adım sesleri koridorun sonuna doğru giderken gittikçe uzaklaştı. Elimdeki günlüğüm ve kalemimi daha sıkı kavrayarak, kapıya biraz daha sokuldum. Ayak sesleri kesilmişti, onun yerine su sesi geliyordu. Su sesi aniden kesildiğinde, yeniden adım sesleri duyulur olmuştu. Bu kişinin, Anıl'ın "abi" diyerek hitap ettiği kişi olduğu bariz ortadaydı. Anıl kesinlikle bu odadan çıkmamamı söylemişti. Adım sesleri iyice yaklaşırken geriye doğru adımlar atıyordum. Bir anda halıya takılarak elimdeki günlüğümü ve kalemimi düşürmüştüm. Yere düşen eşyalarımın çıkardığı sese lanet ederek hızla yeniden elime aldım. Adım sesleri kesilmişti. İçimi kaplayan saklanma içgüdüsü ile hızla bavullarımı yatak başlığının ardındaki boşluğa çekiştirdim. Bavullarımı hızla yerleştirdikten sonra yeniden adım seslerine kulak kesildim. Ağır adımlar ile buraya geldiği çok açıktı. Kendimi saklayacak bir yer ararken, Anıl'ın sesi kulaklarımı doldurdu. İçim biraz olsun rahatlamıştı. Lakin yine de saklanma isteği ile dolup taşıyordum. Anıl o kişiye ısrarla "hiçbir şey yok, Abi. Merak etme. O oda boş." Benzeri şeyler söylüyordu. Fakat "abi" diye hitap edilen kişi kesinlikle ikna olmuyordu. Odanın kapısının kulpu kavranarak yavaşça aşağı çekilirken, hızla kendimi yatağın altına attım. Adım seslerinden odaya girdiklerini anlayabiliyordum fakat şu anlık bir şey göremiyordum. Siyah spor ayakkabılar görüş alanıma girdiğinde, istemsizce derin bir nefes aldım. O siyah spor ayakkabıların sahibi, lavabonun kapısını açarak içeriyi kontrol etti. Ardından yeniden odaya dönerek, anladığım kadarıyla, gardırobun kapaklarını araladı. Orayı da kontrol etti... Anıl ise hâlâ dil döküyordu. Ama sesinden anlaşıldığı kadarı ile o da benim nerelere gittiğimi merak ediyordu. "Abi, hadi inelim. Bizimkiler bekliyor." Dedi. Siyah spor ayakkabılı ise usulca yatağa yaklaştı. Nefesimi tutarak gözlerimi kapadım. İçimden buraya bakmaması için bildiğim bütün duaları okuyordum. Tepemden gelen gıcırtılar ile hızla gözlerimi açtım. Gözlerimi odanın içinde dolandırdım. Fakat siyah spor ayakkabılar yoktu. Sadece Anıl'ın ayakkabılarını görebiliyordum. Anıl'da yatağa yaklaştığında, gerçekler yüzüme acımasızca büyük bir sille savurmuştu. Siyah spor ayakkabıların sahibi, altına saklandığım yatağa uzanmıştı. Anıl bir kez daha ağzını açmıştı şimdi. "Abi, gel hadi inelim. Ne yapacaksın burada?" siyah spor ayakkabıların sahibi hiç konuşmamıştı. Ta ki şimdiye değin. "Çık!" demişti sadece kesin bir dille. Sesi o kadar soğuktu ki! Ben bile ürpermiştim. Odada yeniden Anıl'ın sesi yankılanmaya başlamıştı, "Abi, yatacaksan gel benim odamda yat." Siyah spor ayakkabıların sahibi yeniden, kesin bir dille "Çık!"dedi sesi sakindi. Fakat öylesine soğuk ve itaat ettiriciydi ki, ben bile çıkacaktım neredeyse. Fakat Anıl çıkmamakta kararlıydı. Aynı yerinde duruyordu. "Abi, burası rah-" cümlesini bitirememişti. Anlamaz bakışlarımı Anıl'ın ayakkabılarına sabitledim. Anıl tek kelime etmeden odanın kapısına doğru yöneldi. Görüş alanımdan çıktıktan birkaç saniye sonra kapı kapanma sesi ile siyah spor ayakkabıların sahibiyle odada yalnız kaldığımızı anladım. O da birazdan çıkardı sanırım...
Neredeyse iki buçuk saate yakındır tepemde yatıyordu, siyah spor ayakkabıların sahibi. Uyuduğundan emin olamadığım için dışarı da çıkamıyordum. Saatlerdir aynı pozisyonda, yatağın altında uzandığım için bütün vücudum uyuşmuş durumdaydı. Kollarımı birbirinin üzerine koymuş, üzerine de başımı yerleştirmiştim. Başımı hafifçe kaldırarak sağ kolumu pantolonumun cebine doğru indirdim. Telefonumu ne diye ön cebime koyuyorsam artık! Birkaç dakikalık bir uğraştan sonra sonunda telefonumu cebimden çıkarmayı başarmıştım. Sessiz olmaya özen göstererek, telefonumu göz hizama getirdim. Parmak izimi okutarak ekranı açtım. Canım o kadar çok sıkılmıştı ki. Ön kamerayı açarak halime baktım. Tam bir felakettim. Saçlarım elektriklenmiş, gözümdeki kalem biraz akmış, rujum dağılmıştı. Halime gözlerimi devirerek, elimle gözaltlarıma bulaşan kalemi sildim. Rujumu da biraz olsun düzeltmiştim şimdi. Saçım için yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Sessizce derin bir nefes soludum ciğerlerime. Karnım acıkmaya başlıyordu artık. Bu üzerimdeki yatakta yatan şahıs ne zaman gidecekti, pardon da?! Gözlerimi iki üç saniye altında bulunduğum yatağın tabanında gezdirdim. Yeniden gözlerimi devirdim. Yeniden telefonuma odaklanarak fotoğrafımı çektim. Gayet şeker çıkmıştım. Bunu, buradan çıktıktan sonra İnstagram'a atmalıydım kesinlikle. Kameradan çıkarak kayıt olacağım üniversitenin okul bloğuna girdim. Hiç de fena bir okul değildi. Gayet genişti. Yorumlara baktığımda gayet güzel yorumlar olduğunu görmüştüm. Bir an kendimi o okulun koridorlarında hayal ettim. Ben hayal kurarken, beni hayal dünyamdan çıkaran şey tepemdeki kıpırtıydı. Telefonumun ekranını hızla kapatarak hareketliliğe dikkat kesildim. Şimdi ise sol yanımda yine o spor ayakkabıları görmüştüm. Kalbim sonunda buradan çıkacağım için heyecanla çarparken, sessiz olmaya özen göstererek derin nefesler alıyordum. Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlemeye başladı. Gözlerimi bir an olsun ayakkabılarından ayırmıyordum. Bir an durduğunda, korkudan kalbimin ağzımda attığına yemin edebilirdim. Geriye dönüp bir kez daha odaya baktı sanırım. Yeniden kapıya doğru ilerledi. Görüş alanımdan çıktıktan kısa bir süre sonra kapı sesi geldi. İçimden bir ses hemen çıkmamam gerektiğini söylüyordu. Sanki hâlâ bu odada gibi hissediyordum. İçimdeki o sesi dinleyerek çıkmadım. Hatta yerimden kıpırdamadım bile! Odada çıt yoktu. Acaba gerçekten çıkmış mıydı? Derin bir nefes alarak çıkmak için bir hamlede bulunduğumda, odada bir müzik sesi yankılandı. Gözlerim anında yuvalarından çıkacakmış gibi büyürken, içimdeki o sesi dinlediğim için şükrediyordum. Bu çalan benim telefonum değildi. Sanırım onun telefonuydu. Ses kesilirken odanın kapısı bir kez daha açılıp kapatıldı. Kapının dışından boğuk sesi geliyordu. Ne dediğini anlayamıyordum. Hem anlasam ne olacaktı? Sesi yavaş yavaş uzaklaştı. Sesi tamamen gelmemeye başladığında, bulunduğum yerden çıktım. Ayakta durmakta zorlanıyordum. Ayaklarım çok kötü bir şekilde uyuşmuştu. Kendimi yatağa yüzüstü bir şekilde bıraktım. Yatağın üzerindeki örtü bir farklı kokuyordu. Kaşlarımı çatarak daha derince soludum. Bu çok hoş bir kokuydu. Sanırım bu koku siyah spor ayakkabıların sahibinin kokusuydu. Bir kez daha içime çektim. Bir kez daha içime çekerken, merdivenlerden duyduğum adım sesleri, soluduğum nefesi ciğerlerimde tıkılı bırakmıştı. Gözlerim yeniden yuvalarından çıkarmış gibi büyürken, bulunduğum odanın kapısı aralandı. Gözlerimi ürkek bir biçimde o yöne çevirdiğimde, derin bir nefes çektim ciğerlerime. Gelen kişi Anıl'dan başkası değildi. Şaşkın gözleri gözlerimi bulduğunda yatakta oturur pozisyona geldim. Şaşkın gülümsemesiyle kapıyı kontrol ederek yanıma geldi. "sen... Nasıl yaa?" dedi hayretle. Ufak bir kıkırdama ile kollarımı havaya kaldırdım. Bir yandan da parmaklarımı oynatıyordum. "Evinde sihirli bir kız tutuyorsun bayım." Dedim alayla. Aynı anda gülmeye başladık. Kahkasını ilk durduran Anıl olmuştu. Gözlerini kısarak bakmaya başladı. Tam ağzını açmıştı ki sözünü keserek "Nerede?" dedim. Kaşlarını hafifçe çatarak gözlerini yere sabitledi. "Gitti..." dedi. Sesi düşünceli çıkıyordu. Elimi omzuna koyarak, ciddi bir ifade ile yüzüne baktım. "Anıl... Ben çok acıktım." Dedim. Anıl başta kaşlarını çatsa da baygın gözlerle bana bakmayı sürdürdü. Daha fazla dayanamayıp kahkahamı serbest bıraktım. Anıl'da bana katılmıştı. Gülerek ayağa kalktı. Beni de kolumdan tutarak çekiştirdi. "Ben de acıktım. Gel hadi bir şeyler yiyelim." Dedi. Odadan çıkarak aşağı inmeye başladık.
Kayıt yaptırmak için okula gelmiştim. Şimdi de kayıt yapan kadının odasının önündeydim. Benden önceki kızın çıkmasını bekliyordum. Odaya giren kız sonunda çıktı. Gülümseyerek yanımdan geçti. Minik adımlar ile kapıya yaklaşarak, yumruğum ile iki kez vurdum. İçeriden gelen "Buyurun" komutu ile kapının kulpunu kavradım. Şirin gülümsemem ile içeri girdim. Karşımdaki kadın oldukça güzeldi. Kızıl saçlarını yukarıdan kalem ile bir topuz yapmıştı. Topuzundan firar eden saçları ona ayrı bir hava katıyordu. Siyah gözlükleri vardı. Önündeki kâğıtlardan kafasını kaldırdığında koyu mavi gözlerini gördüm. Yanaklarını ve burnunu sarmalayan minik çilleri vardı ve bu onu kesinlikle hem çok sevimli hem de çok otoriter göstermişti. Minik bir gülümseme ile beni baştan aşağı süzdü. Daha sonra karşısındaki koltuğu gösterdi. Karşısındaki koltuğa oturduğumda "Adın?" dedi. "Doğa Alin Korkmaz." Diyerek cevapladım. Gülümsemem bir an olsun yüzümden silinmiyordu. Gülümseyerek gözlerini bilgisayarına çevirdi. "Tanıştığıma memnun oldum Doğa Alin. Ben de Yeliz." Dedi. "ben de" dedim bütün samimiyetim ile...
Aradan bir hafta geçmişti. Haliyle benim de seyahat adına aldığım raporum bitmişti. Şimdi ise çalan telefonumla gözlerimi açmıştım. Kim olduğuna bakmadan yanıtlayarak kulağıma götürdüm. "Hı?"sesim oldukça uykulu çıkmıştı."Hı mı Doğa? Kızım saat yedi buçuk oldu kalk hadi. Okula geç kalacaksın. Bu gün sabah erkenden dersin olduğunu söylemiştin."dedi benim sevgili abiciğim. "Ya abi başka şehre taşındım. Ama senin karga sesinden bir türlü kurtulamıyorum." Dedim. Bu kez de sesim ağlamaklı çıkmıştı. Abim gülerek "sen benden uzak kalınca dilin uzamış. Kalk bakalım." Diye ciyakladı. Evet, evet resmen ciyakladı yahu! Yüzümü buruşturarak " Tamam, Serkan komutan kalktım. Sen yeter ki ciyaklama." Dedim. Abim gür bir kahkaha atarak "Güle güle, öptüm seni cadı." Diyerek cevap vermemi beklemeden telefonu yüzüme kapadı. Umursamadan işlerimi halletmek için lavaboya doğru ilerledim.
Okulun özel bir forması olmadığı için serbest giyinmiştim. Yüksek bel buz mavisi bir kot, üzerime ise omuzları açık koyu mor bir tişört geçirmiştim. Belime de siyah hırkamı bağlamıştım. Şimdi ise okulun büyük siyah kapısından içeri girmiştim. Kızların kıskanç bakışlarını üzerimde hissediyordum. Bu rahatsız ediciydi benim için bu kez umursamadım. Güzel olmak benim suçum değildi. Açık kumral saçlarımı omuzlarımdan geriye doğru iteledim. Yeşil gözlerimi öne çıkartan esmer bir tenim vardı. Ailedeki tek esmer tenli üye bendim. Ah, tabi bir de abim vardı. Ama onunki hepimizinkine tezat olarak aşırı beyazdı. Kar beyaz demek hiç de yanlış olmazdı. Bu düşünce ile dudaklarıma ufak bir tebessüm onmuştu. Sınıfıma giderken okul koridorundaki çoğu erkeğin gözü benim üzerimdeydi. Ben böylelerini içimde "Yamyam" olarak adlandırıyordum. Ama baksanıza şunlara! Sizce de sanki yiyecekmiş gibi bakmıyorlar mı? Ah, her neyse şu an bunları düşünmemem gerekiyordu... Sınıfımı bulduğumda gülümseyerek içeri girdim. Sınıfa kısa bir bakış attığımda en arkada, duvar tarafında tek başına oturan bir kız gördüm. Boya olmadığı her halinden belli olan sarı saçları vardı. Okyanus rengi gözleri vardı. Saçları en az benim kadar uzun ve düzdü. Saçlarını sağ yanına doğru atmıştı. Uçları ise laciverte boyalıydı. Beyaz bir teni vardı. Yanına ilerlediğimde telefonundan başını kaldırarak beni süzdü. Daha sonra büyük bir gülümseme ile ayağa kalktı. "Hadi, geç. Otur." Dedi. Ben de onun gibi gülümseyerek gösterdiği yere oturdum. O da yanıma oturduğunda gayet doğal bir kız olduğu her halinden anlaşılıyordu. "Merhaba. Ben Doğa Alin." Diyerek elimi uzattım. Uzattığım elimi sıkarak "Merhaba. Ben de Okyanus." Dedi şaşkınlıkla gülümsedim. İsmini gözlerinden alıyordu sanırım. Bu kızla iyi anlaşacağız sanırım. Okyanus ile sohbet etmeye başlamıştık. Nasıl oldu bilmiyorum ama hemen güvenmiştim ona. Fakat sohbetimizi bölen kişi elbette ki edebiyat öğretmeni olmuştu... İstanbul'daki yeni okulumdaki ilk günüm hayırlı olsundu bana...
Herkese merhabaa! Arkadaşlar birkaç şey söylemek istiyorum. Kitapta beğenmediğiniz şeyler varsa eğer bunu dile getirmenizi çok isterim. Aynı şekilde beğendiğiniz şeyleri de. Fikirleriniz, düşünceleriniz ve eleştirileriniz benim için çok önemli.❤️
Lütfen oylarınızı da esirgemeyin arkadaşlar. Bana sormak veya demek istediğiniz şeyler varsa söyleyebilirsiniz. Sizi seviyorum. Kendinize iyi bakın...❤️❤️❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğa'nın Ateş'i
Genç KurguSoğuk bakışları yüzümün her bir miliminde dolaşıyordu. Kalbim, göğüs kafesimi parçalarcasına hızlı atıyordu. Kesik kesik aldığım nefesler, bana hiç yardımcı olmuyordu. İki elini de başımın yanına koymuş, kafasını da aramızda çok kısa bir mesafe kala...