14. BÖLÜM: LAVA BATMIŞ GÜLLELER...

71 18 35
                                    

DOĞA ALİN'İN DİLİNDEN

Gözlerim kapanıyordu. Nefesim daralıyor, bütün bedenim titriyordu. Her korktuğumda böyle olurdu. Buz tutmuş parmak uçlarımı, yanaklarıma bastırdım. O kadar üşüyordum ki, dişlerim birbirine vuruyordu.

"Doğa!"

Duyduğum sesle, sadece gülümsedim usulca. Hiçbir tepki vermeden yanıma gelmesini bekledim sadece.

Aradan uzun bir zaman geçti -belki de çok kısa bir süredir, bana dakikalar gibi geldi- fakat kimse gelmedi yanıma. Eğdiğim başımı zorlukla kaldırdığımda, birkaç metre ötemde korkulu gözlerle bana bakan O'nu gördüm. Gözlerim iyiden iyiye odağını kaybederken, beceriksizce gülümsedim.

Ela gözlerini bedenimde dolandırdı ve anlayamadığım bir hızla beni kucağına aldı.

Ufak bedenim, kolları arasında kaybolmuştu çoktan. Kollarımı geniş omuzlarına sardım ve karanlığa hapsolmayı bekledim

Karanlık, ilk kez bu denli huzurluydu...

YAZAR'IN DİLİNDEN

Genç adam, kolları arasındaki yorgun düşmüş, cılız bedene son kez bakarak arabanın içine koydu.

Orman Gözlüsü iyi ki baygındı. Şayet şu an genç adamın gözlerine bakarsa, korkardı.

Hiç kimse bakamazdı. Çünkü genç adamın elaları, cehennem gibi yanıyordu.

Gözleri, adeta lava batmış gülleler gibiydi. Ateş damlıyordu gözlerinden.

Orman Gözlüsünü bu denli korkutan kimse, onu bulacak ve canını yakacaktı.

Hoş, bulunca bir şey yapmasına gerek yoktu. O gözlerle baktığı an, o kişi ölmek isteyecekti zaten. Lakin genç adamın onu bu kadar çabuk öldürmeye niyeti yoktu.

Genç kızın sağ bileğindeki morluk, tekrar gözlerinin önüne düştü genç adamın.

Bunu yapanı bulunca yapacağı eziyetleri düşünmeden edemiyordu, genç adam.

O daha minik bedenine dokunmaya kıyamıyorken genç kızın, başka birisi ona dokunmuş, hatta canını yakmıştı.

Genç adam, bir daha pis işlere bulaşmayacağına dair karar vermişti. Fakat bu kez farklıydı. Bu kez söz konusu, çocukluğuydu, Orman Gözlüsüydü, Güzeliydi, en değerlilerinden birisiydi...

Onun için kararından dönecek, yine eskiden olduğu gibi herkesin ondan korkmasını sağlayacaktı.

Bunu yapanı bulup, canını alacaktı...

Genç adam, başını sol yanına çevirdi ve Güzelini bir kez daha süzdü.

Bunu her kim yaptıysa, ya genç adamı tanımıyordu ya da canına susamıştı.

Belki de kendini, genç adam kadar güçlü sanıyordu, kim bilir...

Genç adam, mutluluktan uzak, alay dolu bir gülümsemeyi serbest bıraktı dudaklarından.

Bu şehirde, hatta bu ülkede ondan daha güçlü kimse yoktu.

Herkes genç adamın yer altında çekildiğini düşünmüştü. Fakat o, sadece ara vermişti. Sessizce bir köşeye geçmiş, kendini büyük sanan acizleri izlemiş ve onlara kahkahalar ile gülmüştü.

Her düşene yardım etmişti, fakat onlar bunu duyumsamamıştı bile. Herkese bir katkısı olmuştu, genç adamın.

Saygı duyulan biriydi o.

Doğa'nın Ateş'iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin