Bilincim yavaş yavaş yerine gelirken gözlerimi açmaya çalışıyordum. Hissetiğim acı ile derin bir nefes aldım. Son hatırladığım şey Jungkook'un sesiydi. "Babaaa hyunf uyaynıyoy." Duyduğum ses yavaş yavaş gözlerimi açtım.
İlk gördüğüm şey tavan olurken kafamı sağa çevirdiğimde kim Beomgyu vardı kocaman gözlerini üzerime dikmiş gülümseyerek bana bakıyordu. Aşırı tatlıydı "Düyaydıyn hyunf. Geyçi şabah deyil ama oysun." Şirinliğini gülümsedim ama başıma giren sızı ile yüzümü buruşturdum. Kapı açılınca kafamı oraya çevirdim. Seokjin hyung'u görünce kendimi düzeltip oturmaya çalıştım. "Dur bekle ben yardım ederim" dedi Jin hyung. Elindeki tepsiyi yandaki sehpanın üzerine bırakıp oturmama yardım etti.
Konuşmak için ağzımı açtım ama boğazım kuruduğu için zorlandım. Jin hyung bunu anlamış gibi hemen bana su verdi. "Teşekkür ederim. Sakıncası yoksa nerde olduğumu söyler misiniz." dedim. "Ah tabii Incheondasın. Korkma sakın benim evimde olduğun sürece burda kimse sana zarar vermez." dedi.
Salak gibi sormuştum birde. Jungkook beni evime götüremezdiki. Seul'e adım attığı gibi savaş nedeni sayıp saldırırlardı. "Şey teşekkür ederim. Size de rahatsızlık verdim." Gülümseyerek elimi tuttu. "Sorun değil, rahatsızlık vermedin. Senin için çok endişelendik açıkçası 5 saat'e yakındır uyuyorsun ve bana hyung de siz deme." Gülümsedim "Peki hyung" dediğini yaptığım için o da gülümsedi. Kafam acıyınca yüzümü istemeden ekşitim "Oh canın acıyor dimi bende burda aptal gibi seni konuşturuyorum."
Konuşmama izin vermeden tepsiyi ortamıza aldı. "Aslında sever misin bilemedim ama ilaç içmen için bir şeyler yemen lazımdı o yüzden yosun çorba yaptım. Seversin dimi?" "Şaka mı yapıyorsun hyung en sevdiğim yemek olabilir. Teşekkür ederim." Yatağın diğer tarafında hareketlilik olduğu için kafamı oraya çevirdim Beomgyu babasının kucağına çıktı "Biyiyoymuşun hyunf babama beyn şöylediym bu çoybayı şevdiğini."
Kesin tatlı krizine girip ölücektim şuracıkta. Tepsiye dikkat ederek ona uzanıp yanaklarını sıktım. "Ya sen nerden biliyordun ki bu çorbayı sevdiğimi" "Haniy şiz biy keye bize geydiniz ya o saman şadece bu çoybayı içmiştiyn oydan tayhmin ettim." Söylediği şeye ile bir kez daha yanaklarını sıkıp gülümsedim ve önümdeki çorbadan içmeye başladım.
"Taehyung'tu dimi" kafamı aşağı yukarı salladım. "Nasıl oldu. Yani neden okula gittin ki. Jungkook iskele parçalarının üzerinde olduğunu söyledi. Birden düşmez ki onlar." Önümdeki tepsiyi komidinin üzerine bıraktım ve daha rahat oturdum. Ne diyecektim üvey annem beni sevmiyor beni öldürmek için oyun oynadı ve bende aptal gibi inandım. Her zaman olduğu gibi.
"Şey hyung babam evden çıkarken yanlışıkla annemin de anahtarını da almıştı annem de alışverişe gidecekmiş ama anahtarı olmayınca evden çıkamamış. Babamı aramış. Babamda anahtarın onda olduğunu ve okulda olduğunu söylemiş. Ben de o sırada dışarıdaydım beni arayıp rica etti ben de kabul edip oraya gittim." Durup nefes aldım ne çok mış kullandım, ben olsaydım inanmazdım bu yalana. "Sonra işte ben babamı ararken hâlâ tadilatta olan kısma girdim. Ancak kimseyi göremedim. Düzgun bir kahvaltı yapmadığım için boya kokusu midemi bulandırdı bende bu yüzden geri döndüm. Okulda yürürken takılıp düştüm. İskeleye tutunup kalkmaya çalıştım ama iskele birden üzerime yığıldı. Açlıktan kararan gözlerim ve aldığım darbe ile yere yığıldım. Sonrasını hatırlamıyorum zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DØNT BLAME ME
Rastgele"Ben bilmiyorum." "Neyi?" "Sevmeyi. Ben seni nasıl seveceğimi bilmiyorum." Bir süreliğine askıda Omegaverse Alfa kook Omega tae #topjk-1🍾 #jeontaehyung-2🍾