Raven POV
Beast Boy'un gelmesini beklerken kitabımı odama götürdüm."Raven !" koridordan Beast Boy'un sesi duyuldu.
"Geliyorum." dedim ve koridora doğru yürüdüm. Orada Beast Boy ile karşılaştım.
"Hadi gidelim." dedim dış kapıya doğru yürürken.
"Tam olarak nereye gidiyoruz?" diye sordu Beast Boy ceketinin fermuarını çekerken.
"İntihar etmeye çalıştığı evin karşısındaki yurdu hatırlıyor musun? İşte oraya gidiyoruz."
"Evet, hatırlıyorum da yurtta kaldığını bilmiyordum."
"Bende ne olduğunu tam olarak bilmiyorum ama sanırım annesi ve babasına bir şey olmuş."
Beast Boy duraksadı. Sanki bir şeye dalmış gibi görünüyordu.
"Hey, iyi misin?" diye sordum ekimi omzuna koyarken.
"E-Evet, ben iyiyim. Sadece aklıma bir şey geldi." dedi. Bana yapmacık bir gülümseme verdi. Ona inanmadığımı kendisi de biliyordu. Yola devam etti.
"Annenle baban mıydı?" diye sordum.
"Ne?"
"Aklına gelen şey annen ile baban mıydı?" diye tekrarladım.
Sessiz kaldı.
"Beast Boy, daha yeni anlaşma yaptık. Birbirimizden hiçbir şey saklamayacaktık." dedim elinden tutup onu durdururken.
"Evet, annem ile babamın ölümü geldi aklıma. Her gece onlar hakkında kabuslar görüyorum. Hiç uyuyamıyorum. Vicdan azabı çekiyorum. " sesi titriyordu. Göğsünü tuttu ve "Tam burası acıyor, Rae. Çok canım acıyor. Kabuslar beni korkutuyorlar. Panik atak geçiriyorum. Tüm gece. Artık dayanamıyorum. " dedi gözlerinden yaşlar akarken. Sokakta sadece biz vardık. Yağmur çok hızlı yağıyordu. Onun haline o kadar üzüldüm ki. Onun acı içinde olması canımı yaktı. Ona sıkıca sarıldım. Hıçkırıklara boğuldu. Bana sıkıca sarılarak karşılık verdi. Orada yağmur altında sırılsıklam olmuştuk. Gar'ın hıçkırıkları yavaşlaşınca ondan ayrıldım.
"Daha iyi misin?"
"E-Evet d-daha iyiyim." diye kekeledi.
"Devam edelim mi?" diye sordum. Başını salladı.
"Gar, eğer geceleri uyanmaya devam edersen benim odama gelebilirsiniz. Konuşuruz ya da aklını dağıtabilecek herhangi bir şey yapabiliriz. Zaten bende biraz uyku sıkıntısı çekiyorum."
"Sen neden uyuyamıyorsun?" diye sordu.
"Ah, ben sadece... Umm, nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Sanırım depresyondan çıkmaya çalışırken uyku biraz sıkıntılı oluyor. Sonuçta olanları biliyorsun işte. Moralim genel olarak bozuk." dedim.
"Bunu aşabiliriz, değil mi Rae?" diye sordu. Sesi çok hüzünlüydü.
"Elbette, yapabiliriz. Biz çok güçlüyüz." dedim ve elini hafifçe sıktım. Bana gülümsedi. Bu yapmacık bir gülümseme değildi. Çok içtendi. O sırada yurda vardığımızı fark ettim. İçeri girdik.
"Oh, merhaba güzel kızım. Bir şey mi soracaktınız?" diye karşıladı bizi yaşlı bir teyze.
"Ah, merhaba. Biz buradaki bir kız için gelmiştik. Adı Lily. Soyadını bilmiyorum ama."
"Lily için mi gelmiştin? Genelde pek ziyaretçisi olmaz. Ben onu getireyim hemen." dedi ve odadan ayrıldı.
Birkaç dakika sonra Lily ile geldi ve geri gitti. Lily bana sinirli bir şekilde bakıyordu.
"Ah, merhaba Lily." dedim gergince.
"Beni kandırdın!" dedi. Sesi gerçekten sinirliydi.
"Ben sadece gelemedim. Birkaç olay yaşandı o yüz-"
"BANA YALAN SÖYLEMEYİ KES! GELECEĞİNİ SÖYLEDİN AMA GELMEDİN! SENİ NE KADAR BEKLEDİĞİMİ BİLMİYORSUN!"
"Gerçekten gelmeyi isterdim ama yapa-" Lily beni dinlemeden odasına geri döndü. Derin bir nefes aldım.
Neden hep bir şeyleri düzeltmeye çalışırken bir şeyler mahvoluyordu?