0.3

1.9K 180 101
                                    

Minho arkasını dönüp gittiğinde Hyunjin Jisung'u indirdi ve kolunu omzuna attı. Birlikte okula yürürken Jisung düşüncelerini dile getirdi.

"Sen niye döndün Amerika'dan?" Hyunjin gülümsedi.

"Dans eğitimimi burada devam ettirmem gerektiğine karar verdiler çünkü bir şirket beni istedi. Bende dönmek zorunda kaldım. İyi de oldu."

"Hangi şirket?" Hyunjin dudaklarını yaladı ve Jisung'a eğildi.

"Sence?" Jisung'un gözlerini açıldı.

"HYBE mi?!" Jisung sokağın ortasında bağırdığı için insanlar dönüp baksa da heyecanla sarıldı.

"Tebrik ederim Hyunjin, bu çok güzel bir haber." Hemen ayrılıp çekiştirmeye başladı.

"Bunu hemen Jeongin'e söylemelisin." Okula geldiklerinde Hyunjin onu durdurdu.

"Jisung'cum hatırlarsan Jeongin'le sevgiliyiz. Biliyor yani. Çekiştirip durmandan kazağımın kolu sündü. Sakin ol." Hyunjin'in mantıklı sözleriyle Jisung utangaç gülümseyişini sundu.

"Unutmuşum..Ama çok heyecanlandım ne yapayım! Aylar sonra karşılaştık ve bu haber çok güzel." Saatine baktı.

"Neyse dersim başlayacak gidiyorum." Kollarını birbirine bağlayıp okula geçtiğinde Hyunjin gülümseyerek onu izledi. İşlerini halledince Jisung'la vakit geçirecekti. İçinde ki özlemi bastırmaya çalışarak müdürün odasına yürüdü.

Akşam olmak üzereyken Jisung nihayet eve gelebilmiş, üzerini değiştirmişti. Yorgunlukla bir kaç yiyecek atıştırıp kendini koltuğa atmışken kapı çalınca küfür ederek kalktı. Sinirle kapıyı açtığında üzerine düşen Minho ile kaşları çatıldı.

"Minho?" Onu tutmaya çalışırken aldığı alkol kokusuyla yüzünü buruşturdu.

"Yeon Hwa, gitme benden. Yapma bunu bize." Jisung, şaşkın bir şekilde onu tutarken dudaklarını araladı.

"Ablam..o burada değil. Siz ayrıldınız mı?" Minho yarım yamalak bir şeyler söylemiş olsa da anlamadığı için onu içeri sürükledi ve kapıyı kapattı.

Minho'yu salonda ki koltuğa yatırdığında o hala ablasının adını sayıklıyordu. Kırıcıydı. Sevdiği adam karşısında ablasının adını sayıklayarak özür diliyordu.

"Bak Minho. Hayır Minho Hyung. Ben Yeon Hwa değilim. Ablam da burada değil. Tartıştıysanız bile buraya gelmedi." Minho'nun kendi kendine mırıldanmaya devam ettiğini görünce sinirle doğruldu.

"Kime laf anlatıyorum ki." Yanından geçip gidecekken bileğinin tutulmasıyla durmak zorunda kaldı.

"Jisung-ah. O gün söylediklerinde ciddi miydin?" Jisung 'hah' gibi bir ses çıkarmıştı çünkü Minho gerçekten yarım yamalak konuşuyor ve anlaşılmıyordu. Anladığı kadarını da aklı almıyordu. Niye böyle bir soru sormuştu şimdi. Konu değişti aniden. Keşke değişmeseydi dedi Jisung.

"Biz ayrıldık. Beni aldattı." İlk kez net konuşmuştu Minho.

Jisung hangisinin etkisinde kalacağını bilemedi. Ablası böyle bir şey yapmazdı ama Minho da yalan söylemezdi ki öyle olsa da bu durumlara düşmezdi. Bir şey diyemedi.

"Ben.." Minho durdurdu Jisung'u.

"Bir şey demene gerek yok." Minho, gözlerini kapattığında uyumaya ihtiyacı olduğunu düşündü Jisung. Üzerine kenarıda duran ince battaniyeyi örttü ve odasına çıktı. Sabah kalktığında yine bir not buldu masanın üstünde. İki ay önce ki o nottan daha kibardı. Teşekkür etmişti Minho. Burukça gülümsedi Jisung. Hafta sonu olduğunu fark edince bütün günü yatarak geçirmeyi düşündü. Ablasıyla da konuşacaktı elbette. Hatta doğruysa sert bir tokat bile atacaktı. Tam oturmuşken zil çaldı. Kalktı ve kapıyı açtı.

"Selam." Ablasını görünce bir kaç saniye duraksadı.

"Abla?" Yeon Hwa gülümsedi.

"Niye şaşırdın bu kadar? 18 yıllık ablanım sonuçta. Çekil de gireyim hadi." İçeri geçebilmek için Jisung'u itelemiş ve salona geçmişti.

Jisung olduğu yerde yutkundu bir kaç kez. Sanki boğazında bir şey vardı ve orada takılı kalmış gibiydi. Ne kadar denese de bu his geçmeyince kapıyı kapatıp ablasının yanına gitti. Oldukça neşeli görünen kadının karşısında ruh gibi oturuyordu.

"Abla sana tek bir soru soracağım." Yeon Hwa, Jisung da ki durgunluğu fark edince kaşlarını çattı.

"Sor tabi." İfadesizdi bu sefer ikisi de.

"Minho, Minho Hyung ile ayrıldınız mı?" Yeon Hwa hışımla ayağı kalktı.

"Sen bunu nerden duydun?" Jisung da kalktı.

"Dün Minho geldi. Sarhoştu ve ayrıldığınızı söyledi. Aldatmışsın onu. Gerçekten yaptın mı böyle iğrenç bir şeyi? Miden aldı mı?!" Sesi giderek yükselirken son cümleyle ablasından ilk kez tokat yemişti. Gözleri doldu.

"Sen ona mı inandın? Sen bana inanmak yerine ona mı inandın Jisung?!" Jisung kıpkırmızı yanağı ile uzaklaştı.

"Hangi insan bir yalan uğruna kendinden geçecek kadar sarhoş olupta yalan söyler? Ayrıldıysanız ki yüzünden belli oluyor. Demek ki ortada böyle bir şey var. İğrençsin." Hızla odasına geçti Jisung.

Gözlerinden düşen yaşları silerek gerekli eşyalarını aldı ve geri döndü. Kapıdan çıkmadan önce son bir kez ablasına baktı.

"Bir çocuk uğruna kardeşini bırakabiliyorsun ama o çocuk gelip doğruları anlatınca kardeşin olduğumu hatırlıyorsun ve bana ablalık taslamaya kalkıyorsun. Sen böyle biri değilsin Lee YeonHwa." Düşüncelerini sertçe dile getirirken Lee'yi vurguladı. Gerçeklerin farkına varan ablası ise Jisung çıkarken arkasından bakakalmıştı.

toxic / minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin