Jisung sabahın ilk ışıklarında kasıklarında ki ağrı yüzünden gözlerini açtığında yanında ki boşlukla ülperdiğini hissetti. Doğrulup yanına baktığında sevgilisi olması gereken yerde değildi. İlk başta tuvalete gittiğini düşünerek bir süre bekledi. Bu süre iki dakikaya ulaştı. Sonrasında beş, on, yirmi derken tam kırk dakika olduğunda husursuzca kalktı. Kimseyi uykusundan etmek istemiyordu. Ayağını yere bastığı anda kasığında ki acı yüzünden yüzünü buruşturdu fakat görmezden gelip hızlı olmaya çalışarak odadan çıktı.
"Minho! Sevgilim neredesin?" Sesini alçak tutmaya çalışarak defalarca seslenmişti. Evin içinde sevgilisini aradı ancak ne bir cevap ne de bir hareket yoktu.
Salonda ki koltuğa oturduğunda dün gece en son konuştukları söz yankılandı beyninde.
"Seni çok seviyorum, bunu sakın unutma."Bacakları titremeye başladı Jisung'un. Yapmış olamazdı, sevgilisi onu bırakıp gitmiş olamazdı.
Gözleri doldu önce, sağ eli sol bileğine gitti. Dört gün önce gizlice aldığı sevgilisinin bilekliğini aradı bileğinde. Bulamadı. Minho giderken onu da almıştı. Hıçkırarak ağlamaya başladığında Chan geldi yanına. Tek kelime edemedi. Bilmeyen tek kişi Jisung'tu. Sevgilisiydi. Hıçkırıkları çığlıklara dönüşürken herkes tek tek salona girdi. Herkes başı önüne eğilmiş Jisung'un sakinleşmesini beklerken Hyunjin dayanamadı. Yanına gidip Jisung'a sarıldı."Geçecek, tamam mı? Geçecek." Elleriyle Jisung'un yüzünü avuçlayıp gözyaşlarını sildi. Tekrar sarıldığında kendisi de gözyaşı döküyordu.
"Neden gitti? Neden bıraktı beni?" Hala hıçkırarak, iç çekerek ağlıyordu Jisung.
Seungmin acımasızca konuştu. Fazla drama sorun yaratırdı ona göre. "Öyle olması gerekiyordu. Toz pembe masalımız sona erdi."
Jisung daha da şiddetli ağlarken Hyunjin başını Jisung'un boynuna gömdü ve fısıldadı. "Öyle olması gerekiyordu.."
~
2 ay sonra;
Yedi genç evde ki kahvaltıdan sonra dağılırken evde tek kalan Jisung bir süre tek başına oturdu. İki aydır okuduğu dünya klasiklerinin her biri sonunda en az üç kere elinden geçtiği için aralarına yenilerini katmayı planladı. Sevgilisinin gidişinden sonra üstüne titreyen kardeşleri meraklanmasın diye minik bir not bırakıp botlarını ayağına geçirdi. Hava soğumaya başlıyordu ve okullar açılmıştı. Chan, Changbin ve Hyunjin dışındakiler okula gittiği için yalnız hissediyordu çoğu zaman. Kendisi de istiyordu ama okula gidecek gücü bulamamıştı., Başını iki yana salladı aklındaki düşünceleri yok etmek için. Montunu da giydiğinde evden çıktı.
"Bu ne soğuk ya?! Sanırsın kutuplarda yaşıyorum." Kendi kendine söylenerek şehir merkezine geçtiğinde şehir kütüphanesine ilerledi koşar adım. Heyecanından ve soğuktan hissetmese kütüphaneye girdiğinde üşüdüğünün farkına vardı. Aniden vuran sıcak başını döndürse de umursamadan girişte ki arkadaşına yaklaştı.
"Yeosang!!" Arkadaşının başı kendisine döndüğünde oldukça şirin bir gülümseme sundu. Yanına ulaştığında muzipçe gülümsedi.
"Jisung? Kitapların bitti mi? Ne çabuk!" Görevli arkadaşının şaşkınlığıyla gülümsemesi büyüdü.
"Zaman geçirmek için okuyorum. Bütün günüm de boş. Hepsini çoktan üç kere okudum!" Eliyle işaret ettiğinde arkadaşı gülümsedi.
"O zaman gel benimle." Görevini yanında ki kıza bırakıp kasa arkasından çıktı. Hızlı adımlarla koridorlardan geçerken Jisung onu takip ediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
toxic / minsung
Fanfictionjisung hic olmamasi gereken birine asik olmustu. ablasinin sevgilisine. [mpreg] BITTI !!