0.9

1.3K 119 50
                                    

Flashback
~minho

Sızıp kaldığım koltuktan yere düşünce aldığım sarsıntı ile kalktığımda elimle etrafta telefonumu yokladım. O sırada işaret gibi telefonum çalmaya başlayınca çatlayan başımla doğruldum. Kim olduğuna bakacak umursamaya sahip değildim. Açıp kulağıma yasladım.

"Evet?"

"Minho, sen misin?"

"Chan?"

"Evet benim, seninle konuşmalıyız. 1 saate attığım konuma gelebilir misin?"

"Kavga falan mı edeceğiz? Uğraşamam çünkü."

"Kes tatavayı. Gel işte."

Telefon suratıma kapandığında minik bir küfür ettim. Dün gece neler olduğunu az çok hatırlıyordum ve hiç güzel şeyler yapmamıştım. Jisung'u bile kendimden uzaklaştırmıştım. Kalkıp duşa girdiğimde tüm kaslarımın kasıldığını fark ettim. Su yüzümden aşağı akarken aklıma Jisung gelip duruyordu. En sonunda dayanamayıp kendime tokat attığımda alt tarafım pek iyi durumda değildi. Siktir çekerek yarım saat sonunda duştan çıkabildiğimde üzerimi giyindim. Chan konumu atalı fazla olmamıştı.

*

Buluşma yerine geldiğimde Chan oturduğu masadan kalkıp yanıma geldi. Tokalaştıktan sonra oturduk.

"Seni buraya kavga etmeye çağırmadım Minho. Sadece dün yaşananlardan sonra konuşmamız gerekiyordu."

"Tamam konuşalım."

"Ben Jisung'u sevmiyorum. Hatta başka birini seviyorum ve o da dün aramızdaydı."

"Nasıl? Kim?"

"Felix."

Anladığımı belirten mırıltılar çıkardım.

"Şindi neden dün Felix'i öpnediğimi merak ediyorsundur. Öpmedim çünkü sevdiğim çocukla gerçek sevgi içeren bir öpüşme yaşamayı tercih ederim. Jaemin'e karşı öyle davranmamın sebebi Jisung'u korumaktı. Yani bana attığın yumruklar boşunaydı. Jisung senin anlamış oldum sayende."

Güldüm. "Bak Chan, ben seni yanlış anlamışım. Bu yüzden özür dilerim ama sende beni yanlış anlamışsın. Ben Jisung'u sevmiyorum. O benim kardeşim. Benimki de tamamen abi iç gidüsüyle yaptığım bir şeydi."

Chan da güldü. "Öyle mi dersin Minho?"

Garipsedim. "Öyle?"

"Kendini kandırma Minho. Dün Seungmin duymuş sizi. Hatta görmüş neredeyse öpüyormuşsun Jisung'u. Çocuğa baya ablanı sevmedim ve sana umut veriyorum iması yapmışsın."

Yerimden kalktım. "Yok öyle bir şey!"

O da kalktı. "Ulan puşt! Jisung kaç aydır seni bize anlatıyor haberin var mı? Sıkıldım seni dinlemekten be! Tırnağından saçına kadar her şeyini biliyorum. Çünkü Jisung seni seviyor! Kardeşmiş, sokayım senin kardeş ayağına! Dün neden yükseldin lan o kadar o zaman?! Biz öpüşürken sorun yoktu? Sonra neden yükseldin?! Kıskanıyorsun çünkü. Bizim bir ilişkimiz olmayacağı belli ama Jaemin belli değildi. Bir şey olur diye korktun! Yakınlaşırlar diye korktun! Götün yemedi!"

Omzuma çarparak geçti. Arabasına binmeden son bir şey söyledi.

"O sikik gözlerini aç artık! Yardım istersen de buradayım çünkü konu gerçekten kardeşim olan Jisung. Onu üzmene izin vermem!" Hızla arabayı çalıştırıp gittiğinde yere çöktüm. Düşüncelerim beni boğuyordu.

Sahiden Yeon Hwa'yı başka bir çocuğun altında inlerken yakaladığımda sadece yüzüne tükürerek çıkmıştım. Ne ağlamış ne de üzülmüştüm. Kafamı dağıtmak için içmiştim. Jisung'a gitmiştim bir de. Üstüne dün sadece Jisung'u sahiplendiler diye kavga çıkarmamı kardeşim olarak gördüğüm için sanıyordum. O anda aklıma başka şeyler de geldi. Her güldüğünde karnımda oluşan his, ilk gördüğümde güzelliği yüzünden atlatamadığım şaşkınlık, ona hediye alırken harcadığım çaba ve daha bir çok şey. Bunların hiçbirini Yeon Hwa da yaşamamıştım. Hemen ayağa fırladım, telefonumu çıkarıp Chan'ı aradım.

"Alo?"

"Chan..yardımın lazım."

toxic / minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin