• 4.0 •

91.2K 6.1K 2.4K
                                    

•••

(Yayımlanma Tarihi; 06

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Yayımlanma Tarihi; 06.09.2023)
•••
🐺 3,5 K oy sınırımız olsun.

|Vera Kurt | ~48 Saat Önce~

Yalnızlığımın gölgesinde emin adımlarla ilerlediğim o yıllarda, kaybedecek hiçbir şeyim olmadığı için öyle rahattım ki, benden alabilecekleri tek şeyin canım olduğunu onlara da bariz bir şekilde hissettirebiliyordum. Ölümden korkmuyordum, birini kaybetmekten korkmuyordum çünkü kimsem kalmamıştı, canımın yanmasından korkmuyordum çünkü onu da artık hissetmiyordum. Ama şimdi... Her şey bir anda değişmişti.

Beni o karanlıktan çekip çıkaran, bulan ilk kişi Gökmen'di. Bana ilk inanan ise Burcu abla. Beni her daim merhametiyle ve sevgisiyle ödüllendiren, bana kan bağına ihtiyacımız olmadığını, bizim birbirimize gönül bağıyla bağlı olduğumuzu öğreten kişi ise Ömer abimdi. Onlardan nasıl vazgeçebilir, uzağa gidebilirdim ki. Onlar benim yeni hayatımın başrolleriydi.

Peki onlardan biri benden uzağa gitmeye karar verdiğinde ne yapmam gerekiyordu? Gitmesini istemiyordum ama bu hayat onun hayatıydı. Onun yaşamıydı ve bu durumda alacakları kararlar üzerinde hiçbir söz hakkım yoktu. Şimdi ne yapacaktım? Kim ne derse desin Ömer abi, benim öz abim olarak kalacaktı. Canımdan bir parçaydı artık. Onu nasıl bırakacak, gidişine nasıl seyirci kalacaktım?

Ömer abinin, Burcu ablayı koridorda yalnız başına bırakarak binayı terk ettiği saniyeden itibaren nasıl ayağa kalktığımı ve nasıl gücümü toplayarak Gökmen'in odasına vardığımı bir Allah biliyordu. Ağzımı açıp tek kelime edemeden dakikalardır gözyaşı döküyor ve oturduğum koltukta Gökmen'in bir an önce gelmesi için dualar ediyordum. Kelimelerin, istenildiğinde bir silah olarak kullanıldığına birkaç dakika önce bir kez daha şahit olmuştum. Ömer abi, hiçbir şiddete başvurmadan, hakaret içeren hiçbir argo kelime ya da davranış göstermeden bizi yaralamıştı.

O anda koridorda perişan bir haldeki Ömer abi, donuk bakışları ve şok içindeki ifadesiyle onu izleyen Burcu abla ve duyduklarından sonra dizlerinde derman kalmayan bir ben vardı. Üzgündüm. Kırgındım. Korkuyordum ancak en çok da kızıyordum. Burcu ablaya kızıyordum. Neden böyle yapıyordu? Hiçbir suçu ya da günahı olmamasına rağmen neden Ömer abiye böylesine ağır kelimeler sarfedip, isteklerde bulunuyordu anlamıyordum. Ömer abinin tek suçu Engin abiyi sevmemesi ise bu durumda Gökmen'i de suçlaması gerekmez miydi? Ömer abi, Gökmen'in yapmadığı ne yapmıştı da Ömer abiye böyle büyük bir istekte bulunmuştu? Bir açıklaması bile yoktu.

Şu dakikadan sonra hangi açıklama Ömer abiyi haksız kendisini haklı çıkarırdı ki? Hiç.

"Vera?"
Kapının ne zaman açıldığını ve Gökmen'in ne ara yanıma ulaşıp yanaklarımı kavradığını anlayamadım. Girdiğim transı sonlandırmamı sağlayan telaşlı sesi, ne ara kapattığımı bilmediğim gözlerimi aralamama sebep olurken, her zaman sıcacık olan avuçları şimdi yanaklarımın ısısını almak ister gibi soğukluğunu hissettiriyordu. "Ne oldu? Neden ağlıyorsun?"

MÜNFERİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin