•••
(Yayımlanma Tarihi; 07.08.2023)
•••| Vera Kurt |
Mutluluğun sözlük anlamı; bütün özlemlere, bütün isteklere eksiksiz bir biçimde ve sürekli olarak erişilmekten duyulan kıvanç durumu veya bir istek ya da özlem yerine geldiğinde duyumsanan sevinç olarak tanımlanırmış. Mutluluğun bendeki anlamı ise böyle uzun cümle ve anlamların aksine yalnızca iki kelimeydi. Gökmen Kurt. Bu iki kelime benim için yaşamdı. Çölde suydu. Göğüsümde büyüttüğüm, gözümden sakındığım o küçük kız çocuğu için bitmeyen, tükenmeyen umuttu. Bir insanın yaşamı boyunca neye ihtiyacı varsa benim için hepsi o'ydu.
Benim pervasız davranışlarım sebebiyle yakınlaştığımız o günün üzerinden tamı tamına bir hafta geçmişti. O günün hiçbir şekilde imasını ya da konusunu açmamıştı ancak her göz göze gelişimizde ya da her sarmaş dolaş uyanışımızda o anlar benim gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçiyordu. Yalnızca birkaç dakika süren o nefes kesici anların tesiri altında kalmamak benim nazarımda imkansızdı.
Bazı zamanlar evli olduğumuzu, yakınlığımızın ve tensel temasımızın normal olduğunu bile unutuyor, etkisi altına girerek aklımın bulanmasına mani olamıyordum. Üzerimdeki akla mantığa sığmayan etkisi öyle büyük, öyle yoğundu ki bir gün bana adımı unutturabileceğinden bile şüpheliydim.
Ellerimi önümde birleştirdiğim ve bakışlarımı halı desenlerinde dolaştırdığım esnada izlenildiğim izlenimine kapılarak bakışlarımı zeminden ayırıp karşımdaki siyah renkteki üçlü koltuğa çevirdim. Aniden göz göze geldiğim, bordo renk bir elbise giymiş, çatılı kaşlarının arasından beni izleyen tanımadığım bir teyze ile hislerimde yanılmadığımın anladım. Onur abi ve Duru Hanım'ın haftalardır beklenen nişanı için gün gelip çatmıştı ve tim üyeleri ile birlikte Gökmen'den de üst rütbeli birkaç komutanla beraber onların evlerinde toplanmış bulunuyorduk. Duru Hanım'ın da onayı ile çiftimiz haftalar öncesinden söz ve nişanı bir yapmaya karar vermiş ve ikisini de aynı anda görme şansını elde etmeme sebep olmuşlardı. Hem onlar adına, hem de ilk defa şahit olacağım böylesine özel anlar için oldukça heyecanlı hissediyordum.
İlk izlenimime göre, gelmeden önce internetten izlediğim söz ve nişanların aksine bulunduğumuz salondaki insanların çok daha güzel ve sıcak bir ortam oluşturduğunu söyleyebilirdim. Mesela videoda izlediğim onlarca annenin aksine Duru Hanım'ın annesi kızının yanından belirli işler dışında bir dakika bile ayrılmıyordu. Gözlerindeki sevgi ve şefkati aramızdaki birkaç metreye rağmen net bir şekilde görebiliyordum. Dakikalar önce ilk defa kızını beyaz bir elbiseyle gören babasının, gururlu bir ifadeyle Duru Hanım'a bakarken gözlerinin dolduğuna bile şahit olmuştum. Tüm bunların sebebi, evin tek ve biricik kızı olmasından kaynaklanıyor da olabilirdi. Duru Hanım, anne ve babasının ilgisi ve şefkati ile büyüyen bir kız çocuğuydu. Bu, kim bilir nasıl da muhteşem bir duyguydu. Baba sevgisini tatmayan, anne sevgisinden erken yaşta mahrum bırakılan bir kız çocuğu olarak boğazımdaki yumruya ve burnumun ucundaki sızıya engel olamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜNFERİT
Roman d'amourBedenini öne doğru büktü ve koyu kahvelerini kısarak dudaklarını büyük bir yavaşlıkla alnıma dokundurdu. Tam da o anda midemin aniden kasıldığını hissettim. "Eğer benden istediğin gerçekten buysa, abin olurum." Sarfettiği sözler ile kulaklarımda bir...