•••
(Yayımlanma Tarihi: 02.11.2022)
•••| Vera Atlas |
Gözlerimin üzerine vuran ve uyanmama neden olan güneş ışığının güçlü ışıltısının asıl sebebi dün gece pencerenin karşısında, ayın güzel parıltısını izlememdi. Gökyüzü parlak yıldızlar ile simsiyah bir perde ile perdelenmiş, sanki güzelliğini saklamak ister gibi dikkatleri ayın üzerine çekmek ister gibiydi. O kadar güzeldi, o kadar mükemmeldi ki gözlerimi uzun bir süre gökyüzünden alamamış ve en sonunda gözlerimin kapandığını hissetmeme rağmen birkaç saniye daha o güzel görüntüye şahit olabilmek adına yerimden kalkamamıştım.
Bir ara, çok kısa bir anda sanki orada bir yerlerde annemin yansımasını görür gibi olmuştum. Bu benim uykumu daha da kaçırırken kendimi dakikalar içinde onunla konuşurken bulmuştum. Ona burada yaşadıklarımdan, bana her an yanımda olduğunu hissettiren, gerçekten ablammış gibi beni koruyup kollayan Burcu abladan, beni her gördüğünde yardımcı olan, beni her karşılaşmamızda en az bir defa güldüren Ömer Bey'den, yaralarımı sarmamada eşi ile birlikte bana yardımcı olan, bana bir abi edasıyla kol kanat geren Engin Bey'den ve aslında şu durumda bana en uzak ama en mesafeli olan Gökmen Üsteğmenden bahsetmiştim.
Görmesem de, duymasam da benim mutluluğumla mutlu olduğunu, hissettiğim bu yeni birliktelik duygusunun onu da en az benim kadar sevindirdiğini, ileride... belki de çok ileride bu korkularından, endişelerimden, kuruntularımdan ve daha nicesinden kurtulabileceğimi düşünerek benimle birlikte yaşadığım o tatlı sevincini paylaştığını hissediyordum. Bilmiyordum, belki de öyle olmasını umuyordum.
Onu çok özlemiştim. Kokusunu, saçlarımı okşayan parmaklarının bana verdiği o huzur hissini, sesini, varlığını hissetmeyi, her şeyini çok özlemiştim.
İki gün önce Burcu abla ile birlikte gittiğim ikinci randevumu da başarı ile tamamlamış ve bir sonraki randevu tarihimi almadan hemen önce hastalığımın ne olduğunu ve adını tam anlamıyla öğrenmiştim. Erkeklere karşı olan bütün bu ön yargılarımın, korkularımın, yakınlaşmamak için çabalarımın asıl sebebinin yaşadıklarımın da etkisi ile harmanlanmış bir fobi olduğunu, bunu isminin ise Androfobi olduğunu öğrenmiştim.
Sorun şuydu ki tüm bu korkularım burada bitmiyordu. Buna ek olarak bana sorduğu birkaç soru ve verdiğim cevaplar neticesinde dudaklarının arasından sıkıntılı bir nefes vererek bana Genofobi ve koitofobi gibi yabancı kelimeler kullanarak şaşırmama ve anlamsız bakışlarla kısa bir süre yüzünü izlememe sebep olmuştu.
Androfobi, dediği fobinin aslında 'Erkeklerden anormal düzeyde korkma, nefret etme durumu olduğunu ve bu durumu yaşayan kadınların; Bir erkeğin yaptığı romantik davranışları, hediyeler almasını ya da gülümsemesini bile sadece kadınlara yaklaşmak için yaptıkları bir oyun olduğunu düşündükleri bir hastalık, yakınlaşma korkusu.' olduğunu söylemişti. Durumum tam olarak bu olmasa da çok benzediğini aşikardı. Asaf Bey, iyi tarafından bakıldığında durumumun çok da ileri seviyede bir şey olmadığını, düşünce yapımın yaşadıklarıma göre şekillendiği düşünüldüğünde odaklanılması gereken kısmın aslında erkeklerin bana şiddet uygulayabilme ihtimalinden kaynaklanan bakış açım olduğunu da hemen ardından eklemişti. Sanırım bu iyiye işaretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜNFERİT
Roman d'amourBedenini öne doğru büktü ve koyu kahvelerini kısarak dudaklarını büyük bir yavaşlıkla alnıma dokundurdu. Tam da o anda midemin aniden kasıldığını hissettim. "Eğer benden istediğin gerçekten buysa, abin olurum." Sarfettiği sözler ile kulaklarımda bir...