Demek özgürlük böyle bir şeydi. Prens Byun Baekhyun elindeki kokteylden bir yudum aldı ve midesine yayılan sıcaklığı hissetti. Barbados ta arkadaşı Kyungsoo'nun barında oturmuş, ülkesi Akathinia ve kendi geleceğini düşünüyordu. Yüzlerce kez halkın önüne çıkıp, iki uluslararası gençlik ajansını yönetmek hoştu ama ağabeyi Kai'nin, onu sorumluluğundan kaçmakla suçlaması hiç hoş değildi. İsviçre deki okulunu bitirip, sorumluluklarına başlamadan önce Paris e tatile gitmesi sanki dün gibiydi. Sanki o zaman yaptığı fedakârlığın bir anlamı yoktu...
" Nasıl?" dedi mermer tezgâha kollarını dayamış olan barmen.
"Tam isabet," dedi ve aylardır ilk kez gülümsedi. Önündeki lale şeklindeki kadehe baktı. Ağabeyi olan kralla aynı fikirde değildi. Kaçmamıştı ki... Ülkesi için çocukluk hayalinden ve ona oksijen kadar gerekli olan özgürlüğünden vazgeçmiş olabilirdi ama ağabeyinin son isteği, haddini aşıyordu. Mümkün değildi. Yapamazdı.
Okyanus havasını içine çekti, eklerlerinin gevşediğini hissetti. Günlerdir içindeki düşüncelerden düğümlenen kafası rahatladı. En son ne zaman nefes alabilmişti. Hayatını alt üst eden bu durumlar kontrolünde değildi ama kendi öz kontrolü elindeydi. Karayiplerin bu bölgesine onu getiren delilik, kâbus gibi üstüne çökmüş ve hemen bir bilet alıp, farklı bir isimle korumalarını ekmişti. Gülümsedi. Kai'de zaman zaman saray personeline bu oyunları yapardı.
Korumasını, gizli bir buluşması varmış gibi ikna etmiş, o da yüzü kızararak onun kaçışına yataklık etmişti. Oysa gizli bir buluşma bir yana, aklına ilişki bile gelemiyordu. Üzerinde Harvard tişörtü ve güneş gözlükleri ile normal bir uçağa atlamış ve buraya gelmişti. Tek problemi Kai'den gelen mesaj oldu. Ona yanıt olarak, iyi olduğunu ve düşünmek istediğini yazmıştı. Kai'nin sert ve tavizsiz yanıtı karşısında telefonu kapatmak zorunda kalmıştı. Ağabeyi istese onu bulurdu ama yapmayacağını biliyordu. İsyan ettiğinde kraliyete neye mal olduğunu biliyordu bu yüzden Baekhyun'un kanatlarını kırpmaya cesaret edemezdi.
Kendisi de; araba kazasında ölen ağabeyi Tao'nun yerine kral olmak zorunda kalınca, çok büyük bir özveriyle New York taki yaşantısmı bırakmıştı. Baekhyun'a da kafasını toplayabilme zamanını ve fırsatını tanırdı.
"Menü ister misin?" dedi barmen.
"Lütfen,"
Onu izleyen bir magazinci yoktu sadece koruması Onew, on adım ileriden onu izliyordu. Üzerinde kot pantolonuyla başka kimsenin onu tanımasma imkân yoktu. Kyungsoo bir süre ona eşlik edemeyeceği için yemeğini sahilde yiyebilirdi." Kalamarın harika olduğunu duydum."
Etkileyici ve derin ses yanındaki uzun tabureye oturan adamdan geldi.Baekhyun dondu, nefesi boğazında sıkıştı. Bu olamazdı. Bu Camelia aksanı, bu baskın ses tonu yalnızca bir kişiye ait olabilirdi.
Bütün kasları gerildi. Onun kokusunu alınca, kalp atışları hızlandı. Ayak parmakları bile kaçmak için büküldü ama asla korkak bir insan değildi. Bu yüzden kafasını kaldırıp Camelia kralının yüzüne baktı. Uzun boylu ve kaslı vücuduyla oturduğu bar taburesi yokmuş gibi görünüyordu. Çok etkileyici ve baskındı. Fakat erkeksi gücü öylesine kontrollüydü ki, kendi babasının zalimliğine benzemiyordu. Hatta bir zamanlar Baekhyun onun farklı olduğuna bile inanmıştı.Park Chanyeol, eliyle barmene işaret etti. Oysa zaten bütün bar ona bakıyordu. "En eski konyağınızdan," dedi kral.
" Diavole."
Baekhyun'un midesi kasıldı. Bu tepkiyi yalnız o söz konusu olunca veriyordu. Onu en son Akathinia nın bağımsızlık balosunda, resmi üniforması ile görmüştü. Çok etkileyiciydi ama şimdi burada üzerinde kot pantolonu ve tişörtüyle bile, doğanın mükemmel bir ürünü gibi yakışıklıydı. Uzun ve güçlü parmakları dikkatini çekti. Ölümcül bir silah gibi; birinin boynunu kırabilirdi. Zaten aynı kolaylıkla Baekhyun'un on sekiz yaşındaki kalbini avucunda ezmişti.
İnsanlar o becerikli ellerle baştan çıkmak için sıraya girerdi. Baekhyun bilmiyordu çünkü Chanyeol; onu çok zalim biçimde reddetmişti.
Baekhyun ondan etkilenmemek için dudağını dişledi. Chanyeol, onu kötü bir rüyadan uyandıktan sonra rahatlatmak amacı ile o tek yumuşak yeri olan hassas dudakları ile öpmüştü. Onu bütün masumiyet savunmasından sıyırmış, ona gerçek ateşin ne olduğunu göstermiş ve genç oğlanın hayalleriyle alay etmişti.
Ondan nefret ediyordu.
Chanyeol onu seyrediyor ve dikkatle onun tepkilerini inceliyordu.
"Miras aldığın o haydut ordusunu idare etmek için evinde olman gerekmiyor mu? Yoksa uçağının benzini mi bitti?"Chanyeol'ün dudağı kıvrıldı. "Neden burada olduğumu biliyorsun."
Baekhyun kadehini koydu. "Bence geri dönebilirsin. Kai'ye yanıtımı verdim. Yüz milyar Avro ile gelsen bile seninle evlenmem. "
Time bomps ve diğer adını unuttuğum hikaye bitince başlayacak. Kitap iki ayrı ülkenin prensini ve kralını içeriyor. Mini bir hikaye