Baekhyun günün geri kalan zamaninda konuk listesini inceledi. Gerekli isimleri ezberledi. Neyse ki hafızası çok iyiydi. S, harfine gelince gözleri açıldı. Sooyeon katılıyor muydu? General Minseok'un yandaşlarından Kaptan Leo'nun davetlisiydi. Tao'nun uğruna hayatını kaybettiği kadın.
Nişanlısının muhtemelen beraber yatağa girdiği...
Nabzı kulaklarında atmaya başladı. Chanyeol'ün bahsetmediği unuttuğu önemsiz detay.+
"Geç kaldık, ekselansları."
Chanyeol girişte Baekhyun'u beklerken durumun farkındaydı. Kalabalığın kral ve gelecekteki eşini görmek için sabırsızlandığı iletilmişti. Küresel medya da sabırsızca onları bekliyordu. Kameralar hazırdı. Chanyeol, hayatının en önemli konuşmalarından birini yapacağını ve bu arada misafirler gelmeden halkı ve medyayı selamlaması gerektiğini düşünüyordu.
Geciken bir prens, sadece protestolara yol açardı. Merdivenlerdeki mavi renk gözünü aldı ve geleceğin kralın eşi belirdi. Safir renkli takımıyla dikkatle merdivenlerden iniyordu. Yüzünün ifadesi, kararlı çenesi ve masmavi gözleri, Chanyeol'ün nefesini kesti. İstilaya hazır gibiydi. Bunu bedeninin bütün inatçı hücrelerinde okuyordu.
Baekhyun tam bir güç timsaliydi. Chanyeol, hiç bu kadar seksi bir şey gördüğünü hatırlamıyordu.
Derin bir nefes aldı ve gördüğünün tadını çıkarmaya başladı. Takım elbisesi gözleriyle müthiş uyum sağlamış ve vücudunu sarmıştı. Onun tarafından ilk kez buyulenmiyordu.
Baekhyun içerideyse, her şey soluyordu.Prens son basamakta durdu, Chanyeol'e bakıyordu. Chanyeol, ona olan beğenisini gizlemek için bir şey yapmayınca, Baekhyun şaşırdı. Aralarındaki hava elektriklendi. Chanyeol onun bir hareket yapmasını bekledi. Baekhyun çenesini indirdi ve gözlerine o bilindik mesafeli ifadeyi yerleştirdi.
"Geciktiğim için özür dilerim. Saçlarim bir türlü istediğim gibi olmadı."Chanyeol o mükemmel buklelere baktı. "Her şey yerli yerinde." Dedi.
"Şimdi öyle," dedi Baekhyun ve içeriyi işaret etti. "Binlercesi içeride. Pencereden gördüm."
"Hazır mısın?"
Baekhyun başıyla onayladı. Chanyeol'ün uzattığı koluna girince, Baekhyun bir an elektrik çarptığını sandı. Chanyeol parmaklarını onunkilere doladı. Dudaklarını kulağına yaklaştırdı. "Çok güzel görünüyorsun ama takımın neden bu kadar dar?"
Baekhyun dudağını kıvırdı. "İnsanları biraz sarsmak gerekir diye düşündüm."
Kameraların flaşları yanmaya başladı. Kalabalıktan bir uğultu yükseldi. Chanyeol'ün sırtı ürperdi. Babasının taht giyme törenindeki gibi bir kalabalık vardı ve basın dünyaya kraliyetin gücünü yansıtmak için oradaydı. İnsanlar sessizce konuşmuşlardı. Burada ise her şey kendiliğinden oluyordu. Kimse gelmeye zorlanmamıştı ama bütün kaleye paralel bulvarlar dolmuştu. Hem seçimi, hem de Baekhyun'u onayladıkları belliydi. Ülkede umut yeşermeye başlamıştı.
Yıllardır içine gömdüğü umut yeşerirken, babasından kalan karanlık taraf da ürkütüyordu. İnsanlarm güvenini elinde tutarsa, bu ülkeyi yeniden inşa edebilirdi. Bütün yanlışları düzeltebilirdi.Baekhyun onun elini sıktı. Ona baktı ve o gözlerdeki cesaret veren ifadeyi gördü. "Devam et. Anı yaşa."
Öne çıkıp halkı selamladılar. Basın açlıkla bekliyordu. Basamaklarda yerlerini almadan önce iki aile yan yana resim çektirdiler ve ilk limuzin geldi. Kırılgan görünüşlü Kral Byun, kraliçe'nin yanındaydı. Kai arkalarında duruyordu. Tiffany ve kocası yanyanaydı.
O ise yalnızdı ve yanında duran Baekhyun'un varlığını fark etti. Tanıdığı en güçlü adamdı. Özgüvenli ve rahattı. Her misafiri zarafetle karşılaması Chanyeol'ü çok etkiledi. Herkesle ayrı ayrı ve samimiyetle ilgileniyordu. Bu kraliyet ailesinden gelen bir beceriydi ama Baekhyun' da daha da derindi.