Baekhyun'un boğazı düğümlendi. "Bunu hatırlatman sence nazik bir davranış mı?"
"Hayır." Diye karşı çıktı Chanyeol. "Seni dışarı atan bendim. Tao'nun kardeşiydin, Baekhyun. On sekizindeydin. Ben bir diktatörün oğluydum."
"Beni koyduğun durumu bilerek seni öpmem tam bir aptallıktı."
" Orada bırakmak istedim ama sen hayır yanıtını kabul etmedin. Bazen acımasız davranmak daha akıllıcadır."
Baekhyun'un safir gözleri parladı. "O zaman acıma nedeniyle de öpmemeliydin."
"Aramızdaki şeyin bundan çok daha karmaşık olduğunu biliyorsun."
O zamanlar, Kai'nin de devam ettiği Harvard hukuk fakültesine kabul edildiği halde ailesi onu göndermeyi reddedince yıkılmıştı. Hayali sönmüştü. Chanyeol'de aralarında oluşan o müthiş çekime hazırlıklı değildi. "Sana sahip olmamı mı tercih ederdin?" dedi Chanyeol, Baekhyun'un gözlerine bakıyordu. "Senin değerli bir parçanı aldıktan sonra, kalbini kırıp mı gitseydim."
" Hayır, " dedi Baekhyun sertçe.
" Bana iyilik yaptın ve şimdi ne kadar kalpsiz biri olduğunu ve seninle neden asla evlenmeyeceğimi daha iyi anladım. Bence konuşacak bir şey kalmadı."Chanyeol, pişmanlıkla onun yüzünü inceledi. Onu incitmişti. Baekhyun hızla kalktı.
"Anlaşmamızı mı bozuyor musun?" diye gürledi Chanyeol." Anlaşmamız seni dinlemem içindi."
Chanyeol kalkıp kaldığı yerin kartını, Baekhyun'un kot pantolonunun cebine soktu. Baekhyun irkildi. "Benden nefret ettiğin için hemen karara varma, Baekhyun. İnançların doğrultusunda karar ver. Eğer ordu kontrol edilmezse, geçen yıl bir Akathinia gemisini alıp başlattıkları işi, bitirebilirler. Çok kişi canından olur."
Baekhyun gerildi. Fırtınaya yakalanmış gibiydi.
" Seni tanıyorum, Baekhyun. Doğru kararı vereceğini biliyorum."
" Hayır, bilmiyorsun." Baekhyun başını salladı. Mavi gözleri duyguyla dolmuştu.
"Hakkımda hiç bir şey bilmiyorsun."*
Chanyeol onu tanıyamazdı çünkü şu anda o da kendisini tanıyamıyordu. Onun teklifini düşünmesi bile saçmaydı. Kyungsoo'nun villasının terasını arşınlarken, sinir içindeydi. Chanyeol ne cüretle buraya gelir ve kafasını bulandırabilirdi?
Barbados a kafasını toplamaya ve ne olmak istediğine karar vermeye gelmişti. Chanyeol ise gelmiş ve iki ülkenin yükünü omuzlarına bindirmişti. Eğer ordu durdurulmazsa, geçen yıl bir Akathinia gemisini alıp başlattıkları işi, bitirebilirler.
Baekhyun'un içi bulandı, buz gibi bir korkuyla sarsıldı.Geçen yıl, o geminin alınması sırasında beş kişi ölmüştü. Eğer Chanyeol, Camelia nın kontrolünü kaybederse, ordu gücü eline alır ve Akathinia büyük tehlike altında kalırdı. Ülkesini korumak için onunla evlenmek ve kendini görev icabı ona adamaksa, asla yapmamaya yemin ettiği bir şeydi. Terasın korkuluğuna yaslandı. Midesi düğümleniyordu. En azından Tao ile ilgili gerçeği öğrenmişti. Gerçi bu, uğruna ölüm yarışına girdikleri kızın neden özel olduğunu açıklamıyordu.-
Niye hayatını tehlikeye atmıştı ki? Ancak ona âşıksa...
Öfkesi kabardı. Âşık mıydı? Bundaki gizem onu rahatsız ediyordu? Ağabeyinin göğsüne yumruk atıp gerçeği ondan duymak istiyordu ama Tao orada değildi ve asla olmayacaktı. Gözlerine yaşlar doldu. Üzüntüye teslim olmayacaktı. Bir şekilde ağabeyinin üzüntüsünün üstesinden gelmişti.
Kyungsoo eve geldiğinde hala terası arşınlıyordu.
"Chanyeol burada ne arıyor? Nerdeyse gözleriyle seni yiyordu. Onunla sadece bir arkadaş olduğunuza etrafı zorlukla ikna ettim."Baekhyun'un tavsiyeye ihtiyacı vardı. "Onunla evlenmemi istiyor."
Kyungsoo'nun gözleri yuvalarından fırladı. "Evlenmeni mi?"
Kyungsoo'nun elindeki şarap kadehini aldı. "Politik bir evlilik. İyon denizindeki huzur ve demokrasi için ben sembolik bir anahtarım. Akathinia ve Carnelia nın iyileşebilmesi için bir yol."
"Suyun üzerinde yürümeni de bekleyecekler mi? "
Baekhyun gülümsedi. "Onunla evlilik güçlü bir birliktelik olur."
Kyungsoo inanmazcasına baktı. "Bir görev evliliği yapamazsın. Annen ne hale geldi hatırla. Neredeyse mahvoluyordu."
Anne ve babasının evlilikleri politik bir birleşme olabilirdi ama annesi, babasını sevmişti. Ama babası birini sevebilme yetisine sahip değildi. Ne karısını ne çocuklarını...
İlişkileri basını bile sarsarken, ailesini mahvetti.
"Chanyeol'ün, babasını destekleyen askeri cunta ile ilgili endişeleri var. Seçim yaparak anayasa destekli bir monarşi kurmayı planlıyor ama bunu gerçekleştiremeden askeriyenin idareyi ele almasından endişeleniyor."" Senin demokrasi simgesi olman bunu değiştirecek mi? Bunu gerçekten düşünüyor musun? " dedi Kyungsoo. Baekhyun yanıtlamayınca, ekledi.
"Gerçekleri konuşalım, Baek. Ona âşıktın. Onun için çıldırıyordun. Bu tarihin bir tekrarı değilse, ne?"" Çocukça bir şeydi. Bir anlamı yok."
Kyungsoo dudağını kıvırdı. "Bir yaz boyunca birbirinize baktınız. Kader gibiydi ve sen sonunda bir adım atmaya karar verdin. O da suratına kapıyı çarptı."
Baekhyun başını salladı. "Olmaması gerekiyordu. Çok karmaşıktı."
" Her erkeği onunla kıyasladığın gerçeği değişti mi? Seni o zaman da tanıyordum, şimdi de... O bara girdiğinde şok geçirdin ve hala öylesin."
" Kontrol edebilirim."
"Ya? Bir zamanlar güneş onunla doğar ve batar sanırdın. Kahramanındı. Kara sevda Chanyeol'e hissettiklerinin tam tanımıydı. "
Şimdi de onu halkına demokrasi getirecek bir kahraman yerine koyuyordu. Onun da kendisi gibi, acıyı ve yalnızlığı tanıdığını düşünüyordu. Ama bu gençliğinin verdiği bir yanılsamaydı. Anlaşılmak, sevilmek istemiş, onun nasıl biri olduğunu anlayamamıştı.
"Onun eksiklerini biliyorum. Hatalarını..." Dedi. Onu yanlış yönlendiren duyguları artık yoktu. "Aslında, uzun zamandır mutlu değilim, Soo. Bir kutunun içinde gibiyim ve nasıl çıkacağımı bilmiyorum. Hayatımdaki her şey ölçülü, mükemmel ama ben iyi hissetmiyorum. Bunu anlamaya çalışıyorum ama neden? ""Müthiş iler yapıyorsun. Anlamlı işler. Bu sana bir tatmin sağlamıyor mu?"
" Evet, ama benim değil. Sarayın dikte ettirdiği hayır işleri... Hep daha anlamlı bir görevim olduğunu düşünmüşümdür. İçimdeki güçle, dünya çapında değişiklik yapabileceğime inandım. Ama ne zaman uçmak için kanatlarımı açsam, gem vuruldum. Tao ve Kai, şanslarını denediler. Toparlamak için geride kalan bendim."
" Anlıyorum ama bu geri dönülmez bir şey, Baekhyun. Eşi olacaksın. Kontrol edemeyeceğin ince bir çizgide bulunacaksın. "
Ona yaşadığını hissettiren, bu meydan okumalar değil miydi? Bütün risklere rağmen... İstediği hep iz bırakmak olmamış mıydı?
Kyungsoo ile geç saatlere kadar konuştular. Sonunda Kyungsoo yatmaya karar verince, Baekhyun kendi başına kalıp uzun uzun düşündü. Chanyeol'ün ondan istediği şeyleri yapabilme yetisini sorgulamadı. Masumları korumak adına savaş alanında bile yürüyebilirdi. Birçok kabile lideri ile tanışmış ve birbirlerini mahvetme yerine barış içinde kalabilmelerini sağlamıştı. Korktuğu şey Chanyeol'dü.
Bir politik evlilikte onu piyon gibi kullanabilirdi. Bu gece, on yıl sonra da olsa, ona karşı bağışıklık kazanmadığını anlamıştı. Geçen yıl başkasıyla yaptığı berbat hatayı anımsatmıştı. Birçok erkekle çıkmış ama hiç birini yanına yaklaştıramamıştı. Sonunda Chanyeol gibi zor ve seçkin biri olan Minho'ya gözünü dikmiş ve belki onun sayesinde, Chanyeol'ün reddetmesinin acısını silebilir sanmıştı. Fakat Minho hem kalbini kırmış, hem de kardeşine âşık olarak onunla evlenmişti.
Dizlerine sarıldı. Yalnız kalmak kaderiydi. Aşk onun için ulaşılmazdı. Bu yüzden politik bir birliktelik en iyisiydi ama Chanyeol ile olunca... Onu mahvedebilecek birine kaderini bağlamak...
Eğer onun kendi üzerindeki etkisini kontrol edebilirse, farklı olurdu. Eğer Chanyeol ile evlenirse, ona olan hislerini çok derine gömmek zorundaydı. Böylece Chanyeol ona zarar veremezdi. Sorun, bunu yapabilecek miydi?