Baekhyun şarap kadehiyle oynayan kocasına baktı. Öylesine düşünceli görünüyordu ki, Baekhyun'un nefesi kesildi. Yemek boyunca, duygusal dikenler içine batmış, iştahını kapatmıştı. Sonunda çatal ve bıçağın bıraktı. Birkaç lokma yiyebilmeyi ancak başarmış kocası sonunda konuştu. "Sana demiştim, demeyecek misin?"
Baekhyun başını salladı. "Sen kendini yeterince cezalandırıyorsun."
Şarabını yudumladı."Kai'ye yemekten önce, fikrini sordum."
Dünyanın her yerinde otelleri vardı."Ne dedi?"
"Anahtar grupları anlattı. Hangilerini yanıma alacağım, hangilerini etkisizleştirmek için mahkemeye vermem gerektiğini izah etti. Karar verme sürecine onları da katmamı söyledi."
Tam Baekhyun'un dediği gibiydi.
" İyi tavsiye. Ama bu zaman alır. Senin hemen bir şey yapman gerekiyor. Seçimden önce halkın yönünü çevirmelisin."Chanyeol boş boş baktı. "Öyle bir şeyin olduğunu sanmıyorum. Ya şehir konseyleri?"
Baekhyun bu fikri, editörün yayınladığı o meşhur makaleden beri düşünüyordu. "Herkesi çağır ve fikirlerini söylesinler. Etkisi olan anahtar kişileri seçersin. Kai sana bir tavsiye kurulu yap, demiş. Seçimlerden önce pek bir şey değişmeyebilir ama en azından halk, vaatleri ve söyleyeceklerini dinler."
Chanyeol kuşkuyla baktı. "Bu iş hayvanat bahçesinde biter. Benden güneşi indirmemi isterler."
" Tutamayacağın sözler verme. İkna edilebileceğini göster."
Chanyeol bir süre sustu. "Olabilir," dedi sonunda.
"Onları anlayan ve açık bir lider olmak, planından geri dönmeyen bir lider imajından daha iyi."
"Evet. Anlayışlı bir lider olarak görünmek çok da kötü değil."
Chanyeol'ün gözleri kısıldı.
"İnsanlar kızmakta haklı. Bu hale gelmeden önce bir şey yapılmalıydı. Daha önce bir şey yapmalıydım."Sonunda kafasının içinden geçenleri biraz olsun anlamıştı.
"Babanın yanlışlarını düzeltip, ülkeyi bugünkü noktasına getirmek on yıl sürdü. Ülkeyi terk etmeden önce, politik durumun ne kadar kötü olduğunu söyleyen sendin. O yüzden kararını sorgulama.""Ne kadar zararı engelleyebileceğimi düşünmeden edemiyorum."
Baekhyun'un içi yandı. "Ama bu, senin problemini çözmez. Geçmişi, geçmişte bırakmalısın."
Chanyeol uzun süre sessiz kaldı. Başını kaldırdığında, gözlerinde bir sürü duygu ifadesi vardı. "Bu mümkün mü sence?"
"Evet," dedi Baekhyun.
" Ben yaptım sen de yapmalısın, Chanyeol. Haklı olduğunu ve baban gibi olmadığını ispatlamak için çok zaman harcıyorsun ama seni yönlendiren esas amacını kaybetmişsin. Halkın senden beklediği o şeyi..."Chanyeol dudaklarını sıktı. "Bazen kendimin çok uzağına kayıyorum. Babamdan çok şey almışım. "
Baekhyun, "Şehir konseyini topla. Kendini aç, herkese gerçekten kim olduğunu göster ve onların yanında olduğunu ispat et," dedi ve sesini yumuşattı.
"Nişanımızda o konuşmayı yapan adam için imza attım. O halkı için uğraşan adama... Ağaca tırmanarak yanıma gelen ve çok daha anlayışlı bir kral olacağını söyleyen Chanyeol'e..."Chanyeol bakışlarını kaçırdı, Şarabından bir yudum aldı.
"Neyi görmelerinden korkuyorsun?" Baekhyun'un sorusuyla irkildi.
"Benim neyi görmemden korkuyorsun, Chanyeol? Neden o gece kendini bana kapadın?"Chanyeol omzunu silkti. "Bunu anlamak bir psikologun bile en az bir yılını alır."
Baekhyun dudağını ısırdı. "Yani bu kadar, öyle mi? Görevin tamamlandı. Bir eş aldın. Etkisizleştirdin, bir kutuya koydun, varis gelsin diye çalışmaları başlattm. Bu ilişkiye ekstra bir çaba harcaman gerekmiyor yani?"
Chanyeol gerildi. "Öyle olmadığını biliyorsun."
"Nasılmış söylesene, Chanyeol."
" Çünkü hiç fikrim yok. Beraber çok iyiyiz," dedi Chanyeol, gözleri parladı. "İyi bir takımız. Sana emek harcıyorum. Hiç kimseye söylemediğim şeyleri sana anlattım. Ama senin de, ne zaman durup ne zaman bastırman gerektiğini öğrenmen gerekiyor."
"Yani oda ısınınca gitmen için mi? Ne dilediğine dikkat et, Baekhyun, bulacağın şeyi sevmeyebilirsin, Bu ne demek?"
"Çok fazla anlam yüklemişsin."
" Sanmıyorum," dedi Baekhyun ve gözlerini Chanyeol'e dikti.
" En başında sana güvenmemi istedin ben de yaptım. Şimdi sen de aynı kuralı uygulamalısın. Açılabilirsin. Bu evlilik bunu mümkün kılıyor çünkü eski kuralları bir kenara attık. Eğer bunu kaldıramayacağımı sanıyorsan, ben Baekhyun'un, delinin biri köşede beklerken, ülken için senin yanında yer alan kişi."Chanyeol uzun uzun baktı. "Kaldırabileceğini biliyorum, Baekhyun ama bu gece, o gece değil," dedi ve sandalyesinden kalktı.
Baekhyun yine onun uzaklaşmasını izledi. Yüreği yandı. Chanyeol'e uygulayabileceği birkaç çözüm sunabilmiş olmayı umuyordu. Ayağa kalktı ve yatak odasına gitti. Çünkü Kral söylenenleri hazmetmeliydi. Yatak odasını arşınlamaya başladı. Bir türlü sakinleşemiyordu. Chanyeol ile arasındaki mesafe sanki bu gece, misliyle çoğalmıştı. İçinde bulundukları bu durum korkuyla ürpermesine yol açıyordu. İlk anlaşmalarına sadık kalmalıydı.
Chanyeol'ün onu, gerçek bir ilişki içine girmeye ikna etmesine izin vermemeliydi. Çünkü tam da korktuğu şeyler oluyordu. Duygularının işe karışmasına izin vermişti ve Chanyeol kendini kapamıştı. Aynı Baekhyun'un babası gibi duygusuz biriydi. İçi kasıldı. O, ailesinin onu ve kardeşlerini zorladığı ve katlanmak zorunda oldukları resmi akşam yemekleri...
O uzun sessizlikler, annesinin incinmeleri, babasının ilgisizlikleri... Kai o yemeklerden kaçmak için her türlü bahaneye başvururdu.
Baekhyun daha fazla dayanamadı ve telefonu eline alarak Tiffany'i aradı.Önce son haberlerden, sonra dedikodulardan bahsettiler. Tiffany'nin organize ettiği, İu'nun sahne alacağı caz konserinden söz ettiler. Tiffany çok mutluydu. Baekhyun ise sohbet devam ettikçe sessizleşiyordu.
" İyi misin?" dedi Tiffany.Baekhyun yanaklarından süzülen yaşları sildi. "Tiff,"diye fısıldadı. "Kaygan kumlarda yürür gibiyim."