"Bu kadar zor olmamalıydı ya.."Cherry elindeki tahta spatulayı kenara bırakıp ellerini tezgaha yasladı. Yaklaşık yarım saattir pankek yapmaya çalışıyordu ama çok başarılı olduğu söylenemezdi. Bir kere malzemeleri bulmak için bile zorlanmıştı ve tavanın nerede olduğunu iki dakika aramıştı.
Mark hala uyuyordu ve amacı da o uyanmadan kahvaltıyı hazırlayıp onu uyandırmaktı. Ama bu gidişle Mark kendi uyanacak gibi gözüküyordu.
Pes etmeden tavadaki pankekleri ters çevirdi. Yanına koyduğu büyük tabağa bir tanesini attığında sonuçtan memnun bir şekilde gülümsedi. Demek ki oluyordu.
Dün bir randevuya çıkmışlardı ama uzun sürdüğü için anca gece ayrılabilmişlerdi. Mark'ta eve gitmeyip onda kalması konusunda ısrar etmişti. Sonucunda üstünde Mark'ın tişörtü ve bulabildikleri en küçük beden şortuyla, onunla uyumuştu ve şimdi de ikisine kahvaltı hazırlıyordu.
Olmaya devam eden pankekleri izlerken beline bir çift kolun dolanmasıyla irkildi. Zaten başka kimse olamayacağı için anında bedeni rahatlarken başını olabildiğince sola döndürüp ona baktı.
"Günaydın, ne zaman uyandın?" Cherry önüne dönüp bir pankeki daha ters çevirdi.
"Bunları yapabilecek kadar önce."
Mark kollarını sıkılaştırırken Cherry ocağın başında işine devam etti. Tavada bittikçe karışımdan yenisini döküyordu ve şekline de dikkat etmeye çalışıyordu. Şekilsiz olsun ya da kötü görünsün istemiyordu.
Mark onu sadece izlemekten sıkılmış olmalıydı ki dudaklarını boynuna bastırmıştı. Cherry refleks olarak omuzlarını kendine çekip güldü. Geldikleri nokta şaşırtıcıydı.
Mark'ın dudaklarını çekmemesiyle Cherry tavadaki son pankeki de tabağa aldı ve ocağı söndürdü. Onun kolları arasında önüne dönünce Mark'ta çekilmek zorunda kalmıştı. Cherry ona gülümseyip tek eliyle yüzünü tutarak kendine çekti.
Küçük bir öpücükle geri çekilirken amacı masayı hazırlamak için sıyrılmaktı. Ama Mark belindeki kolları ile onu aniden kendine çekmiş ve birkaç saniye Cherry'nin yüzüne baktıktan sonra tekrar dudaklarını birleştirmişti. Cherry afallasa da hızlı toparlayıp kollarını boynuna sardı.
Öpüşüne karşılık verirken gülümsemekten kendini alamadı ama ayrılmaları gerektiğinin de farkındaydı. İkisinin de işleri vardı ve şimdi bırakmazlarsa kahvaltı faslını atlamak zorunda kalacaklardı. Yine de bulundukları an o kadar büyüleyiciydi ki ikisinin de ayrılmak istemediği açıktı.
Mark nefes alabilmeleri için ayrıldığında birkaç adım attı. Cherry mutfak tezgahına yaslanmıştı. Mark küçük bir hareketle onu kaldırıp tezgaha oturttu. Ellerini onun iki yanından tezgaha yaslarken gözlerine baktı.
Tam o sırada çalan telefon sesiyle ikisinin de odağı bozuldu. Cherry buna büyük oranda memnun olmuştu. Ondan ayrılmak istemiyordu elbette, ama geç kalacaklardı.
"Sonra." Yanağına küçük bir öpücük kondurup telefonuna ilerledi. Mark'ta gülümseyip masaya koyacaklarını çıkarmaya başladı. Cherry salonda telefonla konuşurken o masayı hazırlıyordu.
Masayı hazırlayıp sohbet ederek kahvaltılarını yaptılar. Zaten çok vakitleri olmadığı için hızlıca bir şeyler yiyip kalkmışlardı. Cherry üstünü değiştirmeye gitmiş, Mark'ta o sırada masayı toplamıştı.
İkisi de derslerine gideceklerdi. Cherry önce eve geçecekti ama Mark'ın sonrasında kafeye gidip gitmeyeceğinden emin değildi. Dün giydiği toz pembe elbisesini tekrar giyerken bunun gibi bir kıyafetle sokakta yürümenin ne kadar komik olacağını düşündü.
Çantasını da alıp aşağı indiğinde Mark açık olan televizyonu kapatmış ve ortalığı toplamıştı. Cherry aşağıda bıraktığı çantasını alırken Mark telefonunu alıp durdu. Cherry izlendiğini hissederek kapının önünde duran Mark'a doğru döndü.
Hala kendisine baktığını görünce gülüp elinin tersiyle koluna vurdu. Onun vurmasıyla Mark'ta gülmüş ve kapıyı onun için açmıştı. Gerçekten önceden o kadar kendini geri planda tutuyordu ki bir ilişkinin içinde böyle biri olacağını tahmin bile edemezdi.
Birlikte metroya binip ayakta yolculuk yapmanın birkaç zorluğunu yaşadıktan sonra Mark önce Cherry'i evine bırakmış, ordan da dersine yetişmek için ayrılmıştı. Cherry duş alacak, üstünü değiştirecek ve öyle gidecekti.
•••
Mark oflayarak kafenin kapısını açıp içeri girdi. Sabahı saymazsa onun için yorucu bir gün olmuştu. Derslerden de iyice sıkılmaya başlamıştı. Yandan asmalı çantasını arka odaya doğru giderken boynundan çıkarıyordu. Ağırlığını hissettirmeye başlamıştı yolda.
"Mark! Önemli bir şey-"
Kafenin sahibi ona doğru gelirken Mark tek parmağını kaldırıp beklemesini işaret etti. Çantasını koyup önlüğünü giydikten sonra konuşabilirlerdi. Adamın yüzünden söyleyeceklerinin önemli olduğu anlaşılıyordu ama bir dakika bekleyebilirdi.
Mark kapıyı ittirip çalışanların odasına girdi ve çantasını koltuğa fırlattı. Odanın içinde çok küçük bir bölüm daha vardı ve kapısı yoktu. Perde genelde kapalı olurdu ama bu sefer odayı ve orayı da aydınlatacak kadar açılmıştı.
Perdeye bakmayı kesip önlüğünü almak için askıya doğru dönmüştü ki onu gördü. Kelimenin tam anlamıyla donup kalırken beklenmedik misafiri o bölümün önündeki koltukta oturuyordu. Onu görmesiyle ayağa kalktı.
"Daeun?"
ba dum tıs

ŞİMDİ OKUDUĞUN
netflix teen movie?
Fanfiction"Sarışın baristanın teki için haftada bir şarap alışkanlığımı nasıl 'her gün kahve' alışkanlığına dönüştürdüm ben? Bu ben değilim ki!" Cherry söylediklerine zıt olacak şekilde kahveyi dudaklarına götürüp mutfak kısmına göz attığında bunun artık bi...