exciting

278 36 37
                                        


"Nereye gidiyorsun?"

Cherry yakalanmış gibi rujunu indirip hızlıca sağa döndü. Yüzünde aptal bir gülümseme vardı ve kendini ele veriyordu. Hazırlanıyor gibi görünmemeliydi.

"Hiç." Hyemin onu süzerek yanından geçerken fazla üstelemedi.

Cherry tuttuğu nefesini bırakıp kapının yakınında bulunan aynaya geri döndü. Annesinin yardımlarıyla öğrenci evleri öğrenci evi gibi görünmüyordu. Oldukça güzel döşenmişti ve çıkışa yakın duran bu ayna hepsinin favorisiydi. Kombin fotoğrafı çekmeye de birebirdi.

Birkaç gündür aklından çıkaramadığı kafedeki çocuğun yanına gidiyordu. Kendini hatırlatması gerektiğini hissetmişti. O unutamıyorsa, unutulmak da istemiyordu. Güzel görünmeliydi.

Rujunu küçük çantasına atıp kapıya ilerledi. Hafif topuklu siyah botlarını giyerken kolundan düşüp duran çantasına sinirlenmemeye çalıştı. Güzel ve pozitif bir gündü, küçük bir çantaya sinirlenemezdi.

Evden çıkıp ilerlerken montuna sarıldı. İlkbahar geliyordu ama hava hala çok soğuktu. Cherry tam da mevsimlere kanıp ince giyebilecek bir tipti. Çantasını düzeltip kafeye gittiğinde ne yapacağını düşündü.

Orda olmama ihtimalini düşünmek istemiyordu çünkü bu, Hyemin'i arayıp iğrenç bir oyunculukla kafeden geri çıkmaya çalışması demekti. Eğer oradaysa da, geçen ki gibi göz göze gelmeye çalışırdı. Sohbet ortamı için erken gibi hissediyordu.

Yarısını düşünerek geçirdiği yoldan sonra kafeye ayak basmak bütün bedenine sıcak hava dalgasının çarpmasına sebep olmuştu. Bir saniye durup etrafa baktıktan sonra ilerledi. Küçük bir sıra vardı ki bu işine gelirdi, baristasının burada olup olmadığını görmeye ihtiyacı vardı. Zaman kazanmıştı.

Kafenin arkasına açılan kapıdan gelen sarı saçlı çocuğu görünce gülümsedi. Günü şimdi güzelleşmişti. Yüzündeki aptal sırıtışı silerek bakışlarını üstünde gezdirdi. Bu sırada sıra ilerliyordu.

Gözleri buluştuğunda Mark kaşlarını kaldırdı. Biliyordu, tanıyacağını biliyordu. İçinde ki küçük bir kızın heyecanını bastıramazken bunu dışa yansıtmayarak çok hafifçe başını eğip gülümsedi. O da hatırladığını göstermişti.

Sıra ona gelirken göz ucuyla Mark'ın elindekileri aceleyle tezgaha bırakıp kasaya geçtiğini gördü. Aşırı derecede tatlılığına gülmek istiyordu ama bu kadar çabuk gardını indirmek istemedi.

"Hoşgel-" Başını kaldırıp sıranın Cherry'e geldiğini görünce tekrar başını indirdi.

"Hoşgeldin," Cherry resmi konuşmayı bırakması ve ilk adımı atmasına içinden çığlıklar atarken yüzündeki şaşırmış ve gülümseyen ifadeyi saklamaya lüzum görmedi.

Arkada duvardaki kahve ve fiyatlarının yazılı olduğu menüye göz gezdirdi. Kahve de geldiğine değecek bir şey olmalıydı.

"Caramel Macchiato?" Cherry onun önerisiyle bir saniyeliğine bir hafta öncesine gidip geldi.

Başını salladı sadece, ödemeyi yaparken bu kahveyi ilk defa geçen geldiğinde içmesini ama baristanın onun favorisi olduğunu düşünmesini analiz etti. Olabilirdi, bundan sonra favorisi buydu.

Kenara geçip kahvesinin hazır olmasını bekleyen insanların arasına karıştı. O sırada Mark mutfak kısmından çıkınca ilk defa yan yana gelmişlerdi. Kısa bir süreliğine göz göze geldikten sonra Mark'ın arka tarafa gitmesiyle atmosfer bozuldu. O gidince çekim kayboluyordu.

Kahvesinin hazır olduğunu bir başka baristanın adını bağırmasıyla anlamıştı. İlerleyip kahveyi alırken teşekkür etti. Elleri kahvenin sıcaklığıyla ısınırken nereye otursa iletişimi kaybetmeyeceğini düşünüyordu. Amacı kendini kaptırmak değildi, sadece eğleniyordu.

Çok düşünmeden içerideki masalardan birine oturdu. Kahvesinden bir yudum aldığı anda kapıdan giren iki bedenle neredeyse boğuluyordu. Bozuntuya vermeden kahveyi masaya geri koydu ve büyümüş gözleriyle iki arkadaşına baktı. Böyle bir şey beklemiyordu.

Hyemin ve Luna'da aynı şekilde ona bakarlarken Cherry basıldığı için iyi hissetmiyordu. Bunu planlamamıştı işte. İkisi de masaya gelip planlamış gibi birer sandalyeye oturduğunda Cherry'e sorgulayan bakışlar atıyorlardı.

Cherry bir şey yokmuş gibi davransa sonuçların ne olacağını düşündü o birkaç saniyede. İkisi de bir şeylerin döndüğüne emin olmalılardı ve onları ayakta uyutamazdı. Donghyuck ve Jungwoo olsa bu kadar zor olmazdı. Pes edip omuzlarını düşürdü.

"Of iyi be, şu sarışına geldim. Ne yapayım," Hyemin kollarını birleştirip arkasına yaslandı. Tek elinin tersiyle Luna'nın koluna vurduğunda o da aynısını yaptı.

"Ben demiştim."

"Aşık oldum demedi, para falan veremem."

"Aşık olmuş ki buraya gelmiş vereceksin o parayı." Cherry işaret parmağını sertçe dudağına götürüp onları susturmayı denedi. Mark söylenenleri duyarsa gerçekten hoş olmazdı. Kendisi neden bahsedildiğini anlayabiliyorsa o da anlayabilirdi.

"Aşık değilim sadece," Durup mutfak tarafına baktı. Bu sefer arkası dönüktü.

"Sadece beni heyecanlandırıyor." Mark o an arkasını dönünce yine göz göze geldiler ve Cherry için bir kere daha etrafındaki herkes yok oldu. Tam o an için kafasında, ana karakterler göz göze geldiğinde dizilerde, sosyal medyada çalan şarkılardan çalıyordu.

Bütün bunlar birer yeni başlangıç gibi geliyordu ona. Yeni başlangıçlar güzel olurdu, heyecan vericilerdi. Aynı Mark gibi.


netflix teen movie?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin