flashback
"Bu sadece kendine yaptığın bir kötülük değil, bu hepimize yaptığın bir kötülük. Bunu bize yapma."
Mark berbat hissediyordu. Ne kadar berbat hissedebilirse o kadar berbat hissediyordu. Çünkü bunu en yakın arkadaşına nasıl açıklaycağını bilmiyordu. Sıkıntıyla kaşlarını çattı.
"Daeun lütfen, ağlayarak beni daha kötü hissettiriyorsun. Hiçbir zaman arkadaşımın hoşlandığı kızdan daha fazla bir şey olmadın benim için."
Bu ortamdan kurtulmak istiyordu. Kafenin girişinde oldukları için Tae her an her yerden çıkabilir, daha da tehlikelisi bu sohbeti duyup her şeyi yanlış anlayabilirdi.
"Onun benden hoşlanıyor olması benim sana hislerimin önüne neden geçiyor Mark? Kabul etmeyebilirsin ama senden hoşlanmam hiçbir zaman benim suçum olmayacak."
Mark endişeli bir şekilde etrafına bakınıp ofladı. Daeun'u da üzmek istemiyordu, iyi biri olduğunu biliyordu ve şu an kendisinden anlayış beklediğini de biliyordu. Derin bir nefes aldı.
"Anlıyorum, ama Tae duyarsa üzülecek. Ona bundan bahsetme, reddedeceksen bile lütfen benim yüzümden olduğunu söyleme."
Konuşmanın başını duymayan ama sonlarına kulak misafiri olan Tae, onların görmediği bir yerde yumruk yaptığı elini daha da fazla sıkarak merdivenlerin başında kapıyı çarpıp içeri girdi. Kafedeki herkes ani sesten irkilse de umursamadan dolu gözleriyle arka odaya geçti.
En yakın arkadaşının, belki de sevgilisi olmak üzere olan kızla olan ve hiç duymak istemediği konuşmasını dinlemişti. Bu anı nasıl atlatacaktı bilmiyordu. Şimdi her konuda Mark'tan yetersiz hissetmekten kendini alamayacaktı.
Yumruk yaptığı elinin yanını hırsla duvara vurdu. Her şey güzel gitmeliydi, her şey güzel gidiyordu da, az önceye kadar. Hırsla kapıya döndü. Şimdi halletmezlerse bu konu uzayacaktı ve o şimdi yüzlerine vurmak istiyordu.
Diğer tarafta Mark hala Daeun'u kırmadan geri göndermeye çalışıyordu. Tae'nin duyup yanlış anlamasından çok korkuyordu. Arkadaşının kalbi bir şekilde kırılacaktı, ama sebebi olmayı hiç istemezdi.
"Daeun, bu konuşmayı burada bitirelim ve bir daha hiç açmayalım. Sorunun sadece Tae olmadığını anlamalısın, sana karşı öyle hissetmiyorum. Tae'yi reddedeceksen de lütfen beni sebep gösterme."
Daeun yenilmiş bir şekilde başını salladı. Kendi içinde çok çatışarak gelmişti buraya, onun için bir sıkıntı olmasa da Mark'ı, Mark'ın Tae ile olan arkadaşlığını sıkıntıya sokacağını bile bile.
Sadece bir kez olsun sarılmak istedi. İlk ve son kez. Bunun uyarısını vermek ister gibi kollarını açtı. Mark etrafına bakınmaktan kendini alıp ona baktı. Tae'yle sevgili olacaklarını düşündüğü için üçü çok buluşmuştu. Daeun iyi biriydi, Tae'yle anlaştığı kadar bu zamana kadar arkadaş olarak Mark'la da çok iyi anlaşmışlardı.
Mark en azından bunu geri çevirmenin ayıp olacağını düşündü. Derin bir nefes aldı ve verdi. İlerleyip kollarını etrafına sardı. Neredeyse iki saniye sonra ayrıldığında şimdiden bunun için kötü hissetmeye başlamıştı. Daeun yüzündeki buruk gülümsemeyle ondan ayrılıp arkaya bir iki adım attı.
Tae konuşmak için geldiği kapıda yine ve yine hiç beklemediği bir manzarayla karşılaşmıştı. Sinirliydi, hayal kırıklığına uğramıştı ve en önemlisi ikisinden de bunu beklemezdi.
Önceki konuşmayı yanlış anladığı umuduyla geri dönmüştü yanlarına, biri en yakın arkadaşı biri neredeyse sevgilisiydi. Onları öylece bir kenara atmak zor olacaktı, onlara inanmak istemişti ama gördüğü bu son görüntü bütün yapboz parçalarının yerine oturmasını sağlamıştı.
Ağlamaktan ve ağlanılmasından nefret ederdi ama işte burada, durmuş Euno'nun gidişini ve onunla birlikte gidişini izleyen Mark'a bakarken istemsiz göz yaşı döküyordu. Sinirdendi, bu kendini avutmak için söylediği bir şey değildi. Kendini inandırmıyordu, gerçekten sinirden ağlıyordu ilk defa.
Tırnaklarını avcuna batırdığı yumruklarıyla az önce çıktığı odaya girdi. Bir o tarafa bir bu tarafa yürürken Mark'ı bekliyordu. Artık dinleyecek bir şey kalmamıştı ama duyduğunu öğrenmesini istiyordu.
Mark birkaç dakika bekleyip ilerledi. Tae'nin tezgahın arkasında olması gerekiyordu, onu orada görememek içine kurt düşürdü. İlerleyip çalışan odasına girdi, Tae'yi orada görünce yavaşça kapıyı kapattı.
"Ne yapıyorsun, sıra oluşmak üzere."
Tae'nin aniden başını çevirip ona bakmasıyla devam etmedi. Az önce yaşananları duymuş olma ihtimaliyle kalp ritmi değişirken ifadesini okumaya çalıştı.
Tae hızla yakasına yapıştığında bir şeyler için çok geç olduğunu anlaması uzun sürmedi. Odaya girdiği andan itibaren on beş saniye bile geçmemişti.
Tae, çattığı kaşlarıyla ve neredeyse nefretle bakarken Mark onu durdurmak adına hiçbir şey yapmıyordu. Haklı olduğunu biliyor ve konuşmak için fırsat kolluyordu.
"Sana en yakın arkadaşım diyordum. Neden?"
Mark ağzını açamadan yakasından ellerini onu iterek çekti. Mark sarsılsa da dengesini toplamayı başardı ve ona baktı. Gerçekten sinirli gözüküyordu ama sandığı şeyin doğru olmadığını Mark bildiği için içi rahattı.
"Önce beni dinle. Bir bok yok ortada, öfkene hakim ol."
"Tae, böyle olmasını hiç istemezdim. O kızla mutlu olman için elimden geleni yaptım. Neden böyle bir şey yapayım? Mantıklı düşün."
Tae asla hiçbirine cevap vermiyor odada bir oraya bir buraya yürüyüp duruyordu. Mark sinirlendiğini hissetti, yanlış hiçbir şey yapmamıştı.
"Dur artık geri zekalı. Çok istiyorsan git sorununu düzgünce Daeun'la çöz. Benim bir payım yok bile."
Tae aniden durup ona döndü. Yüzünden hala aynı nefret ve hırs okunuyordu. Sakinleşmişti ama hala ona nefretle bakıyordu. İki yıllık arkadaşlığın üzerine ona hiç inanmaması Mark'ı hayal kırıklığına uğratmıştı.
"Bunu sana öyle bir zamanda hatırlatacağım ki, pişman olacaksın Mark. Bugün bana deneyimlemesi berbat bir ders verdin." Kapıyı açıp çıktı. Kapı arkasından büyük bir gürültü ile kapanırken Mark yüzünü sıvazladı.
Bu noktadan sonra işler nasıl ilerleyecekti bilmiyordu. Arkadaşlığını düzeltebilir miydi bilmiyordu ama Tae'nin asla onu dinlememesi sinirlendirmişti.
Daeun'la yüzleşeceğini ve sonucunda üzüleceğini biliyordu ama artık yapacak bir şey kalmamıştı. Yanlış bir şey yapmamıştı ve bu durumun düzeleceğini, sadece zaman alacağını biliyordu.
Önlüğünü alıp taktı ve kapıyı açıp tegzhahın arkasına ilerledi. Bekleyen birkaç kişi vardı ve şimdi Tae'nin açığını da kapatması gerekiyordu.
and oop- tae'nin kuyruk acısını anladık arkadaşlar düşünceleriniz neler

ŞİMDİ OKUDUĞUN
netflix teen movie?
Fanfiction"Sarışın baristanın teki için haftada bir şarap alışkanlığımı nasıl 'her gün kahve' alışkanlığına dönüştürdüm ben? Bu ben değilim ki!" Cherry söylediklerine zıt olacak şekilde kahveyi dudaklarına götürüp mutfak kısmına göz attığında bunun artık bi...