Cherry aynanın karşısına geçip siyah kot eteğini düzeltti. Üstündeki siyah cropu ve kısa, ince ve mavi gömleğiyle oldukça spor durduğunu düşünüyordu. Saçlarını düzeltmek adına kafasını eğip geri kaldırdığında görüntüsünden memnun kaldı.Tae'den aldığı bir mesajla kafeye gidiyordu. Mark'ın şarjının bittiğini, yoğun çalıştığını ve ondan haber vermesi için rica ettiğini söylüyordu. Bu çok inandırıcı değildi ve aniden böyle bir mesaj almak onu zaten şüphelendirmişti.
Hemen ardından kafeye gelip gelemeyeceğini sormuş, Mark'tan dolayı sık sık birbirlerini göreceklerinden aralarını düzeltmek istediğini belirtmişti. Cherry biraz üzerinde düşündükten sonra mantıklı gelmişti. Mark'ı da görmüş olurdu, bugün hiç konuşamamışlardı.
Çantasını yatağının üzerinden alıp odasından çıktı. Evde farklı yerlere dağılmış olan kızlara bağırarak haber verip evden de çıktı.
Çok da kısa sayılmayacak bir yol yürüdükten sonra kafeye varmıştı. Buraya her gelişinde ilk gelişlerindeki gibi heyecanlanmasına engel olamıyordu. Artık sevgilisiydi ama hala ilk gün ki heyecanı taşıyordu kalbinde. Gülümseyerek kapıyı açtı.
Birkaç saniye durup etrafına baktı. Tae'yi tezgahın arkasında görebiliyordu ama Mark ortalıkta görünmüyordu. Sağa sola başını uzatıp kısacık onu arasa da bulamadı. Birkaç adım attı.
"Hoşgeldin, gelsene buraya." Tae'nin sesiyle gözlerini zorla etraftan ayırıp ona döndü ve oraya ilerledi.
"Mark..?"
"Senin geleceğini söyleyemedim yoğunluktan, markete göndermişler. Gelir birazdan."
Cherry ona başını salladı. Tezgahın arkasına geçip oradaki bir sandalyeye oturdu. Tae'de masalardan birinden sandalye çekip tam karşısına oturdu. Cherry onun amacının ne olduğunu hala bilmiyordu ama buraya iyimser şekilde gelmişti ve devam etmeliydi.
On dakikadır havadan sudan, üniversitelerinden ve derslerinden konuşmuşlardı. Cherry şu an için tehdit yayan bir şey görmemişti ama gözleri arada bir Mark'ı arıyordu.
"Ee var mı hayatında birileri peki?" Cherry'nin sorusuyla Tae gülümsedi. İşte istediği yere gelmişti.
"Vardı." İkisine az önce hazırladığı kahvesindeki pipetle bir yudum alırken geçmiş zaman kipi kullandığını fark etmesini bekledi.
"Vardı mı?" Tae başını salladı.
"Mark onu benden alana kadar vardı en azından." Bunu dertleşirmiş gibi söylemişti, çok doğal bir şeymiş gibi. Sonra üstün rol yeteneğiyle aniden ağzını kapattı iki eliyle. Söylememesi gereken bir şeymiş gibi.
Cherry ise bu cümle üzerine elinde tuttuğu kahvesini yavaşça yanlarındaki tezgaha koydu. Anlamamıştı.
"Anlamadım?"
"Bunu sana Mark anlatsa-"
"Tae zırvalamayı kes. Ne diyorsun?" Tae içten içe gülümseme isteğini bastırırken dışından oldukça isteksiz görünmeyi başardı. O da kahvesini onunkinden uzağa,tezgaha koydu.
"Bir kız vardı, Daeun. O zamanlar biraz daha çocuktuk ama Mark onunla benim sayemde tanıştı. Hazır olduğumda çıkma teklifi edeceğimi biliyordu."
Durup Cherry'nin tepkisini ölçtü. Oldukça dikkatli dinliyordu. Kaşlarının çatılmasından ciddileştiği ve konuyla yakından ilgilendiği belliydi.
"Sonra işler ters gitti, ikisi istediğimden ve beklediğimden daha çok yakınlaştılar."
Cherry hafifçe başını salladı devam etmesi için. Nereye varacağını merak ediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
netflix teen movie?
Fanfic"Sarışın baristanın teki için haftada bir şarap alışkanlığımı nasıl 'her gün kahve' alışkanlığına dönüştürdüm ben? Bu ben değilim ki!" Cherry söylediklerine zıt olacak şekilde kahveyi dudaklarına götürüp mutfak kısmına göz attığında bunun artık bi...