Bundan sonra burda da aktif olacağımm
....Jisung dehşetle gözlerini açmış ve etrafına bakmıştı, hâlâ annesinin evinde sade döşenmiş odasındaydı. Gözlerini yumup açtı, sırtı ter olmuştu oğlanın. Dün gördükleri...o yüz...rüya mıydı? Kalkıp etrafa bakınmaya başladı ama her şey yerli yerindeydi, sakinleşmek için sehpaya tutunmuş ve soluklanmıştı oğlan "Siktir...rüya mıydı yani?" Oğlan şakaklarını ovmuş ve güçsüzce dolabına ilerlemişti. Düşünmemeye çalışarak karıştırdı dolabı "Çok...gerçekçiydi" diye mırıldanmıştı, ilk defa rüyasında görmüyordu Lee Know'u ama açık ara bu en gerçekçisiydi "İyice paranoyak oldum ben..." Gördüğü rüyayı aklından atmak için sonunda dolabından herhangi baskılı oversize siyah bir tshirtü çıkarıp üstüne giymiş altınaysa bol kargo cepli siyah eşofmanını geçirmişti. Jisung resmi giyinmeyi sevmezdi, o bol kıyafetlerin adamıydı, gömlek ve kravatları sadece Changbin zoruyla takardı. Bir insan kravatla nasıl nefes alabilirdi ki?!
Oğlanın paytak adımları aşağıyı bulduğunda Changbin ve Hyunjin'in yerde yattıklarını görmüştü, yine uyurken yere düşmüşlerdi "Geri zekalılar..." Jisung Changbin'e tekme atarak kalkmasını sağlamıştı "Sakın bana tüm gece polemikli kadın programı izledim deme" Changbin başını tutmuş ve ayağa kalkmıştı "....Tüm gece polemikli kadın programı izledim" Jisung bu sefer Hyunjin'i ittirmiş ve biraz da olsa ayılmasını sağlamıştı "Malsınız siz. Geç kalıyoruz, hadi hazırlanın. Arabadayım ben" Changbin oğlanın kolunu tutmuştu "Sen bu hâlde gitmeyeceksin herhalde. Liseli sokak serserilerine benziyorsun, git gömlek giy" Jisung oflayarak başını çevirmişti "Dün giydim, boğuluyordum. Serseri olup yaşamayı seçiyorum anlayacağın" Changbin oğlanın dağınık saçlarını düzeltmeye çalışmıştı "Bari saçlarını düzelt!"
"Arabadayım" Jisung Converselerini giyip dört katlı apartmandan dışarı çıkmıştı, silahının üstünde olduğunu teyit ettikten sonra arabasına atlamıştı. Zaten kısa süre sonra ayılamamış Hyunjin ve arka koltuğa zıplayarak oturan Changbin gelmişti. Jisung hiç vakit kaybetmeden arabayı sürmeye başladı "Ya bir kahve alalım dursana şurda" Jisung göz ucuyla kafeye bakmış ve göz devirmişti "Oranın kahveleri bok gibi" Jisung hızlı bir viraj almış bunun üzerine Changbin savrulmuştu arkada, Jisung her zaman uğradığı kafeye yaklaşmış ve başını uzatmıştı. Onu tanıyan görevli gülümseyerek şekersiz filtresiz sütlü kahvesini uzatmıştı "Bizden olsun başkomiserim" Jisung parayı uzatmış ve gülümsemişti "Hiç gereği yok, şu iki salağa da sıcak çikolata ver Winter" kız hızlı hızlı hazırlamış ve uzatmıştı kahveleri. Jisung kahveleri alan Hyunjin ve Changbin'i umursamadan gazı kökleyince Hyunjin çığlık atmıştı "ÜSTÜNE DÖKÜLDÜ! GÖMLEĞİM BATTI"
"Abartma"
Jisung sakince iç çekmiş ve ıslak mendil kutusunu Hyunjin'e fırlatmıştı, Hyunjin söylene söylene üstünü temizlerken Changbin arkada telefondan biriyle konuşmakla meşguldü, sonunda telefonu kapatınca arabanın önüne doğru eğilmişti "Vaka var, beni direkt Meydana bırak, bizimkilerde ordaymış siz geçin Hyunjin'le" Jisung dikiz aynasından arkadaşına bakmıştı "Ne olmuş?" Changbin elini ileri geri sallamıştı "Anlaşmazlık sonucu cinayet, öyle ilgi çekici bir şey yok" Hyunjin hâlâ üstündeki lekeyi çıkarmaya çabalıyordu "Bir gün bende Jisung'u öldüreceğim anlaşmazlıktan!"
"Başımı şişirdiniz" Jisung arabasını meydanda durdurmuş ve Changbin'e dönmüştü "İn aşağı, bunu da al. Tüm yol bunu çekmemem ekiplerle yollarsın geriye" Hyunjin bakakalmıştı kendisini kovan arkadaşına "Beni kovuyor musun?" Jisung Hyunjin'in kapısını açmış ve itmişti oğlanı "Aynen öyle yapıyorum" Hyunjin arabadan zar zor inmiş ve Jisung'a dil çıkarmıştı "Cadı! Ruhun yaşlı be senin! Tek başına git ya tamam, ama sonra sıkılıp keşke Hyunjin'im olsaydı dersin. Ama çok geç olur her şey için başkomiserim" Jisung göz devirmiş ve arabasını çalıştırarak diğer iki oğlanı arkasında bırakmıştı