"Anne'ye veda ettim. Beni hiçbir zaman sevmeyen kadını; ölmeden toprağa gömdüm. Sandım ki, biraz bile olsa sevmiştir. Sevmemiş. Anne, babaya kızmış ama gücü bana yetmiş. Tüm kalbinin kırıklarını bana batırmış meğerse. Kalbim o kırıklar yüzünden yaraydı şimdi. Hiçbir zaman geçmeyecek yaralarla doluydu. Şu dünyada çok sevilecek olsam bile; sevgiye hiç doyamayacaktım. En güzel duygularla okşansın saçlarım, en temiz bakışlarla bakılsın yüzüme, dünyanın en güzel hediyeleri alsın... Anne'nin yarası geçmeyecekti. Her çocuk annesinin o ellerine muhtaçtı. Ve ondan ne kadar nefret edersem edeyim, ben yine onun o soğuk ellerini isteyecektim. Yine küçük bir çocuk gibi, zorda kaldığımda, anne diye ağlayacaktım. Nefretlerimizin birbirine karıştığı o kadın için ağlayacaktım. Bir gün anne olursam; bebeğimi hep seveceğim. Söz veriyorum. Nazlı'ya söz veriyorum. Onun gibi yetişen çocuklar olmayacak dünyamda, onun gibi yalnız kalan ve kalbi kırık evlatlar doğurmayacağım. Sevgili kağıt, bu benim veda yazım. Seni, diğer mektup gibi açmayacağım. Seni, gömüp üstünden geçeceğim. Kırık kalbimin üstünde tepinir gibi ezeceğim seni. Bembeyaz bir kağıdı böylesine kirletmek istemezdim. Anneyi böylesine gömmek istemezdim. Şimdi senden kurtuluyorum."
Hoşçakal anne.
"Nazlı..."
Kağıdı katlayan ellerim durdu ve sese döndüm. Akgün bana doğru geliyordu. Oturduğum yerden yavaşça kalkarak ona baktım. Yanıma yaklaşarak ellerimin arasındaki mektuba baktı. Gözlerini gözlerime kaldırdı. Yaklaşarak şakağımdan öptü. Sıcak öpüşüyle kendimi ona yasladım. Güven veren göğsüne yapışan bedenimle kollarımı beline sardım.
"Gömeceğim şimdi." Dedim. Ondan hafifçe uzaklaşarak, eştiğim toprağı gösterdim. "Kazdım burayı."
Gözleri açılan çukura baktı. Ondan uzaklaşarak yere eğildim. Ellerimin arasında duran kağıdı son kez öptüm. "Anneyi gömüyorum sanki Akgün." Fısıltımı duymasıyla, saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu. "Bazen yaptığın şeyler sana iyi gelir. Birini hayattayken öldürmek, senin için en kısa kaçış yolu olur. Kendini nasıl iyi hissedersen öyle yaparsın."
Gözlerimi gözlerinden çekmeden onu izledim. Çamurlu ellerimi mektuba sürüp, çukura koydum. Toprağı üstüne attıkça, benden bir parçayı oraya gömmüşüm gibi hissediyordum. Avuçlarımın arasındaki toprak orayı doldurdukça, anneye veda ediyordum. Kalbim kırık, bir şeyler yapmaya çalışıyordum.
Dakikalar sonra içi dolan çukurun üstünü düzleyerek ayağa kalktım. Çamur olan ellerimi üzerime sürdüm. Ayağımı hızla gömdüğüm yere bastırdım. "Öldün sen." Dedim. Ölmüştü. Bir insanın bedeninin hayatta olması, onu öldürmemek için bir sebep değildi. Ruhunu öldürürdün bi' kere.
Defalarca bastım oraya. Defalarca ezdim onu. Mezarın içinde yatan bir ölüye saygım yok gibiydi. Olması içinde tek bir neden bile yoktu.
Kolumdan kavradığımı hissettim.
"Hadi gel, temizleyelim seni."
Başımı ona çevirip güzel gözlerine baktım. Gece gibi bakan gözlerine. Onun gözleriyse benim dolu dolu olmuş gözlerime bakıyordu. Gözlerini açıp kapayarak bana yaklaştı ve ıslak gözlerimden öptü. Şimdi göz yaşlarım onun dudaklarındaydı. Elimi kavrayarak beni evin girişine doğru yürüttü. Arkamı dönmeden beni yönlendirmesine izin verdim. Eğer arkamı dönüp oraya bakarsam, gidemeyecek gibi hissediyordum.
Akgün beni içeri sokarak kapıyı kapattı. Önümde eğilerek ayakkabılarımı çıkardı.
"Çocuk gibi her yerini mahvetmişsin Nazlı." Dedi. Dudaklarımda engel olamadığım bir tebessüm belirdi. Sanki ben onun çocuğuydum ve o benim babamdı.
Ses vermeden ona bakmaya devam ettim. Ayağa kalkarak ceketimi çıkardı. Gözleri ara sıra yüzümde geziniyordu. Ceketimi çıkararak askıya astı. Elimden tuttu ve beni merdivenlerden yukarı çıkardı. Odamıza girdiğinde elimi bırakarak banyoya yöneldi. Ne yaptığını anlamamışçasına ona bakıyordum. İçerden gelen su sesiyle yeniden içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşi Görmek
Romance"Teşekkür ederim, her şey için. Dünyayı, hayatımda olduğun her an daha yaşanabilir kıldığın ve güneşi ucundan bile olsa görmemi sağladığın için, çok teşekkür ederim." "Bu hikaye; dünyada sesini duyuramayan, sözlü veya fiziksel tacize maruz kalan, ps...