"Sen ne dedin?" Dedim. Karşımda beni dikkatle izleyen adamı korkunç gözlerle izliyordum. Bir umut dalına tutunduğum, babamın yaşamasını dilediğim ve gerçekleşmesi beni sarsmıştı. Akgün'ün bana yalan söylemeyeceğini biliyordum. Aklımda dolanan bir tek annem vardı. Onun yalanları. Onu karşıma oturtsam, yalanlarını dinlemeden yüzüne tükürecek safadaydım.
"Baban Almanya'dan dönmüş. Sizi bulamamış. O sıralarda taşınmış olduğunuzu söyledi."
Gözlerim şokla yüzünde gezindi. "Evet..." dedim. "Evet biz taşınmıştık ama... Annem babamdan sonra orada yaşayamayacağını söylediği için taşınmıştık..."
Yalanların hepsi yüzüme tokat gibi çarpıyordu. Canımı yakan tek yanı; annemdi.
Akgün belimden tutarak beni yatağa oturttu. Bacaklarımda derman kalmadığını hissediyordum. "Nazlı... Neden annenin öldüğünü söyledin? Uzun zaman önce onun yaşadığını öğrendim ama senden duymak istemiştim."
Başımı ellerimin arasına alarak dizlerime yaslandım. Şefkatli elleri saçlarımda dolaşıyordu.
"Ölmüştü benim için. Geride kalan insanlar için yaşamasının bir önemi yoktu ki..."
Cılız sesimle beraber beni kendine çekti. Yaşadığım bu durumun altından derbeder olmadan çıkmak istiyordum. Uzun bir sessizlikten sonra sesini duydum.
"Babanla görüştüm Nazlı." Dedi. Çıplak göğsünden başımı kaldırarak gözlerine baktım. Kara gözleri, yaşlı gözlerimi inceliyordu. Nasıl olduğumu anlamaya çalıştığının farkındaydım.
İyi değilim Akgün...
"Nasıl buldun onu?" Diyebildim. Söylemek istediğim çok şey olmasına rağmen dudaklarımdan bir türlü çıkmıyordu. Sadece içimdeki Nazlı'nın nefreti annesine yetiyordu.
"Zor olmadı. Sen bunları düşünme...." elini kaldırarak yaşlarımı sildi. Sıcak avucu yanağıma değdiğinde gözlerimi kapattım. Sadece bu anda kalmak istiyordum. Akgün'ün söyledikleri sadece bir kabus olarak kalsın istiyordum. Çünkü annemin yalanlarını sindiremiyordum.
Elinin sıcaklığı hâlâ yüzümdeydi. Dudaklarını yanağımda hissettim. "Üzme kendini..." dudakları konuştukça yanaklarıma değiyordu. "Ben buradayım." Dedi. "Seni kimsenin alt etmesine izin vermem Nazlı..."
Dudaklarıma değen sıcak dudaklarıyla beni sıkıca sardı. Sanırım şu an yaptığı öpmek değildi. Öpüşmüyorduk. Akgün beni seviyordu. Şefkatle değdiriyordu dudaklarını dudaklarıma. Kollarım çıplak omuzlarına tutundu. Güç almak istercesine sardım ellerimi omuzlarına. Gözümden akan yaşlar dudaklarımızın birleştiği noktada son buluyordu. Beni hafifçe kendinden çekerek yüzüme baktı. Gözyaşlarımı sildi. Yorganı kaldırarak beni altına soktu. Üzerime eğildi ve saçlarımı öptü.
"Duşa girip geleceğim. Uyu biraz." Dedi. Cevap vermeden yüzüne baktım. Arkasını dönerek duşa girdi.
Gözlerimi beyaz tavana çevirdim. Düşüncelerim kafamı çok yoruyordu. Mecazi olarak boğuluyordum. Yüreğimin hopladığını ve bir daha yerine oturamadığını hissediyordum.
Ellerim yatakta MP3'ü aradı. Parmaklarımın arasına değen soğuklukla kulaklığı kulaklarıma taktım. İnsan kaçış yolu ararken kendini bazı noktalara saklayabiliyordu. Benim kendimi müziğe sakladığım gibi.
*
Gözlerimin içine odaklanmış gözlerini çekti ve camdan dışarı baktı. Sıkıntılı duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşi Görmek
Romance"Teşekkür ederim, her şey için. Dünyayı, hayatımda olduğun her an daha yaşanabilir kıldığın ve güneşi ucundan bile olsa görmemi sağladığın için, çok teşekkür ederim." "Bu hikaye; dünyada sesini duyuramayan, sözlü veya fiziksel tacize maruz kalan, ps...