Selime teyzenin katladığı eşyaları dolabın içine yerleştirdim. Darmadağın hissediyordum. Başa sarmış gibi. Kafamı soğuk suyun altına sokup, kendime gelene kadar, çığlık çığlığa bağırmak istiyordum. Ne istediğimi, ne hissettiğimi bilmiyordum. Başa çıkmak için mücadele edecek gücü de kendimde bulamıyordum. Akgün'e söylediklerimden sonra, terastan çıkıp gitmişti. Gitmeden son kez gözlerine baktım. O gözlerdeki çözemediğim duygular, içimde bi' yerlere batıyordu.
"Sarılsana bana, Şafak'a sarıldığın gibi..."
Gözlerimi kapadım. Elimdeki eşyaları bırakarak çift kişilik yatağa yürüdüm. Bacaklarımda dermanın kalmadığını hissediyordum. Şu an ona sarılmak için uyuşan kollarımla bitik halde oturuyordum. İçimde engelleyemediğim şeyler yine ona adım atmama engel oluyordu. Beni öpmüştü, onu öpmüştüm. Dediği gibi, ben istediğim için olmuştu. Ben istemeseydim... Bana dokunmazdı. Benim için bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Duygularıyla hareket eden bir adam değildi, sadece mantığı ile hareket ettiğini hissediyordum.
Korkuyorsun Nazlı...
"Korkuyorum..."
Gözlerimi cama çevirdim. Yağmur taneleri cama vuruyordu. Ne yapacağımı bilemez şekilde öylece oturdum. Nerede olduğunu merak ediyordum. Terastan çıktığından itibaren onu bir daha görmemiştim.
"İstemediğin sürece yaklaşmam sana, çok sık karşılaşmayız."
Bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum. Birden ortadan kaybolmasını, onu görmemeyi...
İçindeki yaraları sarmaya çalışan bi' adam var karşında. Uzaklaştıkça kırıyorsun onu.
"Sus artık, sus!"
Kafamın içindeki seslerle, bağırdım. Ses tonumu ayarlamaya çalışıyordum. Gözlerimi kapadım. Siyah perdeler ile buluşmama az kalmış gibi hissediyordum. Perdenin çekileceğini hissediyordum.
"Hayır, iyiyim..." nefes aldım. "Çok iyiyim..."
Usulca açılan kapıyla gözlerimi açtım. Nevin babaanne girmişti görüş açıma. Şefkatli gözleriyle bakıyordu. Bi' şeyler olduğunu anlamıştı fakat asla konusunu dahi açmamıştı. Yavaş adımlarla yanıma yaklaştı. Öylece karşımdaki duvarı izliyordum. Ellerini hissettim saçlarımda.
"Canın yanıyor gibi bakıyorsun..." dedi sorarcasına. Buruk bir tebessüm ile buluştu dudaklarım. Ona döndüm. Yatakta kayarak dizine koydum başımı. Sevilmeye ihtiyacım vardı.
"Neden bilmiyorum... Ona haksızlık ediyor gibi hissediyorum..."
Saçlarımdaki elleri ruhumla kavuşuyordu. Anne gibi seviyordu beni.
"Hiçbir zaman, hayatım boyunca..." yutkundum. "Asla sevilemeyecek gibi hissediyorum..." saçlarımı okşayarak, beni dinlemeye devam ediyordu.
"Üstümdeki izler geçmeyecek, her iyileştiğimi hissettiğim an, başa dönecekmiş gibi..."
Gözlerimden akan yaşlar dizlerine düştü."Ölmek istiyorum!"
İlk defa konuştu. "İsyan etme! Şükret. Omuzlarına koyulan yükü, taşıyabileceğini bildikleri için veriyorlar sana..." nefes aldı. "Mevlâ, en sevdiklerine dert verir..."
Gözyaşlarım arasından peydah olan gülüşümle yanıtladım onu. "Sadece... Onun en sevdiğiyim."
Hafif sesli gülüşü doldu kulaklarıma. "Akgün'ün de en sevdiği olacaksın..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşi Görmek
Romance"Teşekkür ederim, her şey için. Dünyayı, hayatımda olduğun her an daha yaşanabilir kıldığın ve güneşi ucundan bile olsa görmemi sağladığın için, çok teşekkür ederim." "Bu hikaye; dünyada sesini duyuramayan, sözlü veya fiziksel tacize maruz kalan, ps...