11. Bölüm

867 47 5
                                    

Herkese iyi akşamlar. Aslında bir önceki bölümle Müzik Kutusu'nu tamamlamayı planlıyordum ancak bir ilham perisi göz kırpınca Devrim'in neler yaşadığına da bir göz atalım istedim. Ara ara Akşam Yıldızı'na paralel olarak sanırım buraya bölüm eklemeye devam edeceğim.

Keyifli okumalar.

Bölüm Şarkısı: ZAZ- Historia De Un Amor

DEVRİM

Kelimelerle aram her zaman iyi olmuştu. İspanyolca öğrenmeye başladığım şu günlerde karşıma çıkan bir kelimeye kadar.

Saudade.

Esasen İspanyolca bir kelime değildi bu. Dil için gittiğim kurs hakkında barda çalışan Portekizli bir arkadaşımla yaptığımız sohbet esnasında konu ülkeyi neden terk ettiğime gelmişti. Hiçbir şey söylememiştim ancak arkadaşım derdimi anlayıp tanımlamıştı.

Amor. Aşk.

Sonra da ona İnci'den bahsettim. Karşılıksız aşkımdan ve şimdi onun başkasıyla evleniyor oluşundan. O zaman tanıştım, saudade ile. Anlamı, zavallı zihnimi İnci'yle doldurmaktan başka bir işe yaramadı. Saudadenin anlamı yüreğimi öyle paramparça etmişti ki...

Kavuşamayacağınızı bildiğiniz birine karşı duyulan derin özlem.

Artık olmayan bir şeyin eksikliğini hissetmek.

Aylardır içinde bulunduğum durumu tek bir kelime ile anlatabiliyor oluşuma şaşıramadım. İnci ile ilgili hatırladığım her şey, bana yaşattığı tüm duygular, mutluluğun yanında acıyı da tatmaktı. Ve ben bunları bizzat yaşamışken bir kelime ile böyle yıkılmamalıydım.

İnci artık yoktu!

Benim için saudadeydi.

"Hatırla Devrim!" dedim kendi kendime. "Artık İnci yok. İnci, Cenk'in eşi olacak. Bundan sonra hayatında ona yer vermediğin gibi onu artık zihninden ve kalbinden de uzak tutmalısın."

Sonra bunu kendime sürekli tekrarladım.

Hatırla Devrim!

Niye buraya geldin? Sevdiğin bildiğin herkesten uzağa düştün? Bile isteye. Babanla kanlı bıçaklı olmayı bile göze almıştın hem de.

Hatırla Devrim! Unutma!


İspanya'ya İnci'den uzağa yürüyebilmek için gelmiştin. Kalbinden uzağa varmak için.

Tam üç ay olmuştu. Onsuz geçen doksan gün. Her biri diğerinin aynısı gibiydi. Bedeni her gün doğumunda yenilenen, sonra da etleri acımasız bir kartal tarafından kemirilen Prometheus'a benziyordum. Ne zaman biteceği belli olmayan sonsuz bir işkence döngüsüydü bu. Gün doğumuyla başlıyor, gün bitince de sonra ermiyordu.

Hatırla Devrim!

Tam olarak aşktan kurtulmak için buradaydın!

Bir an için iyi gittiğime inanmaya başlamıştım. Sevdiğim bir işim vardı, İspanyolca kursuna başlamıştım. Dudaklarım daha sık gülümsemeye alışmaya çalışıyordu. Güzel insanlarla tanışıyordum. Bana anı yaşamayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğretmeye çalışıyorlardı. Favori bir kahve dükkanım bile vardı. İçinde yürümeyi sevdiğim bir park. Bunlar ufak tefek şeylerdi ama Madrid'e alıştığımı gösteriyordu. Geliştirilen alışkanlıklar, alışmaya başlamanın en güzel göstergesidir. Ufak ayrıntılarsa birikir ve zamanla büyük şeylere dönüşürdü.

Müzik Kutusu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin