6. Bölüm

499 51 1
                                    

Bölüm şarkısı: Emircan İğrek- Müzik Kutusu

DEVRİM

Kaçmak istediğim bazı gerçekler ayaklarıma takılıp duruyor, kendilerinden uzaklaşmama engel oluyordu. Bunlardan ilki son günlerde babamla yaşadığımız tartışmalardı. Babam okulum biter bitmez Çanakkale'ye dönüp ona işlerinde yardım etmeye başlamadığım için kızgındı bana.

Son görüşmemizde "Eğer bir hafta içerisinde eve dönmezsen bir daha hiç gelme!" diyerek sözlerinde ciddi olduğunu belirtmişti. "Seni o kurtlar sofrası şehre gönderdiğime pişman ettin beni hayırsız oğlan!" Sonra da telefonu suratıma kapatmıştı. Annem Neriman ve kız kardeşim Deva babamla aramızı bulmaya çalışmaktan yorulmuşlardı. İkisi de babamı geri döneceğime dair güvenceler vererek ikna etmeye çalışıyordu. Anneme göre gençtim, okulum yeni bitmişti ve hayata atılmadan önce biraz hayatımı yaşamak istemiştim. Deva ise tecrübe kazanmak için bir işe girdiğim yalanını söyleyerek babamın kalkıp İstanbul'a beni almaya gelmesine engel olmayı başarmıştı.

Deva'm gerçekten akıllı bir kız.

Deva yalan söylüyor da sayılmazdı. Gerçekten bir işe girmiştim ama bunun mesleğim veterinerlikle uzaktan yakından alakası yoktu. Bir barda arkadaşlarla haftada üç gece canlı müzik yapıyorduk. Kazancım pek parlak sayılmazdı ancak müzik yapmak çok keyifliydi. Solist arkadaşımın gelemediği zamanlarda şarkı söylemeye bile başlamıştım. Özellikle İnci'nin gelip beni dinleyeceği akşamlar olmasını tercih etmemi ise aşık bir adam olmama bağlayabilirdik.

Ağabeyim Devran ise yangına kürekle gitmeyi tercih ediyordu. Kendisi liseden sonra okula devam etmeyeceği söyleyerek babamın yanında çalışmaya başlamıştı. Ergenlikte aldığı bu karardan pişman oluşununun hıncını benden almaya çalışıyor olmalıydı. Netice de ben İstanbul'lara gidip vur patlasın çal oynasın yaşayan haytanın tekiydim. Babamı beni şımartmış olmakla suçlayıp onun vicdanına oynuyordu. Oysa hayatındaki her şey tamamen kendi kararları yüzündendi. Onun bana olan öfkesini anlayamıyordum.

Ve elbette hepsi yanılıyordu.

Ben yalnızca aşık olmuştum. Sevdiğim kadın İstanbul'da yaşıyorken şehirden ayrılmamak konusundaki ısrarım yalnızca bu yüzdendi.

"Seni kendi ellerimle öldürebilirim Devrim!" derken Ada'nın turkuaz gözleri gerçekten öfkeyle parlıyordu. Dün akşam İnci ile sinemadayken ona aşkımı itiraf etmediğim için kızgındı bana. "Ben senin zeki bir adam olduğunu düşünüyordum. Aşk seni aptallaştırmış."

"Bana haksızlık ettiğini düşünüyorum." dedim başımı iki yana sallayarak.

"Bak, elini çabuk tutman lazım, tamam mı? Lütfen beni dinle ve artık her şeyi anlat İnci'ye." Ada sözlerini bitirdikten sonra daha fazla bir şey söylemedi. Onun haklı olduğunu biliyordum, İnci'ye her şeyi anlatmayı neden ertelediğimiyse hiç bilmiyordum.

Belki de sadece korkuyordum.

İnci ile ilişkimizin sonsuza kadar değişecek olması ihtimali ödümü koparıyordu. Korkunun ecele faydası olmadığını bilsem de kendime mani olamıyordum.

"Senin evde film gecesi yapacağımızı söyledim İnci'ye. Yarın akşam sana gelecek ve ben yine işim çıktığından yanınızda olamayacağım." Ada bana olan öfkesine rağmen hala bana yardımcı olmak konusunda ısrarcıydı. "Hangi filmi izlemeniz gerektiğini biliyorsun."

Elbette İnci'nin en sevdiği filmi bilmeme ihtimalim yoktu. Not Defteri. 1940'lu yılların başında birbirine aşık olan iki gencin hayatını anlatan bu romantik film İnci'nin favori filmiydi. Kaç kere izlediğinin sayısını İnci bile bilmiyor olmalıydı. Her izleyişinde ilk kez izliyormuş gibi heyecanlanır ve filmin sonu geldiğinde ağlardı.

Müzik Kutusu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin