"Kardeşin olacak herif bir gece ansızın çıkıp geliyor ve Felix'e boşanmak istediğini söylüyor. Sen ise ayrılmamaları gerektiğini söylüyorsun. Bu nasıl mümkün olabilir Chan hyung?"
Minho memnuniyetsiz bir şekilde konuştu.
"Minho ortada normal olmayan bir durum var sen de biliyorsun. Hyunjin'in aklı yerinde değil ve bir hiç uğruna evliliklerini bitirecekler. Sence de mantıksız değil mi?"
"Yoo değil. Felix'in o bitik halini gördükten sonra Hyunjin ile olan hiçbir şey mantıksız değil. Bak, senin de kardeşin olduğu için Hyunjin'i savunmanı anlayabiliyorum ama ben de kardeşimi düşünmek zorundayım Chan hyung. Felix'i üzmesine daha fazla müsaade edemem."
İki hyung kardeşlerinin geleceği için tartışıyorlardı. Chan bu evliliğin öylece bitmesini istemiyordu ama Minho tam tersini düşünüyordu. Felix'in bir an önce Hyunjin'den kurtulmasını istiyordu.
"Hyunjin'i savunmuyorum. Sadece evliliklerini mantıksız bir sebep yüzünden bitirecek olmalarına karşıyım. Eğer Hyunjin Felix'i hatırlarsa kararından vazgeçebilir."
"Ha Hyunjin beyimizin keyfi yerine gelecek ve Felix'i hatırlayacak. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi devam edecekler öyle mi? Bu çok mantıksız Chan hyung kusura bakma. Peki Felix'in hissettikleri ne olacak? Günlerce döktüğü gözyaşları ne olacak? Kendim şahit oldum kaç defa kendini mahvettiğine. Ben bunları unutamam. Felix unutsa ben unutmam."
''Hyunjin'in adı geçtiğinde Felix'in gözlerindeki parıltıyı da mı görmedin hiç?''
''Parıltı değildir o gözyaşıdır.''
Chan Minho ile uzlaşamayacağını anlayınca zorlamanın bir anlamı olmayacağını biliyordu. Hyunjin ile konuşacaktı.
''Geldiğin için teşekkürler.'' Chan ayağa kalktı ve iyi günler dileyerek kafeden ayrıldı.
Minho başını iki yana salladı ve sonra o da çıktı gitti. Jisung Jeongin ile arabada bekliyordu. Jeongin arkada bebek koltuğunda oturuyordu. Yanında oturan Jisung da oğlunu oyalıyordu.
"Ne oldu?"
"Barışsınlarmış. Adamın hiçbir şeyden haberi yok tabii. Konuşmak kolay."
Jisung yorum yapmadı ve Jeongin'in saçlarını okşadı. Küçük bebeği sevimli emziğini emerken çok tatlıydı ve etrafına bakınıyordu.
"Sen de bir şey söylesene Jisung."
"Ne diyebilirim ki? Felix'in kendi hayatı ister üzülür ister sevinir. Sen de onun adına karar alma. Felix yetişkin bir insan ne yapması gerektiğini bilir."
Jeongin minik eliyle Jisung'un elini yakaladı ve küçücük parmaklarıyla sıktı. Jisung oğluna bir öpücük verdi.
"Barışsınlar ve Hyunjin daha çok üzsün Felix'i değil mi?"
Jisung gözlerini devirdi. Açıkçası içi sıkılmıştı bu konudan. Felix'in ve Hyunjin'in evliliğinden onlara neydi ki?
"Chan hyung barışmalarını mı istiyormuş?"
"Hmm öyle. Hyunjin hatırlayacak da vazgeçecek. Felix de Hyunjin'in keyfine göre hareket edecekti zaten."
"Kendini fazla sinir etmiyor musun?"
"Hayır."
"Minho direksiyonu kıracaksın. Hem Jeongin de korkuyor seni sinirli görünce."
Evlerine geldiler. Minho arabayı park etti ve arka koltukta oturan Jeongin'i kucağına aldı. Bebek ekmeğinin yumuşacık saçlarını öperken Jeongin de başını babasının omzuna yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
365 | hyunlix
Fanfiction"Seni istiyorum, 7/24, 365 gün, her zaman." "Üzgünüm ama seni tanımıyorum." Angst değildir. Tamamlandı. 21.03.22 - 01.07.22