Type

902 62 1
                                    

"Başkanlıktan aldırtmak mı?" Isaac'in yüzünde şaka yaptığına dair iz bulmak için bakındım. "Evet." cevabıyla birlikte ağzından buhar çıktı. "Lahey isimlerini belirtmese de ya da odada kimin buna oy verdiğini anlayamasamda çoğunluk bu karardan yana."
Pekala, birkaç kişi aklımda oluştu bile.
Dehşetle gözlerimi kapayıp neredeyse dondurucu soğukta kan dolaşımımı sağlamak için sıktığım yumruklarımı gevşettim. "Neye dayanarak?" Isaac ısıtmak için kollarını ovaladı. "Bölge konseyinden bilgi saklamakla. Diğer sürülerle konseye haber vermeden serserilerin peşinden gitmiş." Kahretsin. Hırslı piç!
"Babama söylemek zorundayız." Başıyla onayladı. "Sen Liam'la konuşurken ona söyleyeceğim." Başımla onayladım. Yürümek için sırtımı döndüm ve Isaac "Stiles," diye seslendi. Tekrar ona döndüm. "babam yüzünden benden nefret etme." Yüzüm yumuşadı. "Bu asla olmayacak." dedim. Hafifce tebessüm ederek "Teşekkür ederim." diye fısıldadım ve tekrar yürümek için sırtımı ona döndüm. İçimde öfke o kadar vahşice kabardı ki, tenim köşke gidene kadar tüm yol boyunca karıncalandı. Ön kapıyı hızla vurarak açtım ve duvara çarpmaması için kolundan tuttum. Wesley Lahey'in karşısında bir kez olsun dikilebilmek için azimle salondaki Argent'in yanından ayaklarımı hızla vurarak geçtim. Beni tehdit etmişti ve Derek'i ihraç ettirmişti ve babamın konseydeki yerini gaspetmeyi planlıyordu. Eğer kimse onun soysuz kıçını yakın zamanda yere indirmezse, aşağlık herif muhtemelen uçabileceğini düşünmeye başlayacaktı...
Koridorda ilerleyip konsey üyesi Lahey'in masada oturup üstünde inek resimlerinin olduğu kaseden çorba içtiği yemek odasına daldım. Görüş alanına girdiğimde, Lahey'in kaşığı havada kaldı ve yavaş yavaş kaşığı indirdi. "Bay Stilinski," beni başıyla kibar bir şekilde selamladı ki bu öfkemi üst seviyeye fırlattı. Ses tonu artık Derek'ten kurtulduğunu bildiğini gösteriyordu. Lahey gibi ikiyüzlü, küçük kalleşler arkadaş canlısı gibi davranırlardı. "Senin için ne yapabilirim?" Uzun, derin bir nefes aldım. "Isaac bir şeye ihtiyacın olduğunu söyledi." Kelime seçimimle Lahey'in çenesi kasıldı. İstemek yerine ihtiyaç kelimesini bana gerçekten ihtiyaçları olduğunu vurgulamak için söylemiştim. Isaac'in babası sert bir şekilde başıyla onayladı. "Yavru çita..." Aniden araya girerek "İsmi Liam Dunbar." dedim. Eli kaşığını sımsıkı tutarken nabzım küçük bir tatminle yükseldi. Ben olmasam öğrenemeyeceği bir bilgi parçasıydı bu.
"Elbette. Liam seninle bağ kurmuşa benziyor. Nereli olduğunu ve hangi sürüye ait olduğunu öğrenmek istiyoruz. Ve buraya nasıl geldiğini." dedi ve derin nefes çekti. Ama nefesinin arkasından tiksintiyle öksürdü. Geber pislik.
Derin nefes çekip omzumun üstünden kapıya baktım ve Isaac'in arkamda durduğunu gördüm. "İyi." Dikkatim Lahey'in üzerine yoğunlaştı. "Senin için bunu yapacağım. Ama karşılığında sen de benim için bir şey yapacaksın." Lahey'in yüzü öfkeyle kızardı. "Herhangi bir şey rica edecek durumunda değilsin." Dudağımın köşesi kıvrıldı ve "Rica etmiyorum." dedim. Isaac arkamda kıkırdadı. Lahey oğluna ölümcül bir bakış attığında Isaac zor da olsa ciddileşti. "Ne istiyorsun?" diye sordu. "Derek'in her hafta Beacon Hill'i ziyaret etmesi için izin vermeni istiyorum. Bilirsin işte." dedim gülümsememi bastırmaya çalışarak. Lahey'in yüzü tiksintiyle buruştu. "Hayır. Kesinlikle olmaz. İhraç edilen birisi sürüsünün topraklarında ve seninle bir işi olamaz." Bunu dediğinde tek topuğumun üstünde döndüm ve gitmek için adımımı atarken, "İyi. Git Liam'ı kendin sorgula." dedim. Üç adım sonrasında tekrar ona döndüm ve gülümseyerek "Anlaştık mı, yoksa yukarı çıkıp Liam'la muhabbet etmeye hazır mısın? İkinizin pek iyi anlaştığınızı duydum." dedim. "Tamam. Nereli olduğunu, buraya nasıl geldiğini ve hangi sürüye ait olduğunu bul biz de sana Derek'in seni ziyaret etmesine izin verelim." Yönümü tamamen döndüm ve ısrarcı bir şekilde "Her hafta..." dedim. Lahey başını sert bir şekilde iki yana salladı. "Yılda bir kez." Yüzüne doğru güldüm ve bunun her saniyesinden keyif aldım. "Ayda bir, yoksa çekip giderim." Isaac'in babası hırlayıp bana baktı ve başını tekrar sallamaya başladı. "Altı ayda bir. Ya bunu kabul et ve kendini şanslı say ya da yavru çitayla zorla da olsa konuşması için adamlarından birini odaya sokayim ve âşığına sonsuza kadar elveda de." Kahretsin.

The Wolf Beneath the Tree: Prey #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin