"Sorun nedir?" Scott oyun kağıtlarını göğsünde tutup hafif bir merakla pencereye göz attı. Ama Aiden daha ben ayağa kalkıp mutfağa gitmeden hızlıca ayağa kalkıp lavabonun üstündeki küçük pencereye gitti. "Gördün mü?" Aiden'in yanına gittim ve ani korkumu keskinleştiren bir dejavu hissiyle lavabonun üzerinden eğildim. "Bir saniye önce." Biraz daha baktık, sonra Aiden kaskatı kesildi ve Scott ile Ethan yanımıza geldiler. "Orada. Kıvrılmış ağacın arkasından geçti şimdi. Bir saniye içinde öteki tarafta olur." Gözlerim kıvrımlı gövdeyi buldu ve o saniye içinde siyah karaltılık diğer tarafa bir hışınla fırladı. "Onu tanıyor musun?" diye fısıldadım, fakat Liam'ın bizi duyabileceğini biliyordum. "Kimi tanıyor muyum?" diye sordu Aiden. Davetsiz misafirin görüntüsünü kaybetmek istemediğimden cevap vermedim. "Bizimkiler ya çoktan gittiler ya da köşke kapandılar." Başımla onayladım. "O yöne ilerliyor." Isaac dışında onları koruyacak kimse olmadan, bir yaralı, birde beyin sarsıntısı geçiren kurtla birlikte köşkte olan babama doğru ilerliyordu. Isaac kendini koruyabilirdi ama tek başınaydı ve çalıların içinde gerçekten kaç tane serserinin olduğunun garantisi yoktu. Liam'ın sandalyesi geri kaydı ve Scott diğer tarafımda yumruklarını sıktı. Liam sessiz bir şekilde geride kaldı. Aiden, "Ben giderim. Ben dönüşüm geçirirken gözünü ondan ayırma," diyerek tişörtünü başından çıkarırken Ethan, "Bende seninle geliyorum." dedi ve tişörtünü çıkarttı. "Hayır. Sen burada kal ama yinede dönüşüm geçir." dedi Aiden pantolonunu aşağıya indirirken. "Tek başına gidemezsin. Arkanda olacağım." dedi ve ikiside aynı anda çıplak bir halde salonun içinde gözden kayboldu. "Neler oluyor?" Liam'ın sesi gerginlikle ve artan panikle tıkanmıştı. Gülümsedim ve onu yanıma çekerek bir kolumu omzuna attım. "Bir şey yok. İkizler davetsiz misafirle ilgilenmek için dışarı çıkıyorlar sadece." Tekrar pencereden bakarak çalılığı ve kıvrılmış ağacı taradım. "Kim o?" Sesindeki korkuyu duyunca Scott onu pencereden uzaklaştırmak için bir kolunu omzuna attı. "Henüz bilmiyoruz. Muhtemelen serserilerden biridir. Scott, onu burdan götür." Scott gülümseyerek, "Hadi, Liam." mutfaktan çıkarken bana soru sorarcasına bakış attı ama pencereden bakmak için sırtımı döndüm.
Birkaç dakika sonra, Aiden burnundan üfledi ve arkasından Ethan geldi. Başını pencereye hareket ettirerek tekrar burnundan üfledi ve muhtemelen misafirimizin hala orda olup olmadığını soruyordu. "Evet. Yavaş bir şekilde hareket ediyor, etrafı keşfediyor." dedim ve Aiden başıyla onayladı. Dışarı çıkması için açtığım arka kapıdan geçerken Ethan'ı uyardı ve Ethan kapı eşikliğinde pusuda bekledi. "Dikkatli ol." dedim, başını hafifçe sallayıp hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Tekrar pencereye döndüm ve Aiden bir saniye sonra bahçede koşturuyordu. Ağaç sırasına yaklaştığında yavaşladı, çıtırdayan kuru otların üstünde bile pençeleri ses çıkarmazken, davetsiz misafire arkasından sokuldu. Serseri duraksadı ve alarm durumuna geçerek kulaklarını öne eğdi. Aiden karnının üstünde eğildi ve serseri devam ettiğinde, ayağa kalktı. Üç adım sonra üç büyük siyah bulanıklık ağaçtan atlayıp iki yanına ve arkasına düştü. "Hayır!" diye haykırdım ve Ethan anında aralıklı kapıdan fırlayıp çıktı. Scott koşarak yanıma geldi. Dışarıda pençeler parladı, kürkler havada uçuştu ve acı dolu iniltiler huzurlu sakinliği böldü. "Hayır!" diye bağırdım tekrar ve o anda Ethan olay yerine varmış ve aralarına atlamıştı. Yumruğum cama çarptı ve cam elimin üstündeki boğumlarına girip parçaladı. Acı neredeyse hissetmiyordum. "Ona tuzak kurdular!" Kanayan elimi önümde tutarak Scott'a bakmak için döndüm. "Liam için buradalar. Çocukların buradan çekilmelerini beklediler, biz de ikizleri dosdoğru ölüme gönderdik." Gözleri hala dışarıdaki dövüşteyken, "Kahretsin!" diye bağırdı Scott. Kanın otların üstünde yay çizerek fışkırdığını, yeri parlak kırmızıyla lekelediğini görmek için tam zamanında döndüm. Kalabalığın ortasındaki bir şekil hareketsiz kaldı ve etrafındaki dört kurt geri çekildi. Ethan. Yerde yatıyordu ve Aiden ağır yaralarına rağmen yanında duruyor diğerlerine tıslıyordu. "Hayır!" diye tekrar bağırdım. Scott elimi tutup soğuk suyun altına soktu. "Camı çıkar!" diye emredip arka kapıyı kilitlemek için koşturdu. Şoka girmiş Liam'a göz atıp yumruğumdaki üç cam parçasını çekip çıkardım. Sonra tekrar geri geldi, asılı olan havluyu alıp kanlı yumruğumun etrafına sardı. "Babanı ara." Havluyu yerinde tutmak için sağlam elimi, uydurma bandajın üzerine bastırdı. "Onu ara, sonra dönüşüm geçir. Anlıyor musun?" Cebimden telefonumu çıkarırken, "Scott, elimde kesik var, beynimde değil." dedim. Elektronik notalar kulağımda çalarken, gözleri artan dehşetle kocaman açılmış Liam'a baktım. "Benim için mi buradalar? Niçin?" diye sordu, sesi korkuyla tizleşmiş, kollarını gövdesine sarmıştı. Hakkımızda ne kadar az şey bildiğine yeni baştan şaşırıp dehşete düşerek kaşlarımı çattım. "Bir sürü oluşturmaya çalışıyorlar ve bir dişi olmadan bu olmaz. Ama eğer bir dişi yoksa diğer alternatif seçenek bir çita adamdır. Ama endişelenme, seni almalarına izin vermeyeceğim." Şimdi çıplak olan Scott, Liam'ın arkasına geçip ellerinin ve dizlerinin üzerine çöktü. Telefon hala kulağımda çalıyordu. "Kahretsin! Cevap vermiyor." Scott küfür savurup, "Bir başkasını ara!" diye bağırdı. "Diğerlerinden birini ara." Aramayı sonlandırarak Isaac'i aradım. Telefon kulağımda vızladı. Sonra sağ tarafımda vızladı. Ve tekrar kulağımda... Dönüp baktığımda Isaac'in cep telefonunun tezgahta titreştiğini gördüm. "Lanet olsun!" Liam uzaktaki köşeye doğru yavaşça geri çekildi. "Ne?" Küfür savurarak, "Isaac telefonunu burada unutmuş!" Salak herif!
Scott yerde inleyerek tısladı, dönüşümü başlamıştı ve muhtemelen Isaac'e küfür ediyordu. Liam'ın yanına gittim. "Liam, dönüşüm geçirmeliyiz. Sende dönüşmelisin." Başını inkar içinde iki yana salladı. "Hayır. İstemiyorum. Öyleyken insanlara zarar veriyorum." Önünde eğildim. "Tatlım, dönüşmek zorundasın. Yoksa kendini koruyamazsın." Omuzlarını silkti. "Kapılar kilitli, burada güvendeyiz." İç çektim, "Kapılar sadece bizi dönüşüm geçirebilmemiz için güvende tutar. Lütfen, Liam acele etmeliyiz." Omuzlarına koyduğum kollarımdan geri kaçıp, yüzüme tükürük saçarak "Hayır!" diye bağırdı. Elimin tersiyle yüzümü silerken, "Dönüşmek yerine, ölmeyi tercih ederim." dedi. Bunu derken ciddi olmadığını biliyordum. "Peki, telefonumu al. Yatak odama git, arkandan kapıyı kilitle ve dolabın içine gir. Babamı aramaya devam et, "Babam" diye kayıtlı." dedim ve telefonumu eline verdim. "Gerçekten mi? Kızgın değil misin?" dedi gözleri umutla parlayarak ve şartlara rağmen bu içimi parçaladı. "Elbette kızgın değilim. Git!" Başıyla onayladı ve koşar adım yatak odama giderken Scott tamamen dönüşmüş halde salondaydı. Tekrar pencereye döndüm, Aiden hala yerde Ethan'ın yanında, serseriler ise villanın bahçesinin önünde duruyordu. Arkadan bir insan bedeni yavaş yavaş ilerliyordu. Gözlerimi kısıp yüzünü tanımlamak için daha dikkatli baktım. Yüzü bir insana göre değişikti ve gözleri yanlış görmediysem kırmızıydı. Deucalion. Dönüşüm geçirmek zorundaydım.
Anında üstümdeki gömleği ve tişörtümü çıkardım ve bunların arkasından pantolonum da takip etti. Mutfak zemininde kendimi dört ayak üstüne attım, soğuk zemin tüm vücudumu titretti. Kırık camdan içeri giren soğuğu hissetmeme vakit kalmadan önce kemiklerimi çatlatan o tanıdık acı başladı.
Omurgam eğildi ve dizlerim çatırdadı. Omuzlarım acıdı, ızdırap özellikle göğsümdeki eski yaralarda şiddetlendi. Dirseklerim gıcırdadı, ayak bileklerim uzadı ve ellerimin üstündeki eklemler birden yok oldu. Kaslar etimin altında yanarak, derimin altında yerlerine girip çıkarak kaydı. Parmaklarım kıvrıldı ve kısaldı. Tırnaklarım uzadı ve sertleşip şekillenmeden önce tahta parkeye batarak geri çekilebilir pençeler haline geldiler. Çenem uzayıp dilimin yüzeyi değişirken, dişlerim uzayıp keskin dişler haline geldiler. Ve sonunda cildim her noktasından kaşınmaya başladı, kürk ortaya çıkışını, kahverengi ve beyaz dalgalar halinde bildiriyordu. Sonunda tamamen bittiğinde tüm vücudumu esnetiyordum ki ön kapının yumruklandığını duydum. "Küçük kedicik, küçük kedicik, beni içeri al!" diye bağırdı Deucalion, sonra yapmacık bir şekilde güldü. Liam'dan bahsediyordu. Çenemin şişkinliği benden beklenen cümleyle cevap vermemi engellemişti. Cevap alamadığında Deucalion, bu defa kapıya ayağıyla vurdu ve kapı kilidi yerinden kıpırdadı. Korku, heyecan ve adrenalin terleri döken Scott'ın yanına, salona yürüdüm. Arkamdaki yatak odasından, Liam babama tekrar tekrar ulaşmaya çalışırken hafifi bir elektronik arama sesi kulağıma geliyordu. Neden telefonuna cevap vermiyor?
Deucalion kapıyı yıkmak için tekrar tekme atacaktı ve onun için fazlasıyla hazırdık.
Saniyeler sonra kapı çerçevesi parçalara ayrılıp, sürgü yerinden çıkarken uzun bir ahşap parçasını salona uçurdu. Kapı hızla açılıp duvara çarptı. Deucalion besbelli bizi kurt formunda gördüğüne şaşırmamış bir halde gözleri parlayarak kapı eşikliğinde durdu. "İkisini de öldürün. Yavru kediyi ben bulacağım." Salona adım attığı anda, Scott çılgınca hırlayarak tepesine bindi. Ama tehdidi bir salise sonra Deucalion'un arkasından serserilerden birinin üstüne atlamasıyla kesildi. Scott sıçradı ve çeneler açılıp pençeler uçuşurken havada karşılaştılar. Diğer üç serseri etrafımı sarıp yavaş bir şekilde bana yaklaşırken ağızları köpürerek hırlıyorlardı. Bir an üçüyle tam olarak ne yapacağımdan emin olamayarak geri çekilip onlardan uzaklaştım. Aynı anda üç düşmanla hiç karşılaşmamıştım.
Kızgın ve tepemin tası atmış bir halde tısladım. Soldaki serseri de tısladı. Sonra koyu bir karaltı odada uçuştu, sağdaki ve ortadaki serseriye çarpıp bowling topu gibi onları devirdi. Ama ikisi de anında kalkıp dikkatlerini, uçan serseriyi fırlattığı bariz olan Scott'a çevirdiler. Şimdi birisiyle karşı karşıyaydım. Atladı ve ensemi dişledi. Omurgamdaki baskı dehşetti ve kalın kürküme rağmen dişleri derimin içine girmişti. Başımı yere itti. Geniş ağır ön pençesini yüzüme koydu. Kıvrıldım ve ayak bileğini ısırdım. Gırtlağımın derinliklerinden hırlayarak bilediğini çektim. Daha sert ısırdı ve boynumdan kan aktı. Daha sert ısırdım ve dişlerim kemiğini çatıdattı. İnledi ve ağzını açtığında tutuşumu bırakıp geri çekildim ve tekrar karşısına geçtim. Koridorda bir kapı çarptı ve Deucalion belli ki Liam'ı bulma konusunda şansı şimdilik yaver gitmediğine küfretti. Sağ tarafımda Scott bir serserinin ayağını dişlerinin arasına almış, diğer iki serseri altında iki pençesine mıhlanmış duruyordu. Sol yanındaki dört paralel çiziğe rağmen kendi başının çaresine bakabiliyordu.
Rakibim tekrar saldırdı. Göğsünü hedefleyerek, onu keskin pençelerimle karşıladım. Hareketimi tahmin etti ve kenara kıvrıldı. Darbem onu ancak sıyırabildi. Odanın karşısında Deucalion kilitli kapıyı keşfetti. Kürklü rakibimden ayrılıp Deucalion'un üzerine atladım ve onu kanepenin önüne, yere indirdim. Yüzüm burnundan birkaç santim ötede hırladım. Yan tarafımdan birşey çarpıp beni sehpaya fırlattı. Yuvarlandım ve kolayca toparlandım. Ama serseri çoktan önümdeydi. Pençesini savurdu ve ön sağ pençemin üstüne sapladı. Acıdan inlemem neredeyse kırılan ahşabın parçalara ayrılma sesini boğmuştu. Deucalion odama girmişti.
Serserinin dişleri burnumdan üç santim ötede kapandı. Serseriye sol pençemle tokat attım. Burnunda iki parlak kırmızı çizgi açıldı. Tısladı ve geri çekildi. Arkamda Deucalion hüsran ve öfkeyle bağırdı. Dönüp baktığımda odamın ortasında dikildiğini, pencereden dışarı baktığını gördüm. Açık pencereden.
Liam kaçmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Wolf Beneath the Tree: Prey #2
FanfictionYargılanıyorum. Serseriler için çalışan bir insanı öldürdüğüm için suçlanıyorum. Bir insanı öldürmek ve varlığımızın bir insana ifşa edilmesiyle birlikte Konsey tarafından ölüm cezası gerektiren üç suçtan biri sayılıyor. Ya hayatımın aşkını sonsuza...