Darkness

719 51 3
                                    

"Hey," dedi Derek ve başımı kaldırıp baktığımda elinde bir kahve kupasıyla kapı çerçevesine dayandığını gördüm. Yan odada bir ateş şiddetle yanıp mümkün olduğundan çok daha etkili bir şekilde küçük villayı ısıtmasına rağmen siyah deri ceketini giyiyordu. "Nasıl hissediyorsun kendini?" diye sordu.

"Birisi hedef talimi için beni kullanmış gibi." Gülümseyip yatağın yanındaki ahşap sandalyeye oturdu. Elindeki kupayı ağaç gövdesinden yapılmış şifonyerin üstüne koydu. "Deaton tekrar dönüşüm geçirmeden önce birkaç gün beklemen gerektiğini söyledi. Hayati hiçbir organına zarar gelmemiş olması bir mucize." Evet, tabii ya. Sadece kalçamdan ve yan taraftan pençelenmiş olmam bir mucizeydi. Gerçekten minnettar olmalıydım.

Derek sanki ne düşündüğümü biliyormuş gibi gülümsedi. Ah, tabii ki biliyordu. Deaton ayrıca ayak bileğimde ve sırtımda yara kalacağını söylemişti ama hiç umursamıyordum. Kasla ilgili hiçbir zarar olmadığına seviniyordum sadece. Ayrıca, gösteriş yapmak için birkaç pençe izi olmayan hiçbir lider adamı tanımıyordum. Ve şimdi Derek'inkilere aşık atabilecek yara izlerim vardı. "Scott nasıl?" diye sordum kupaya uzanarak. Derek kendimi inletecek kadar uzanmadan önce kupayı bana verdi. "Aşırı derece bandajlı, vücudu karşı gelse de hafifçe uyuşturulmuş güzelce iyileşiyor." dedi ve kahveden bir yudum aldım. "Peki ya Liam?" Deaton beni diksin diye herkesi odadan kovaladığından beri onu görememiştim. "Sen eve giderken, onu da seninle gönderecekler." dedi ve dudakları gülümsemeyle birlikte yukarı kıvrıldı. "Gerçekten mi?" Acının arasından gülümsedim. Doğru olamayacak kadar iyiydi. "Babam bunu nasıl becerdi?" Alnımdan bir tutam saçı geriye itti ve orada oyalanmasını dileyerek dokunuşunun tadını çıkardım. "Oldukça ikna edici bir kahraman rolü oynuyorsun. Liam'la pek çok ilerleme kaydettin. Ve Lahey, eğer işleri batırırsan annenin orada olduğunu ve seni zor durumdan kurtarabileceğini söyleyerek görünüşünü kurtarmaya çalıştı. Melissa hala liderler arasında çok saygı duyulan birisi." Başımı hafifçe salladım. Melissa güçlüydü ve liderler güce saygı duyarlardı. "Liam nerede?" diye sordum, kupanın ellerimi ısıtmasına izin vererek. "Köşkte Scott'ın yanında uyuyor. Senden ayrılmasını sağlayabilmemiz için tek çare; Scott'la kalmasıydı." Tekrar başımı salladım. "Parrish'i sen mi çağırdın?" diye sordum ve Derek başıyla onayladı. "Havaalanına birlikte gidecektik ve daha Montana'dan ayrılmadan serserilerin kokusunu aldık. Neredeyse tüm orman serseri doluydu ve geç gelmemizin nedeni de buydu. Parrish kendisini geliştirmiş ve kolayca dönüşüm geçirmişti. Yaklaşık yirmi saniyede tamamen dönüşmüştü." Gözlerim şaşırdığımı belli ederek büyüdü. "Ben dönüşüm geçirmeden önce babanı aradım ve ormana kaçmalarını söyledim. Büyük ihtimal baban dönüşüm geçirdi ve bu yüzden ona ulaşamadın. Ben buradaki serserilerle ilgilenirken, Parrish de senin peşinden gitti." Anka'nın bir serserinin boynunu kıracak şekilde sert kanatlarıyla vurmasını hatırladım ve gülümsedim. "Şimdi nerede?" Derek'e bakarak kupamdan bir yudum daha aldım. "Brett ve Mason'la ava çıktılar." Çocuklar bir Anka ile mi avlanıyordu? "Hiç adil değil. Her zaman iyi şeyleri kaçırıyorum." dedim ve Derek gülümsedi. "Peki ya serseriler? Hepsi yakalandı mı?" Derek'in gözlerinde kaybolan gerçek bir tatmin pırıltısı gördüm. "Birisini, Deucalion'u sayarsak ikisini sen ormanda hakladın ve Scott'la kapıştığımız üçünden ikisinin işini ben bitirdim. Parrish pek çoğunu hakladı ve diğer çocuklar seni buldukları yerde saklanan üç ürkmüş serseriyi bulup işlerini bitirdiler. Büyük bir karmaşaydı ve korkunç bir hayat israfıydı. Deucalion'un onları getirdiği durum çok yazık." Kapı çerçevesinde bir gölge belirdi ve babam soluk renkli bir gömlek ve sahip olduğu tek kotuyla odaya girdi. "Nasılsın, kurt yavrusu?" dedi gülümseyerek. Gülümsedim. "İyiyim, babacığım." Dikişlerimin olduğu alandaki güçlü lokal anestezi sayesinde şu anda fazla acım yoktu. Ve iğnelerin etkisi geçtiğinde içilecek, şifonyerin üzerinde duran beyaz hapların oluşturduğu başka bir yığın vardı. "Ee, ne var ne yok?" Son yaralarımı göz önüne alan mahkeme, Deaton beni dikmeyi bitirene kadar kararı ertelemişti. Ama babam son bir saati köşkte geçirmişti ve nedenini bildiğime emindim. "Mahkeme bir karara vardı." Derek elini benimkinin üstüne kapadı ve beklenti içinde nefesimi tutarak başımla onayladım. Duyuruyu kaçırmaktan dolayı hala kızgındım ama Deaton yataktan çıkmama izin vermiyordu. Tuvaleti kullanmak için bile.

The Wolf Beneath the Tree: Prey #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin