üç

7.2K 756 297
                                    


"hiç aklımdan çıkmıyor ki ah o güzel gözlerin, yüreğimi titretiyor işveli sesin"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"hiç aklımdan çıkmıyor ki ah o güzel gözlerin,
yüreğimi titretiyor işveli sesin"

Yüzbaşı Min Yoongi'nin yaptığı da olacak iş değildi. Son günlerde yaptığı hiçbir şeyin elle tutulur bir mantığı yoktu aslında, mantığı olmamaya da devam ediyordu.

Yoongi'nin yaptığı manasız davranışlar silsilesi düğün gecesi başlamıştı. İzinli olmasına rağmen gecenin en güzel anında çalan telefonu ile tüm dikkati toplandığı noktadan ayrılmış ve saçmalıklar zincirinin ilk halkasını oluşturmuştu. Senatörlerden birine karşı gerçekleştirilecek bir suikaste  dair istihbarat almışlardı ve bu da özel timin acilen müdahale etmesini gerektiriyordu. Onu almak için bir ekip yollarlarken Yoongi pek alkol almadığı için sevinmişti, sonuçta bu ilk kez başına gelmiyordu ve bu yüzden temkinli davranmıştı. Daha önce de önemli etkinliklerden, aile toplantılarından, gittiği filmlerden falan erken çıkması ya da yoldan geri dönmesi gerekmişti. Ama ilk kez bu duruma bu kadar üzülmüştü, neyse ki aldıkları istihbarat doğruydu da boş yere erken ayrılmak zorunda kalmamıştı.

O hengamede düğün töreninden ayrılırken ise Jimin'in numarasını almayı unutmuştu.  Neredeyse hızla yola koyulan arabayı geri çevirecek ve ondan numarasını isteyecekti ki bu da çok daha büyük bir saçmalık olurdu. Min Yoongi işini ciddiye alır, kıldan ince bir köprünün üstünde yürümekte olduğunu bilirdi. Bu yüzden o gece Jimin'i düşünme işini karargaha dönecekleri zamana saklamıştı, Jimin oldukça güzel bir adamdı.

Çikolata kahvesi gözleri ile hülyalı bir bakışı vardı ki Yoongi'nin aklını başından alıyordu neredeyse. Soğuk bir duruşu vardı ama sohbet ettikçe dağılıyordu bu. Peki ya yürüyüşü? Yeryüzünde yürümüyor gökte bulutlar ile süzülüyordu sanki. Hele o mavi gömleğinin içinde öyle güzeldi ki...

Yoongi'nin düğünün hemen ertesinde balayına çıkan arkadaşından ve eşinden onun numarasını istemeye kalkışması ise zincirin ikinci halkasını oluşturuyordu. Postallarının içindeki ayaklarını önündeki sandalyeye uzatıp koltuğuna iyice yerleşmişken neredeyse Namjoon'u arayacaktı. Telefonunun üniformasının üstünde kaldığını fark ettiğinde aynı zamanda yaptığı şeyin çok saçma olduğuna karar vermişti neyse ki de aramamıştı. Hem daha ne olacağı belli değilken bu kadar dile düşmeye ne gerek vardı?

Sonra sinirle kalkıp telefonunu cebinden almış, ardından da yağmura gebe havanın her an yükünü boşaltabileceğini umursamadan yeşil tişörtüyle dışarı çıkmıştı. Kendini o kadar farklı hissediyor ve bundan da o kadar rahatsız oluyordu ki binanın camlarına yerleşen tozları askerlerine sildirmiş, Japon güllerinin yapraklarını budatmış ve girişteki merdivenleri yıkattırmıştı. Askerleri onun isteklerini yerine getirirken de onların başında dikilmiş, hareketlerini izleyerek Jimin'i düşünmüştü.

Ertesi gün koğuştaki yataklarda bozuk para testi yapmış ve geçemeyenleri sırt çantaları ile koşuya göndermişti. Bu da fikrini ondan çekmeye yetmeyince oturup çavuşu ile birlikte raporları yazmaya karar vermişti aklını ondan biraz olsun uzaklaştırabilmek için ama bu kezde çavuş çoktan işleri bitirip ona imzalattığını söylemişti. Yoongi için saçmalıklar silsilesi de böyle devam etmişti o güne kadar.

red|yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin