"cehennem ol sen yanmayı seçer insan, sen gül yeter yandır beni"Öpüşmeden önceki birkaç saniyelik dünyanın en tatlı duraklaması gibiydi zile basmadan önceki duraklaması Yoongi'nin. Jimin ile aralarındaki tek engel buydu ve eğer kendini ona teklifsizce dokunabilecek kadar cesur hissediyorsa kollarının arasına almasından biraz önceydi. Yüzündeki ifadeyi kontrol altına aldıktan sonra parmağı zile uzandı ve küçük baskısından kısa bir zaman sonra da güzel yüzü ile ödüllendirildi Jimin'in.
İşte dünya onu çikolata kahvesi bakışlarının tenine temasıyla daha güzel bir yerdi artık. Renkler bir anlam kazanmış ve güzelim gülümsemesi ile güneş şimdi onun dünyasına da doğmuştu. Dünyanın bir ucundan çıkıp gelmişti ve şimdi oradaydı, dünyanın en güzel adamının eşiğinde, bir adım uzağındaydı. Yoongi'ye biri dünyanın merkezini soracak olsaydı o eşiği söylerdi cevap olarak, Jimin'in eşiği. Onun dünyasına bir kez adım attıktan sonra ise içerisi cennet dışarısı cehennem olacaktı onun için. Bunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirdi Yoongi.
"Merhaba." derken yüzüne çarpık bir gülüşün yerleşmesine engel olamamıştı. Gözlerinin değdiği adamın yüzündeki gülümsemeye karşı koyabilir miydi hem hiç?
Onu görene kadar ne kadar özlediğini fark etmemişti Yoongi, bilemezdi onu bu kadar özleyebileceğini. Ne yapmıştı bu adam ona? Aklını nasıl alabilmişti böyle başından? Hem de bir gülüşüyle, beklenmedik bir anda ve zamansız nasıl mecbur kılmıştı kendi bakışlarına? Yoongi düşündükçe çıldıracak gibi oluyordu. Onu kollarının arasına çekmek için mi cesaretten bahsediyordu az önce? Durup öylece onu izlemek bile sağlam bir yürek istiyordu. Yüzbaşı Min Yoongi fena halde aşık oluyordu ve bu daha önce başına gelen bir şey değildi.
Gözleri birbirini bulduğunda Jimin'in yüzüne yayılan o baş döndürücü gülümseme bir anda solunca Yoongi neye uğradığını şaşırmıştı. Kendisi içeriye davet edilmeyi beklerken Jimin dışarıya bir adım atmış, kapının kolunu ardında bırakıp elini Yoongi'nin yüzüne koymuştu.
"Ne oldu sana?"
Yoongi, yanağında hissettiği eliyle bir anda tüm bedeninin alev aldığını fark etti. Yine beklemediği bir anda beklemediği bir şey ile karşılaşmıştı. O, ondan neredeyse korkarken Jimin Yoongi'nin tedirginliğini yıkıp gelmiş suratını avcunun içine almıştı. Çikolata gözleri Yoongi'nin önce dudağının kenarında ardından da büyük bir endişeyle kaşında dolaşmıştı.
"Önemli bir şey değil." dedi gülümseyerek. Onun için endişelenmesini hiç istemezdi, güçlü bir adamdı nihayetinde ama eğer Jimin ona böyle dokunacaksa Yoongi her şeyini feda edebilirdi bu uğurda. Daha da güzel bir şey bulamazdı canını vermek için bundan başka.
"Neden açıkta bu? Ne zaman dikiş atıldı?"Jimin, rahatlıkla görebilmek için parmak uçlarında yükselmiş, Yoongi'nin yüzünü yan tarafa doğru hafifçe çevirmişti. Pek onu dinliyor gibi de görünmüyordu. "Ne oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red|yoonmin
FanfictionYüzbaşı Min Yoongi, çocukluk arkadaşının düğününe gittiğinde gönlünü doktor Park Jimin'e kaptıracağını bilmiyordu. yoonmin 🌸 iki bin yirmi iki mayısı